Önceki hafta ABD dönüşü Cumhurbaşkanı’nın “Amerika ‘yol haritası’nda Münbiç’te verdiği sözü tutmamış, PYD/YPG bölgeyi terk etmemiştir” hayıflanması, öncelikle kamuoyuna “müthiş bir diplomasi başarısı” olarak sunulan ABD ile “Menbiç anlaşması”nın neticesizliğini ele vermişti.
Hâla Suriye’yi terk etmeyen silâhlı radikal örgütlerin “İdlib mutâbakatı” gereği silâh bırakıp belli bir bölgeye çekilerek “silâhsız bölge oluşturulması”nda kısmî bir mesâfenin alınmasına mukabil, Cumhurbaşkanı’nın, “ABD, Menbiç anlaşmasının süresi dolmasına karşın uymamış ve uygulamamıştır. Şimdi de Münbiç’te kanallar açıyorlar. Bize söz verdiler. 90 günde burayı terk edeceğiz dediler, terk etmediler” yakınması, “ABD ile işbirliğinin” yine sarpa sardığını ortaya koyuyor.
Diğer yandan, “iktidara ilişik medya”da “Afrin ele geçirildi, ama kontrolü sağlanamadı” hayıflanmasıyla, Afrin’den çıkarılan YPG’nin vur-kaç taktikleriyle çok sayıda ÖSO mensubunu öldürmeye devam ettiği belirtilirken, Türkiye’nin El Bab ve Afrin’de olduğu gibi İdlib’e de askeri operasyon yapacağının ileri sürülmesi ne anlama geliyor?
Ankara, “Esad’ı devirsin” diye ısrarla Suriye’ye çağırdığı ABD’nin, ülke topraklarının yüzde 30’unu, su kaynaklarının yüzde 50’sini, petrol-enerji rezervlerinin yüzde 80’ini oluşturan Fırat’ın doğusundaki stratejik bölgeye binlerce TIR dolusu ağır silâhla silâhlandırıp “ordu” kurdurduğu YPG’den şikâyete devam ediyor.
ŞİMDİ DE “FIRAT’IN DOĞUSU” MU?
ABD’nin silâhlandırdığı YPG silâhlı militanlarının Menbiç’ten çıkmayıp Amerikan askerlerinin gözetiminde şehrin etrafına “savunma için” hendek kazmalarına karşı, seçim startını verdiği Isparta meydanında Cumhurbaşkanı’nın, “Bu ne demektir biliyor musunuz? Evet, biz mezarı hazırladık; gelin, defin merasimini yapın. Söz verdiler, ‘90 günde burayı terk edeceğiz’ dediler. Terk etmediler, gereği yapılacak!” sözleriyle Menbiç’e askerî müdahale işâretini vermesi çarpıcı.
Peşinden, bu kez “Suriye’de sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridorunu Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve İdlib operasyonlarıyla bozduk. Biliyorlar ki bir gece ansızın gelebiliriz. Çok yakında Fırat’ın doğusundaki terör yuvalarını da darmadağın edeceğiz!” çıkışıyla bu bölgeye askerî operasyonun sinyallerini çakması dikkat çekici. (Gazeteler, DHA, 12,13.1018)
BÖLGE, “KÜRESEL PROJELER”E BIRAKILMAMALI
Özetle, daha El Bab ve Afrin’in akıbetinin meçhul olduğu, terör örgütlerinin İdlib’i tek etmediği, conilerle futbol oynayıp Amerikalı subaylarla fotoğraf çeken YPG militanlarının Menbiç’ten tahliye edilmeyip kol gezdiği kargaşada, Türkiye’nin başına yeni gaileler açılmasının sinyalleri veriliyor.
Ankara, Türkiye’yi “cephe ve savaş ülkesi” durumuna düşüren ve eninde sonunda çıkacağı topraklara akıbetsiz askerî harekâtları artık bir tarafa bırakmalı; “Astana ve Soçi süreçleri”ne imza attığı bölge ülkeleriyle birlikte, ülkenin kuzeyindeki Suriye vatandaşı Kürt gruplarla Şam üzerinden sağlıklı diyalog zemini oluşturmalı; meseleyi ecnebilerin “küresel projeleri”ne bırakmamalı.
Zira Suriye’nin küresel mihrakların etnik - mezhebî iftiraklarla, iç savaş ve çatışmalarla bölünüp parçalanmaktan kurtarılması, yedi buçuk yıldır süren iç savaşın bütünüyle sona ermesi, uluslararası ifsad şebekelerinin maşası terör örgütlerinden temizlenmesi, bölgenin barış ve istikrarı bölge ülkeleriyle işbirliğine bağlı.
Aksi halde, Türkiye’nin İran ve Rusya ile garantörü olduğu, Suriye’ye büyük ölçüde ateşkesi sağlayan, ülkenin toprak bütünlüğü, siyasî birliği içinde istikrarını ve bölge barışını hedefleyen “Astana - Soçi süreçleri”ne rağmen, Ankara’nın, hâlâ vahim yanlışlarla “Amerikan politikaları” girdabında kalması, Suriye’nin yanısıra Türkiye’yi ve bütün bölgeyi kaybettirir.