AKP iktidarında Ankara’nın ilk “Irak kırılması”, Irak’ı işgale giden 65 bin Amerikan askerinin İskenderun’dan Nusaybin’e ağır silâh, teçhizat ve mühimmatlarıyla konuşlanmasını öngören “1 Mart (2003) hükûmet tezkeresi”nin dönemin parti genel başkanı Erdoğan’ın “mutlaka çıkacak!” talimatıyla Meclis’e ve milletvekillerine dayatılması oldu.
“Tezkere”nin Meclis’te reddi üzerine 1 Eylül 2004’te Resmî Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun “ABD’ye Destek Hamûlesi” kararıyla, Meclis’i by pass ederek Irak işgaline yönelik gizli mahiyette silâh, mühimmat, teçhizat, ikmal, savaş uçağı yedek parçası ve savaş malzemesinin ithal-ihraç, ülke içi nakil ve dağıtımı için başta İncirlik Üssü olmak üzere ve altı deniz, yedi havalimanını conilere tahsisiyle ABD’ye lojistik destek verildi.
Bu arada bir yandan “Irak’ın toprak bütünlüğü”nden ve “siyasî birliği”nden dem vurulup “Bölgesel Yönetimin Irak hükûmetiyle işbirliği temennisi”nde bulunurken, diğer yandan Bölgesel Yönetimin Bağdat’ı devre dışı bırakıp yasadışı hortumladığı petrolü pazarlandı.
Barzani’nin “Kerkük’ün statüsü”nün değiştirmesi oldubittisine seyirci kalındı.
Ve en son iki gün kala son raddede MGK’nın ve Meclis’in “ekonomik ve askerî yaptırımları” gündeme getirilse de 25 Eylül 2017’de yapılan Kuzey Irak’ın Irak’tan ayrılması referandumuna bir nevi kayıtsız kalındı.
Kısacası, bölgesel konjonktürde Ankara, Bağdat’a karşı Erbil’e destek verdi.
IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE BİRLİĞİ
Tesbit şu ki, 1991’de ABD’nin BM’ye dayattığı tasarıyla Amerikalıların komutasında İngiltere, Fransa ve Türkiye’den oluşan “Çekiç Güç”le önce Irak’ın kuzeyinde 36. paralelin üstüne “uçuş yasağı”yla “güvenli bölge” paravanında Irak hâkimiyetinden alınması tefrikanın ilk adımı atıldı.
Akabinde iki milyon insanın katledilip on milyonun göçe zorlandığı, enerji kaynaklarının tâlân edildiği işgalle Irak’ın kuzeyinin koparılmasıyla en az üçe bölünmesi “plânı” devreye sokuldu.
Aslında Çekiç Güç’ün Irak’ı kuzeyden ayırmakla etnik-mezhebî tefrika fitnesini ateşleyeceği ikazlarına, Özal’ın -1992’de- ABD ile kurulan sözkonusu “tampon / güvenli bölge” endişelerine dair “Bush’la birebir görüşmekteyim; bu geçici bir durum, en fazla altı ay devam edecek ve Irak eski haline dönecektir” cevabı her şeyi ortaya koyuyor. (Cüneyt Mengü, [email protected], 27.1.19)
Gariptir; Özal’ın Baba Bush’a Irak’ın kuzeyinde “tampon / güvenli bölge” önerisiyle işgalci küresel ecnebilerin işbirlikçisi Kuzey Irak tefrikasıyla Irak’ın bölünüp parçalanmasıyla ifna vartasına itilmesinde olduğu gibi, Erdoğan’ın Trump’a ısrarıyla Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin yanıbaşında yine “tampon / güvenli bölge” ihdasıyla “yeni bir terör bataklığının türemesine zemin oluşturuluyor.
Özetle AKP iktidarında Ankara, emperyallerin küresel hegemonya ve çıkarları uğruna “ABD-İngiltere eksenli” Özal politikalarını sürdürmekle İsrail hesâbına bölgedeki Müslüman devletleri daha da parçalayıp ufaltılmayı amaçlayan “Pentagon plânı”yla “Kuzey Irak” üzerinden Irak’ın zengin petrol ve doğalgaz rezervleri sömürülerek toprak bütünlüğü ve birliğinin tahribi kumpasına geldi.
Ve bu kumpasla Kuzey Irak ve Kandil, terör örgütü militanlarının cirit attığı, on binlerce teröristin yuvalandığı, her türlü silâh ve lojistik desteğinin sağlandığı, İsrail-Amerikan subaylarınca terör-sabotaj eğitimi verildiği “terör bataklığı” haline getirildi.
Binlerce yaşlı, çocuk ve bebeği, 40 bin vatandaşı katleden, köyleri basıp şehirlerde kanlı terör bombasını patlatan teröristler bu “terör bataklığı”ndan türedi.
“TERÖR BATAKLIĞI”NIN KURUTULMASI
Böylece, 103 yıl önce 1916’da Birinci Dünya Savaşı’nda “Sykes-Picot Anlaşması”yla cetvellerle dilimlenen topyekûn bölgede “büyük İsrail projesi” de denilen “Büyük Ortadoğu Projesi’yle (BOP) güncellenen; Bediüzzaman’ın “Avrupa zâlim hükümetlerinin zulümleriyle, âlem-i İslâma ve merkez-i hilâfete (Osmanlıya) ettikleri ihânet” ve “devlet-i İslâmiyenin (Osmanlının) nurunu söndürmek niyetiyle Kur’ân’a müthiş bir su-i kast” diye takbih ettiği 10 Ağustos 1919’da imzalanan “gaddarâne Sevr Muâhedesi”yle “tefrika plânı” dehşetli tefrika fitnesi yeniden sahneleniyor. (Kastamonu Lâhikası, 17; Şuâlar, 619)
Yapılacak olan, Türkiye, Müslüman komşu Irak merkezî yönetimiyle doğrudan diyaloğu güçlendirmeli.
Bölgenin emperyal ecnebilerin maşası terör yuvası olmaktan kurtarılması ve “terör bataklığı”nın kurutulması için öncelikle Irak’ın “toprak bütünlüğü”, siyasî birliği ve beraberliği sağlanmalı.
İslâm coğrafyasını tahriklerle karıştırıp kışkırtarak Müslümanları birbirine kırdıran “fitne stratejileri”ni boşa çıkarmak adına Ankara, Bağdat’la işbirliğini ilerletmeli.
Zira “parmak karıştıran” hâricî ifsad şebekelerinin fitnelerinin püskürtülmesinin, bölgenin sulh, selâmet ve istikrarının yegâne çâresi, bin yıldır aynı inanç, tarih ve kültürü paylaşan; Bediüzzaman’ın tefsiriyle “komşu, kardeş ve birbirine muhtaç milletlerin kardeşliği” ekseninde Müslüman ve bölge ülkelerinin güçlü diplomasiyle siyasî, iktisadî, sosyal ve kültürel alanlarda, savunma ve güvenlik stratejilerinde köklü “bölgesel işbirliği”nde. (Hutbe-i Şâmiye, 59-60; Emirdağ Lâhikası, 440)