"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Tefrika plânı”na karşı işbirliği

Cevher İLHAN
03 Şubat 2018, Cumartesi
Türkiye’nin de garantörü olduğu Soçi’deki son Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararları, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliği esasıyla yedi yıldır ülkeyi madden ve mânen çökerten iç savaşı sonlandıracak temel çözüm prensiplerini ihtiva ediyor.

Buna mukabil, Dışişleri Bakanlığı’nın “Türkiye’nin ‘muhalefetin garantörü’ sıfatıyla başından beri 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı uyarınca Suriye’de siyasî çözüm çabalarına her plâtformda katkı verme taahhüdüyle, “ülkede çatışan tarafların muteber bir siyasî çözümün müzâkeresine yönlendirilmesini teminen sahada ve rejim üzerinde nüfuzu olan tüm aktörlerin sorumluluğu yerine getirmeleri” açıklaması kayda değer.

Ancak, bu açıklamalara karşı, barış ve çözüm sürecini imzalayan Ankara’nın, Türkiye’yi temel tezlerine aykırı küresel emperyallerin vartasına düşüren yaman çelişkili kırılganlığı nüksediyor.

Hâlâ Şam yönetimini dışlayan tenâkuzlu çıkışlarla, PYD/YPG’nin PYD/YPG’ye hâmiliğine soyunarak, ağır silâhlarla silâhlandırıp İsrail’in yanısıra “ikinci İsrail” işlevini gördüreceği “koridor devleti” kurduran ABD ile “güvenli bölge” perdesinde işbirliği sinyalleri veriliyor. Tıpkı, İncirlik’e konuşlu savaş uçaklarından oluşan Çekiç Güç’le 36. paralelin üstünde Irak’ın kuzeyinin Irak’tan koparılıp “devletleştirilerek” terör bataklığı haline getirilmesi işbirliğinde olduğu gibi…

TERÖR TASALLUTUNA KARŞI…

İşin aslı şu ki, bir asır önce imparatorlukları parçalatan müfsid mihrakların güdümündeki emperyal güçler, bir asır sonra yine stratejik hegemonyaları uğruna bu kez devletleri parçalama peşindeler. Ortadoğu’yu bölüp parçalayan İngiliz-Fransız mâmulü “Sykes-Picot anlaşması”nın ve Sevr’in güncelleşmiş dizaynı Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) “nifak programı” yeniden devreye sokuluyor.

İşgallerle, devşirme taşeron terör örgütlerinin palazlandırılmasıyla, Bediüzzaman’ın “Avrupa zâlim hükûmetlerinin zulümleriyle, âlem-i İslâma ve merkez-i hilâfete (Osmanlıya) ettikleri ihânet” ve “müthiş bir su-i kast plânı” diye takbih ettiği tefrika plânı”nın altyapısını oluşturan “gaddarâne Sevr Muâhedesi”nin güncellenmiş versiyonları sahneleniyor. (Kastamonu Lahikası, 17; Şuâlar, 619)

Birinci Dünya Savaşı’nda çeşitli etnik ve mezhebî tahriklerle bölüp parçaladıkları Osmanlı’nın bakiyesi devletçikleri, İsrail’in karşısında Müslüman komşu ülkelerin iç savaş ve kargaşayla ifnâsı hesâbına bölge ülkelerini mezhebî ve etnik iftiraklar üzerinden ufaltma planlarını devreye sokmuşlar. Suriye’deki iç savaş felâketi de bunun bir parçası…

Bu açıdan, Afrin operasyonunda Fırat’ın batısı temizlense bile, Türkiye’nin yanıbaşında, Suriye’yi bölüp parçalayacak ve domino etkisiyle iftirakları tetikleyen, esas “tefrika koridoru”nu oluşturmaya çalışan başta PYD/YPG örgütü ile ecnebilerin türetip maşa olarak kullandıkları Fırat ve Dicle arasında yer alan Fırat’ın doğusunun terör örgütlerinin tasallutundan kurtarılması büyük önem taşıyor.

Zira Şam’ın dışlayıp silâhlı muhalefete her türlü lojistik desteğin veren ecnebilerin ateşleyip alevlendirdikleri iç savaş kargaşasında akan kanla 600 bin sivilin katledilmesi, barış ve çözümde hiç bir neticenin alınamaması, ülkenin baştan sonra harap edilmesi, akıbetsiz politikaların sonucu.

İŞBİRLİĞİ ŞART

Bunun içindir ki, Astana ve Soçi süreçlerinde belirlendiği vecihle Suriye halkının birliği ve toprak bütünlüğü adına Şam yönetimiyle meşru muhalefetin ortak çözüm arayışı şart. Aksi halde yine ecnebilerin bölge üzerinde oynanan oyunlarına âlet olunuyor, “tefrika ve fitne tuzakları”a düşülüyor.

Ankara, Amerikalılarla ile “zımnî işbirlikler”den kaçınmalı. İfsad şebekelerinin küresel güçler adına komşu ülkeleri birbirine kapıştıran, “küresel projeler”e karşı, Türkiye, sınırı terörist sızma ve saldırılara karşı güvenceye alarak terörle mücadeleyi bölge ülkeleriyle birlikte yapmalı.

Uçuk, ütopik ve neticesiz politikaları bir tarafa bırakıp, Suriye’nin iç barışına yardımcı olmalı; ülkenin kuzeyindeki terör bataklığının kurutulmasını Suriye hükûmeti eliyle sağlanmasına çalışmalı. Özetle, “siyasî çözüm”ü esas alan süreçlere tam destek verip, - yapılması gerekiyorsa- Suriye topraklarındaki operasyonları mutlaka Şam’ın rızâsını alarak Suriye hükûmetiyle birlikte başarmalı.

Her an çarkedip Türkiye’yi sırtından vurabilecek “örgütler” yerine devletlerle bir araya gelmeli. Güçlü diyalog ve diplomasiyle, terör unsurlarının ülkeden tasfiyesine ortaklaşa mücadeleyle bölgesel barışı ve işbirliğini tahkim etmeli.

Başka da çözüm yolu yok...

Okunma Sayısı: 2173
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yahni kemal

    3.2.2018 05:28:35

    Gercekten cok guzel fikirler birileri gibi guruplarla boluculuk degil devletlerle birlikte yapicilik anlayisi .buyuk fikir

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı