Bütün bölgeyi ateşe atan çılgınlığa karşı özellikle İTT dönem başkanı Türkiye, 400 sene Osmanlının himâyesinde kalan ve tarihî-mânevî verâsetle sorumluluğunu taşıdığı Kudüs’ün ve Filistin’in hukukunu savunma vecîbesiyle karşı karşıya.

Bu noktada öncelikle ana muhalefetin, Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğunun ispatı için Telaviv’deki Türkiye Büyükelçiliğinin derhal Doğu Kudüs’teki Başkonsolosluğa taşınması ve “Mavi Marmara Anlaşması”nın feshi çağrısı fevkalâde önemli.

“KUDÜS ÖNERGESİ” REDDEDİLİP MECLİS TATİLE SOKULDU!

Ne var ki, meydanlarda İsrail’e veryansın edip meydan okuyan iktidar cephesi, başta sözkonusu anlaşma olmak üzere, İsrail’le ekonomik, askeri, siyasi tüm anlaşmaların iptali ya da askıya alınmasına dair yaptırımların uygulanmasına yine yanaşmıyor. Bu konudaki önerinin Meclis Genel Kurulu’nda AKP ve MHP’lilerin oylarıyla reddedilmesi bunun açık tezâhürü.

Gerçek şu ki “Mavi Marmara Anlaşması” şartlarının başında gelen İsrail’in Gazze’deki amansız ablukası ve ambargosu kaldırılmadı, daha ağırlaştırılarak sürüyor. Keza uluslararası sularda Türk bayraklı insanî yardım gemisine saldırıp hunharca katlettiği dokuz vatandaşın her biri için 20’şer milyon dolar “tazminat” yerine “İsrail devletinin bir lütfu” gibi hepsi için toplam 20 milyonluk “bağış”la mesele oldubittiye getirildi. Ayrıca uluslararası kurallara göre resmen-yazılı olarak “özür” dilenmesi gerekirken, Netanyahu’nun Obama’nın yanında Erdoğan’a özel telefonuyla kayıtlara geçirilmemiş “üzüntü beyanı” ile o iş de geçiştirildi.

Türkiye açısından tam bir fiyasko olan “Mavi Marmara Anlaşması”, şehitlerin aziz hâtıralarını incitiyor.

Zira İsrail, “anlaşma”nın hiçbir şartını yerine getirmezken, peşinen maktullerin âilelerinin İsrailli katillere Türkiye mahkemelerinde ve Lahey’deki Uluslararası Cezâ Mahkemesi’nde açtıkları dâvâlar toptan düşürüldü. İsrail hükûmetine bu konuda hiçbir dâvânın açılmayacağı taahhüdünde bulunuldu.

Bundandır ki, “kanlı Pazartesi”den sonra muhalefetin ısrarla henüz açık olan Meclis’in çalıştırılarak başta “Mavi Marmara” olmak üzere İsrail’le sürdürülen bütün anlaşma ve işbirliklerini iptal etme, en azından askıya alma teklifini nazara almayan iktidarın, apar topar Meclis’i “seçim tatili”ne sokması vehalka karşı “terör devleti” diye lânetlediği İsrail’in “alçakça katliâmına”, “zulüm ve soykırımı”na karşı hiçbir şey yapmaması, iki yüzlü çelişkili çarpıklığı ele veriyor.

Ve Ankara’nın iflâs eden “İsrail politikası”, İsrail’in yüz bulup daha da şımarıp küstahlaşmasına sebebiyet veriyor.

CİDDÎ – CAYDIRICI YAPTIRIMLARLA…

Aynı çarpıklık, “Kudüs İsrail’in başkenti” dayatmasıyla bütün bölgeyi vahim fitne ateşine atan “Trump’ın Amerikası” ile de yaşanıyor. AKP iktidarı, Washington Büyükelçisini geçici bir süre için çağırıyor, ama ABD’den 10 milyar dolarlık Boeing uçakları ile uçak motorları satın alıyor!

Bundandır ki, iki ülke arasındaki yükselen ekonomik işbirliğini öven Amerikan Dışişleri Bakanlığı, “Türk hükûmetini bu önemli başarılarla ilgili kutluyor ve Türkiye’yle ikili ilişkilerin derinleştirilmesi üzerinde çalışıyoruz” açıklamasında bulunuyor. (Sputnik, 28.4.18)

Özetle, bunca zulüm ve katliâma rağmen, kamuoyuna karşı İsrail’e ve Amerika’ya çekilen restlerin aksine, AKP iktidarı İsrail’le de, ABD ile de işbirliğine tam gaz devam etme çelişkili garabeti içinde.

Bunun içindir ki, Türkiye’nin “kınamak”la yetinmeyip, İsrail’le ilerletilen anlaşma ve işbirliklerini iptali büyük önem kazanıyor. İslâm âleminin ve halkın beklentisi bu.

Aksi halde, İsrail ve hâmisi ABD için meydanlarda halka karşı “sert söylemler”, “kuru kınamalar”, “insanlık”, “ahlâk”, “adâlet ve “hukuk”a dair bütün sözler lâfta kalıyor.