Sırf düşüncesini ifâde ettiği için gazetecilerin yargılanıp cezâ aldığı, yaptığı haberden, daha tuhafı “yapmadığı haber”den apar topar gözaltına alınıp tutuklandığı süreçte ifâde ve basın özgürlüğüne peşpeşe bariyerler konuluyor. 

Cumhurbaşkanı’nın “medya virüslerinden kurtulmalıyız” çıkışının ardından, “Tâlimat ve telkinlerini emir telakki ederiz” diyen Başkanın ikrarıyla RTÜK’ün “siyasi iktidarın sopası” olarak kullanılmasıyla fikir hürriyetine, basın özgürlüğüne darbe üzerine darbe vuruluyor.

KAYBETME TRAVMASIYLA…

Son süreçte medyanın yüzde 95’ini oluşturan iktidara ilişik televizyon kanallardan savrulan ve siyasi rakiplere iftiraya varan her türlü tahkir ve saldırıyı görmezden gelen, magazin ve reality show programlarına dair vatandaşlardan yoğun şikâyet alan “iktidara ilişik televizyonlar”ın ikisine birer uyarı ve birisine hafif “para cezası” ile geçiştiren RTÜK, bağımsız medyaya tepeden sansür dayatıyor.

AKP ve MHP’li üyelerin oylarıyla siyasi iktidarı eleştirip övgüler dizmeyen ve medyanın yüzde beşini bile bulmayan - üç televizyona 36 kez idari para ve program durdurma cezasını dayatmasının ardından, “muhalif” dedikleri iki televizyona da beş gün yayın durdurma cezası verildi.

Çeyrek asır sonra ilk defa ulusal çapta yayın yapan kanallara ekran karartma cezasının verilmesi ve aynı maddeden bir daha ceza aldıkları takdirde bu televizyonların lisanslarının iptal edilip kapatılmasıyla basın ve ifade özgürlüğünün tamamen askıya alınmasına zemin hazırlanıyor!

Kamu ihâlelerini verdiği işadamlarının televizyonlarını teslim almakla yetinmeyen siyasi iktidar, geri kalan teslim alamadığı tarafsız ve bağımsız medyaya da kelepçe vurmak istiyor. 

Kısacası, Anayasaya göre “tarafsızlık yemini” eden ve milli birliği ve bütünlüğü sağlamakla yükümlü Cumhurbaşkanı’nın direktifleriyle çalışan bir medya meydana getirilmeye uğraşılıyor.

Bütün gazetelerin aynı manşetle çıktığı, hatta köşe yazılarının bile aynı başlık ve cümlelerle tâlimatla yazdırıldığı “tâlimatlı medya.”   

Zira gerçek enflasyonun yüzde 50’yi bulduğu, reel işsizliğin yüzde 40’lara çıkmasıyla 13.5 milyon işsizin olduğu, “açlık sınırı”nın 2 bin 431, “yoksulluk sınırı”nın 7 bin 918 liraya yükselmesiyle ekonominin çöktüğü vartada MHP destekli AKP iktidarı ülkeyi yönetemiyor. 

SOSYAL MEDYA DA HEDEFTE

Bundandır ki bütün anketlerde AKP’nin oylarının yüzde 30’lara düşüp, MHP’nin baraj altında kalması ve “cumhur ittifakı”nın yüzde 38-40’lara düşmesiyle kaygan zeminde iktidar derin bir travmayla akıl tutulmasında. 

Bunun için Türkiye’yi her gün biraz daha karanlığa gömen, her gün daha da otoriterleştiren, yıkıma uğratan ağır tahribata devam ediliyor. Dahası, medyanın “ehlileştirilmesi”yle kalınmıyor, “sosyal medya” mecraları da kapatılmak isteniyor. 

Ve tamamen siyasi emrivakilerle Türkiye,  2020 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 154. sırada “hibrit-melez demokrasi”nden “otoriter rejimler”e düşüp Kongo Cumhuriyeti, Ruanda, Kuzey Kore, Brunei kategorisinde yer alıyor…

Yazık değil mi?