"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye’nin felâketi olur…

Cevher İLHAN
11 Ekim 2014, Cumartesi 08:11
“IŞİD protestoları” terör eylemlerinin sokakları yangın yerine çevirmesine karşı, sağduyu çağrılarıyla verilen tepkiler, kırılgan vaziyeti ortaya koyuyor. Belâ Türkiye’ye bulaşıyor.

İşçileri Bakanı’nın sert bir dille rest çekip “Şiddet şiddetle karşılık bulur” cevabı sonrası tırmanıp yurt çapında ilk kez sokak çatışmalarında 30’dan fazla vatandaşın ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına sebebiyet veren olaylar dinmiş değil. Yeniden şiddet sinyalleri çakılıyor. 

IŞİD’in üçte birini ele geçirdiği Kobani’de PKK’nın Suriye kolu PYD’nın askerî kanadı YPG ile sokak çatışmaları devam ederken, Türkiye’de KCK/PKK militanları ve sempatizanlarıyla “IŞİD yanlısı ve destekçileri”nin kavgası, Türkiye’yi çeşitli örgütlerin çatıştığı Suriye’ye çeviriyor. O denli ki, “radikal İslâmcılar”la “Kürt gruplar”ın çatışmaları Avrupa’ya da sıçramış durumda.
Bu arada çeşitli şehirlerde ortalığın tahrik edildiği şiddet ve vandalizmle provokasyondan yakınan Başbakan’ın HDP’yi suçlamasına karşı, “Kobani düşerse 90’lı yıllara döneriz, ‘süreç’ biter” diyen HDP’lilerin silâhlı sivil saldırganlardan şikâyeti dikkat çekici. 
Belli ki HDP/KCK, ateş altındaki Kürtler bahanesiyle Türkiye’nin PKK/PYD adına çatışması dayatıyor. Buna mukabil Ankara, “2 Ekim tezkeresi”yle Suriye’ye askerî operasyon peşinde. “Tezkere”nin çıkarılmasında bahsedilmeyen “Şam yönetimini hedef alan kara harekâtı”, “tampon-uçuşa yasak bölge” ve muhalif grupların silâhlandırılıp eğitilmesiyle “eğit donat” şartlarında ısrarcı. Anlaşılan o ki AKP iktidarında Ankara’nın esas gündemi IŞİD değil, hâlâ Şam’ın devrilmesi…

BELÂ DAHA DA AZAR

Tablo ortada; Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki’nin ifâdesiyle, “Ankara’dakiler, Suriye’deki ‘savaş koalisyonu’nda daha aktif ve önde gelen bir rol oynamak istiyor.”
Güneydoğu’dan İstanbul’a olaylar devam ederken, en son Ankara’ya gelen yeni NATO Genel Sekreteri’ne de “NATO’yla müdahale pazarlığı” yapılıyor. “Esad rejiminin hedef alınması”yla “tampon-uçuşa yasak bölge” şartları koşulmuş. Ancak Fransa’nın destek verdiği “şartlar”ı “odak halen IŞİD” diye reddeden ABD gibi, NATO da zor görüyor ve hep erteliyor. Türkiye’nin üstüne yıkıyor.
Halbuki Suriye topraklarında “tampon bölge” ve havada “uçuşa yasak bölge” için, ABD’nin değil, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararı gerekli. BM kararı olmadan, hava ve kara gücüyle “güvenli bölge” oluşturulmasının uluslar arası hiçbir meşrûiyeti yok. Faturası yine Türkiye’ye çıkar; komşu topraklarını ihlâl eden küresel güçlerin “taşeronu”, “işgalci”/“saldırgan” durumuna düşürür. 
Oysa herkes biliyor ki, Türkiye’nin gücü tek başına “kara harekâtı”na yetmez. Esad ortadan kalksa da IŞİD belâsı kalkmaz, daha da palazlanıp azar. Bölgedeki diğer örgütlerle birlikte yeni yeni örgütler türeyip meydan alır. Daha da vahimi, bir tek Kobani’nin kırsalını değil, Suriye’de büyük bir alanı kontrol eden IŞİD’in vereceği reaksiyonla Türkiye iç savaşa, bölgesel fitneye çekilir. 
İşin aslı, ağababaları küresel güçlerin egemenlik ve çıkarları hesabına kaos ve iç savaş ortamı oluşturup müdahaleye zemin oluşturan bütün El Kaide örgütleri gibi IŞİD de kalıcı değil. Adı “İslâm devleti” ama devlet kurmaya niyeti yok. Zira ecnebi devletlere hizmet ediyor. Bu yüzden Irak ve Suriye’deki enerji ve petrol bölgelerine saldırıyor. Rafinerileri, barajları kullanılmaz hale getiriyor. Sanayi tesislerini, fabrikaları bombalayıp tahrip ediyor; “hedef ülkeleri” çökertiyor…

“EMPERYAL OYUNLAR”DA FİGÜRAN

Özetle, hatalı politikalar, Türkiye’nin Ortadoğu politikasına saplanmasıyla kalmıyor, Ortadoğu’daki bataklığı ülkenin içine çekiyor. Türkiye’nin tek başına ya da “uluslar arası koalisyon”la Suriye’ye müdahalesi fecaatle sonuçlanır, bir sonuç da sağlamaz. Libya’ya askerî operasyonun bu ülkeyi iç çatışmalarla parçalamaya sürüklediği gibi, Suriye’yi daha vahim bâdirelere sürükler. 
Gerçek şu ki, Irak ve Suriye’de olduğu gibi “yenik-yıkık devletler” bataklığında türeyen El Kaide örgütleri, Çeçenistan’dan Yemen’e, Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya, Kafkasya’dan Balkanlara, Avrupa’dan Amerika’ya bölge hârici derleme paralı militanlardan mürekkep.
Yabancılar yarın gider; verilen “görev” yaptırıldıktan, ortalığı yakıp yıktıktan sonra sahadan uzaklaştırılır. Ancak ektiği fitne tohumlarıyla alevlenen mezhebî tefrikayla/etnik ihtilâflarla tırmanan kanlı iktidar kavgaları bütün bölgeyi sarıp yakar. Ve Türkiye’yi Suriye’deki mezhebî-etnik savaşa ortakla bloklaştırmayla kargaşanın ortasına iter; yabancılar gider, Türkiye on yıllarca sürecek dehşetli şiddet ve terör belâsıyla başbaşa yalnız kalabilir. 
Ankara her türlü tertip ve tuzağa karşı tedbirli ve uyanık olmalı. Batılı aktörlerin “oyun plânları”nda “rol” almamalı; “küresel-emperyal oyunlar”ın “senaryoları”nda figüran olmamalı…
Aksi halde bölgeyle birlikte Türkiye’nin de felâketi olur…

Okunma Sayısı: 2864
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı