"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ülkenin hangi problemini çözecek?

Cevher İLHAN
13 Şubat 2017, Pazartesi
19 defa değiştirildiği halde hâlâ demokratikleşmeyen “12 Eylül’den kalma 600’ü bulan antidemokratik mevzuatı ayıklamak yerine, “darbe anayasası”nın “devlet başkanı”na bahşettiği yetkileri daha da arttıran şahsa özel sistem” getiriliyor.

Öncelikle, parlamenter sistemle yönetilen onca demokratik ülke dururken, iktidar cenâhı ve “iktidara ilişik medya”da yoğun bir biçimde “Amerika’da başkanlık olduğu”na sığınılıyor. Oysa Amerika ile Türkiye’nin tarihî, siyasî, ekonomik, sosyolojik, demografik yapıları çok farklı.

Bütün bunlara rağmen, konunun uzmanları “yeni sistem”in gerçekte “başkanlık sistemi” de olmadığını; “başkanlığın” en başarılı uygulandığı Amerika’da güçlü kuvvetler ayrılığı olduğunu; başkanı ve yönetimi denetleyen yetkin bir yasama ve bağımsız yargıyla birlikte etkili bir sivil toplum ve kamuoyunun olduğunu belirtiyorlar.

Amerika’da yönetimin bütün işlemleri yargı denetimine tâbi. Başkanın atadığı bakanların, üst düzey bürokratların, büyükelçilerin, Kongre’nin -bir nevi güvenoyu olan- ilgili komisyonlarında onay alması ve bütçenin kabulü şartı, yasamanın yürütmeyi etkin denetimini ortaya koyuyor.

ÇELİŞKİLER, ÇARPIKLIKLAR…

Bundandır ki, başkanlığa da benzemeyen “ucube sistem”de birçok çarpık garabet sırıtıyor. İktidar cânibinden her fırsatta “yasama ve yargı duruyor” deniliyor; lâkin cumhurbaşkanının yürütmenin yanısıra Meclis’i kontrol edip yüksek yargıyı oluşturduğu gözden kaçırılıyor.

Keza “yeni sistem”de “partili cumhurbaşkanı”nın üst düzey bürokratlarla yüksek yargıya tek başına ata yapması, partisinin milletvekillerini belirlemesi garabeti her fırsatta “halk seçiyor” denilerek “meşrulaştırılmak” isteniyor. Halbuki, halkın bir kişiyi seçip, o kişinin tek başına yürütme ile birlikte yargıyı ve yasamayı seçmesi ve seçtirmesi Amerikan “başkanlık sistemi”nde yok.

Yine cumhurbaşkanının, tek başına OHAL’i altı ay için ilânına ilâveten bu dönemde çıkaracağı,temel hak ve hürriyetleri sınırlayacak kararnâmelerin yargı denetimi dışında kalması, -Anayasa Mahkemesi’nce görüşülememesi- de Amerikan başkanlık sisteminde yok.

Trump’ın yedi Müslüman ülkenin vatandaşlarına doksan günlük vize yasağı dayatan kararnamesinin temel hak ve hürriyetlere aykırı olduğu gerekçesiyle mahkemede iptal edilmesive bu kararın temyizde de onaylanması bağımsız ve tarafsız yargının en bâriz örneği.

Keza her ne kadar bazı uçuk gerekçeler öne sürülse de, Cumhurbaşkanı “Türk tipi” dese de, aceleye getirilen “paket”in birçok çelişkiyi barındırdığı daha baştan açığa çıkıyor.

Meselâ, Anayasanın 72. maddesindeki “vatan hizmeti” ve 1111 sayılı Askerlik Kanunu mucibince, “yirmi yaşına giren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her erkeğin askerlik yapmaya mecbur olduğu” açık hükmüne rağmen, milletvekili adaylığı niteliklerinden “askerliği yapmış olmak” şartının çıkarılarak seçilme yaşının 25’ten 18’e indirilmesinin, tam da terörle mücadelede, Fırat Kalkanı’nda beş şehidin verildiği günde, Cumhurbaşkanı’nın açık ifâdesiyle, “milletvekili seçilenlerin askerlikten -mâzeretsiz- muâf tutulması” imtiyazının hiçbir mâkul izâhı bulunmuyor.

Tıpkı, millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in yasama yetkisi gasbedilip denetim yetkisi tırpanlanırken milletvekili sayısının 550’den 600’e çıkarılmasında olduğu gibi.

Ya da diğer maddelerin 2019’da yürürlüğe girmesine karşı, “partili/parti başkanı cumhurbaşkanı” maddesinin derhal yürürlüğe girmesiyle referandum sonrası süper yetkileri hemen kullanmasına yol açılması benzeri.

“KİŞİYE ÖZEL SİSTEM”

Bir diğer garabet, referandumda “evet” çıkması halinde, Anayasanın 50 maddesinin değişmesi gereğiyle iki bini bulan kanunun değiştirilmesinin mevzuatta tam bir karmaşaya sebebiyet vermesi.

Özetle, “PKK, FETÖ ‘hayır’ dediği için ‘evet’ diyoruz” seviyesi(zliği)ne düşürülen tartışmalarda maddelerin içeriği değil, tahrikli ve linç operasyonlu propagandanın sinyalleri çakılıyor.

Partilerin yapacağı masraflar hâriç devlete 187 milyar 957 milyon (187 trilyon 957 milyar) liraya mal olaca referandumla millet maddeten ve mânen zarara uğratılarak zamanı ve kaynakları harcanıyor.

Gerçekten, demokrasi, hukuk ve adâleti önceleyen bir anlayışla “darbe anayasası”nın verdiği aşırı yetkileri sınırlayıp tâdil etmek yerine, hangi maslahatla bu “garabetli sistem” dayatılıyor?

Alây-ı vâlâ ile takdim edilen “kişiye özel sistem”, ülkenin hangi problemini çözecek? Azan terörü mü sona erdirecek, kriz kırılmasındaki ekonomiyi mi düzeltecek, kutuplaşmayı mı önleyecek?

Okunma Sayısı: 3506
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Kaşlıoğlu

    13.2.2017 17:22:44

    Sen hakiki bir cevhersin CEVHER AğaBey

  • Özcan Erkiş

    13.2.2017 15:09:25

    (4) Artık işin aslı iyice anlaşıldı ki, dayatılan sistem, sorunları çözmekten ziyade, sizin de isabetle ifade ettiğiniz gibi "Kişiye özel sistem"in, çarpıtma, karalama, suçlama argümanlarıyla ve slogan seviyesindeki hamasi nutuk ve söylemlerle tesis edilmesi faaliyetidir. Çünkü muhteviyatında adalet, hürriyet, kanun hâlkimiyeti, meşveret, meclisle güçlendirilmiş bir demokrasinin şeklen var fakat aslen olmayacağı; âdil, bağımsız ve tarafsız yargının tek adam irâdesine râm olacağı bir sistem sahiden, "Ülkenin hangi problemini çözecek?" Daha sistem gelmeden, sistem adına bölünen, kutuplaşan, ayrışan, birbirinden adavet eder hâle getirilen üstelik yaşadığı mağduriyetlerle toplumsal travma yaşayan milleti, iktidar, tek adamlık reçetesi ile mi tedavi etmeyi düşünüyor? O ilacın kullanım süresi geçen asırda kaldı vesselâm......

  • Özcan Erkiş

    13.2.2017 14:55:31

    (3) Referandum kampanyasındaki iktidar söylemleri o kadar akıldan uzak argümanlar ki insan gerçekten hayret ediyor. İçlerinde absürd diyeceğimiz söylem bile var. Meselâ, sayın Çalışma Bakanı, birkaç gün önce, "evet" çıkması halinde, "16 Nisan'dan sonra ipin ucu milletin elinde olacak!"(diken,11.02) diyor. El insaf! Milletin verdiği yetkiyle 15 yıldır ülkeyi yöneten sayın Bakan'ın iktidar partisinin ipi -bağışlayın ama- bugüne kadar kimlerin elinde idi ki 16 Nisan'dan sonra milletin eline geçecektir? Yaşadığımız mağduriyet sürecine ve sayın Bakan'ın sözlerine bakarsak şöyle dememiz hak oluyor: Demek ipler iktidarın elinde değilmiş! Yazık değil mi bu milletin zamanına ve emeğine? Bu nasıl bir siyaset anlayışı ve ülke yönetimi ki, iktidar hâlâ iplerin başkasının elinde olduğunu söyleyebiliyor?

  • Özcan Erkiş

    13.2.2017 14:40:32

    (2) Bugün sayın Çakır'ın "Kopenhag ve AB", sayın H.Gültekin'in "kralcıları ve şakşakcıları" resmettiği, sayın A. Nacir'in farklı bir üslupla "AK-330" tipi bir uçakla(!) mağduriyetleri dile getirdikleri gayet güzel yazılarını yanyana getirip, birlikte okunduğu zaman, getirilmek istenen sistem ve buna dair yürütülen kampanyanın hakiki yüzü (daha doğrusu hakikatsizliği-öe) ortaya çıkmaktadır. Haddi zatında buna kampanya değil, toplumsal algı ve hipnoz faaliyeti diyorum. Dikkat edilirse, iktidar cenahı bu kampanyayı, referanduma "hayır"diyecek olan muhalif ve muarızları suçlama, ötekileştirme üzerinden yapmakta, işin esasını konuşmaktan imtina etmektedir. İktidarın nefret söyleminden güç, destek ve ilham alan müfrit taraftarlar gerek sosyal medya gerekse sokaklarda lince yönelik faaliyetlerde bulunmakta. Zaten OHAL bir korku ve baskı atmosferi oluşturdu. OHAL devam ederken, vatandaşın can ve mal emniyeti endişesi taşıdığı antidemokratik bir ortamdaki referandum ne kadar sağlıklı olur?.

  • Özcan Erkiş

    13.2.2017 14:16:45

    (1) Sayın İlhan, tenvir edici yazınız için teşekkürler. Yeni Asya gazetesi de zaman zaman manşet-haber ile getirilmek istenen sisteme dair hakikatları gündeme getirerek uyarıcı vazifesini yapmaktadır. Ayrıca diğer yazar arkadaşlarımız da işin özüne dair yazılaryla halkın gerçekleri öğrenmesine bu bilgiler ışığında referanduma gitmesine yardımcı olmaktadırlar. Onlara teşekkür ediyoruz. Sizin bugünkü yazınızın başlığındaki suale bir başka sualle cevap vererek düşüncelerimi paylaşmak istoyorum. Sualim şudur: Acaba iktidar ülkenin problemlerini çözmek için mi sistem değişikliğine gitmek istemektedir? Şahsen ben emin değilim. Zira 15 yıldır tek başına iktidar olup, yapamadığı bir şey olmadığına göre, 15 yıl sonra neden tek adam sistemi? Aklı, mantıkı, vicdanı, kalbi tatmin edecek bir izahı henüz duyabilmiş değiliz. Öyleyse bu sistemi dayatmaktaki asıl niyet ve maksat ve hedef nedir, millet ve memleket hesabına bunu sorgulamak mecburiyetindeyiz. Ve işte sorguluyoruz.

  • İmdat

    13.2.2017 11:05:40

    Yazınızdaki referandumda oylanacak maddelere ilişkin değerlendirmeler hakkaniyet açısından önemlidir. Keşke bu yazılarıniz(özellikle 15 Temmuz 20016'dan bu yana) çoğaltılarak özellikle büyük şehirlerde kapı kapı dağıtılsaydi. Degerlendirmeleriniz hakikat kokuyor. Vicdanını yitirmemiş hiçbir insan bunların aksini alkışlayacak muptezelligi gösteremez.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı