"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Üstad’ın lisânı müthiş bir ansiklopedidir”

Cevher İLHAN
26 Haziran 2015, Cuma
Merhum Demirel -9

Demirel’in Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakkındaki tesbit ve değerlendirmelerini kamuoyu önünde ve özel sohbetlerde de hayatının sonuna kadar devam etti.

Mesela 12 Nisan 2009’da Güniz Sokak’taki görüşmede, Bediüzzaman’ı anma toplantısı için Ankara’ya gelen başta gazetemizin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular ve diğer ziyaretçilere öncelikle “toplantı nasıl geçti?” diye soran Demirel’e, “İyi geçti, küresel iktisadî krize karşı Üstad’ın Kur’ânî iktisadî tefsir ve tesbitlerinin ele alındığı sempozyuma karşılık Ankara’daki daha çok bir anma toplantısı” cevabı üzerine, Yeni Asya câmiasını ve hizmetlerini tebrikle öncelikle şunları söyledi:

“Tebrik ederim, çok güzel, çok başarılı hizmetler yapıyorsunuz; çalışmalarınızı, hizmetleriniz tâkip ve tebrik ediyorum. Meselenizi çok güzel anlatıyorsunuz; neşriyatınız, yayınlarınız iyi gidiyor; insanlar çok güzel istifade ediyor: Sabır ve hakta sebatta devam” takdirini açıkladı.

Türkiye’nin sürüklendiği sıkıntılar ve kamuoyunu manipüle eden vahim siyasî çarpıtma ve yanıltmalarla algı operasyonlarından yakınılması karşısında, “Hakta sebât etmek lâzım, bütün mesele bu. Zaten bütün dâvâlar hakta sebâtla büyür ve kazanılır” girişiyle Kur’ân’da geçen şu temsili nakletti:

“Şeytan kovulunca Cenâb-ı Hak’tan müsaade istemiş; insanları aldatmak için. Allah da demiş ‘Peki, o halde sana izin var. Tabi insanlar da aldatılmaya müsâit. Hucûrat Sûresinde bu mesele çok zikrediliyor.” Peşinden de “İnsanoğlu çok çabuk kabul ediyor ama insanın tahammülü de fazla. Hâdiselere karşı tahammülü de büyük” diyerek ‘doğruda sebat”ın ehemmiyetine vurgu yaptı…

DİNİ, SİYASETİN TASALLUTUNDAN KORUMAK…

Sistemdeki çıkmaz ve siyasî kargaşaya dair, “Çalkantı var… Aslında din ve devletin ayrılması hâdisesi, dini siyasetin tasallutundan korumak içindir. Dünyada hâlen bunun kavgası yapılıyor. Hâlâ din ve devlet ilişkilerinde nasıl ve hangi ölçüde olunacağı tartışma konusu. Biz her şeye hızlı gireriz; kırar dökeriz, çabuk da cayarız. En önemlisi bütün bu tartışmaların nirengi noktasında olması gereken, halkla devletin barışık olmasıdır. Devletin maksadı ve vazifesi vatandaşın değerlerine karşı değil, vatandaşla, değerleriyle barışık olmasıdır…” görüşlerini serdeden Demirel, devlet-millet ilişkileriyle demokratik şuurun oluşmasını şu cümlelerle özetledi:

“Devletin toplumla barışması için altmış senelik çok partili siyasî sistem az geldi. Sistem kolay işlemiyor, önce sistemin teşekkül etmesi lâzım. Yoksa bu kadar zor şartlarda halk ne yapar. Hz. Ömer’in, ‘Dicle kenârında bir kurt bir koyunu kaparsa’ hâdisesine karşı vatandaş ‘Bana ne!’ diyemez. Vatandaşın, milletin sahip çıkması lâzım. Burada, ‘Eliyle, diliyle, kalbiyle düzelt!’ sözü çok önemli. Bir şekilde bu düzeltmeye katılmadığınız zaman yapılanlara ortak olursunuz. Millet –yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara- yeterince tepki vermiyorsa, ortak oluyor demektir. Mesele bu derece önemli…”

Akabinde de, “siyasetin durumu”nun hatırlatılması üzerine, “Sandık çok önemli bir hâdise, fonksiyonunu yapmazsa patlar!” çarpıcı ifâdesini kullandı. Ortadaki çarpıklığı “Sandıktaki oylar hizmet olarak döner, halk memnun olursa destek verir, değilse karşı çıkar. Ancak hem onca şikâyet edip peşinden de ‘alternatifi yok’ gibi gerekçelerle destekliyorsa bunun izâhı olmaz” garabetine dikkat çekti.

“DİVÂN-I HARB-İ ÖRFÎ, ON CİLTLİK KİTABA BEDEL”

Birçok değerli ilim adamından, hocaefendiden görüş alıp dosyaladığını, iç ve dış kaynaklardan istifade ettiğini kaydederek, “Ama bana verilen o şeylere evvela kendim kani olmam lâzım. Muhâkemesini yapmam, derleyip toparlamam lâzım” diye konuşan Demirel’e, Üstad’ın, mektep ehlini “taassup’la, ‘geri kafalılık’la, tekye ehlini ‘cahillik’le ithamı ve mektep ehlinin medrese talebelerini “dinde lakaydlık”la ve hatta “dinsizlik”le suçlaması telâkkisi ve kör dövüşüne mutlaka bu grupların birbirlerini dinlemesi ve barışması gerektiği çağrısı izâh edildi.

Buna mukabil Demirel, masasındaki küçük boy “Divân-ı Harbi Örfi”yi eline alıp göstererek, “Bu konuları izâh eden, kahramanca ifâde eden Divân-ı Harb-i Örfî on ciltlik kitaba bedel. Bu kahramanlık ve altın kelimelerle fevkalâde etkileyici. Burada büyük bir kahramanlık var. Okuyanın etkilenmemesi mümkün değil, kim okursa mutlaka etkilenir” diye konuştu.

“Bizim çocukluk, gençlik yıllarımızda, Üstad’ın Barla’da olduğu zamanlarda –bizim köyde- Üstad’ın yanına gidip gelenlerin içinde babam da vardı. Onu dinleyen, eserlerini okuyan mutlaka etki altında kalırdı. Bunu çok hâdiselerle müşâhede ettik” hâtırasını anlatan Demirel, sözkonusu sohbette Risaleleri şöyle tavsif ediyordu:

“Sabah da birine söyledim. Üstad’ın lisânı müthiş bir ansiklopedidir. Her cümlesi bir ok gibi; müthiş bir şey. Hem fikir var, hem şiiriyet var; müthiş bir üslûp. Ayrıca lügâtçeleriyle bastırmanız çok güzel olmuş; fevkalâde istifadeli olmuş; tebrik ederim…”

Okunma Sayısı: 1604
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Turgay Namdar

    26.6.2015 11:00:49

    Şevk verici hatıralar. Müthiş bir kahramanı kaybettik. O makamda Üstadın ve Risale-i Nurların savunulması çok önemli. Allah'tan dileğimiz odur ki; o makamı boş bırakmasın.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı