Diğer darbeler ve ara dönemler gibi, “28 Şubat” da hilelerle, kamuoyuna pompalanan yanıltmalarla çarpıtılmakta. Doğrular “yanlış”, yanlışlar “doğru” diye propaganda edilmekte.
Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in uyduruk yakıştırmalarla suçlanması bunlardan biri.
Oysa 7 Haziran 2012’de Meclis Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na 1950’den bugüne 16 genel seçimin yapılmasına karşı en az beş darbe ve muhtıranın dayatıldığını hatırlatan Demirel, “Türkiye’de devletin derini de düzü de bir tane, ‘derin devlet’ askeriye” deyip, “28 Şubat” dahil, halkın hür irâdesine dayanan seçilmiş idârelere ve demokrasiye dayatılan darbelerin ve muhtıraların önyargısız ve dürüstçe sarahate kavuşturulmasını istiyor. (Darbe Tutanakları, 91)
Doğrusu, 28 Şubat’ta kanlı darbeyi engelleyip darbeci ekibi tasfiye eden, “orduyu nizâmiyeden döndüren”, Meclis’in açık kalmasını temin eden Demirel’in 100 sayfalık “Darbe Tutanakları”ndaki “28 Şubat 1997 MGK toplantısının tutanakları açıklansın, kimin ne söylediği, kendisinin ‘28 Şubat’ın mimarı mı’ olduğu, yoksa bir darbeyi mi önlediği ortaya çıksın” çağrısıyla gerçek ortada.
TESBİTLERLE İKRARLAR…
“28 Şubat’ta kâğıt üstünde her şeyin kılıfına uydurulduğunu, askerin kışladan çıkmadığını, ama tankıyla topuyla geliyorum’ dediğini” yazan Hasan Cemal’in değerlendirmesiyle, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül gibi önceki darbelerin bir uzantısı “28 Şubat’ta askerin açık darbesini önlemede Cumhurbaşkanı olarak Demirel’in olumlu rolü var.” (Milliyet, 3.3.12)
Cuntacıların “28 Şubat”ı bir darbeye dönüştürmede Demirel’i aşamadıkları ve caydırıldıkları gerçeğini, dönemin FP milletvekili gazeteci yazar Nazlı Ilıcak da, Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu 28 Şubat Alt Komisyonu’na, “O süreçte eğer Demirel’in tecrübeleri olmaza, klasik darbe olurdu” diyerek teyid ediyor. (a.g.g., 29.6.12)
Yine gazeteci yazar Derya Sazak’ın, Meclis komisyonu zabıtlarına atıfla, “Demirel, 28 Şubat’ta bu kez ‘devrilen’ değil, askerleri darbe fikrinden caydırandı” ifâdesini kullanıp, “Demirel olmasa’ 28 Şubat açık bir darbeye dönüşebilirdi” tesbiti, 28 Şubat’ın arka plânını aydınlatıyor. (a.g.g., 8.4.12)
Keza, bir dönem Çiller’in danışmanlığını yapan Şükrü Karaca’nın Şubat 2009’da Aksiyon dergisine, “Biz o zaman Demirel’e haksızlık etmiştik. 28 Şubat’ta onun belirleyici rol oynadığını falan düşünüyorduk. Sonraları şahsen anladım ki, onunkisi bir erken uyarıydı” ifâdeleri, 28 Şubat sürecinde olup bitenleri açıklıyor. Demirel’in, iş çığırından çıktıktan sonra olayın fiilî bir darbeye gitmemesi için “bir sürü numaralar çekmesi” benzeri hoşlarına giden-gitmeyen çabalarını” nazara veriyor. (Yeni Asya, 7.1.14)
Ve “sürec”in üzerindeki perde aralandıkça, askerî kesimin “Siz yerinizde kalın, biz bu meseleyi eskisi gibi halledelim” diye “12 Mart modeli” teklifine karşı duran Demirel’in, Meclis’i açık tutarak eşiğe gelen darbeyi önlediği yorumları haklılık kazanıyor.
HAKSIZA YARDIM
İki yıl önceki “özel bir görüşme”de, Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz’ün Demirel’e okuduğu, Bediüzzaman’ın Rusya’daki esâretindeki “haksıza yardım” bahsi, gerçeği okutturuyor.
Bediüzzaman’ın, “Eski Harb-i Umumîde Rusya’nın şimâlinde (kuzeyinde) doksan zabitimizle (subayımızla) beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyorduk. O zatların bana karşı haddimden çok ziyâde teveccühleri bulunmasından, nasihatle gürültülere meydan vermezdim. Fakat birden asâbiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münâkaşalara sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç dört adama dedim, ‘Siz nerede gürültü işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz.’ Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münâkaşalar kalktı. Benden sordular, ‘Neden bu haksız tedbiri yaptın?’ Dedim, ‘Haklı adam, insaflı olur. Bir dirhem hakkını, istirahat-i umumînin (genel barış ve huzurun) yüz dirhem menfaatine fedâ eder. Haksız ise ekseriyetle enâniyetli olur; fedâ etmez, gürültü çoğalır” hâtırası okununca (Şuâlar, 284), “28 Şubat’ta sizin durumunuz da böyle miydi?” sorusuna “Aynen öyleydi!” diye iki kelimeyle cevap veren Demirel, 28 Şubat’taki “rolü”nü bu cevabıyla ortaya koyuyor…
Hulâsa, dönemin her kademedeki sorumluları da elbette eleştirilecek. Ancak, “28 Şubat”ın ukdesinin çözülmesi, gerçeklerin gün yüzüne çıkması için, insaflı ve âdil tahlillerin yapılması gerekli.