"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vefâtının birinci yılında merhum Demirel’in hâtırasına...

Cevher İLHAN
20 Haziran 2016, Pazartesi

İBRET 

“Demirel kendisini değil, Menderes ve DP’yi savundu”

27 Mayıs darbesinden sonra Süleyman Demirel’e de sorgulamalar başlar. Gariptir ki, daha sonra Genelkurmay Başkanı olarak atadığı ve 12 Eylül darbesinin liderliğini yapan Kenan Evren’in okul komutanlığı yaptığı dönemde soruşturmada görevli subaylar, birkaç defa Ordonat Okulu’na gelerek yedek subay öğrencisi Demirel’i ifadeye götürürler. Hatta bir seferinde görevli binbaşı Demirel’i dershaneden apar topar çıkarır.

Sorgulamalar, asteğmenliğinde de sürer. Hesabı soran, Demokratları yargılayacak olan asker ve sivil bürokratlardan oluşan Yassıada Yüksek Adalet Divanı’nın “Yüksek Soruşturma Kurulu”dur.

Hulusî Turgut’un aktardığına göre, Demirel’i sorgulayanlardan Maliye Bakanlığı yüksek bürokratı, edebiyatçı Erhan Bener hâtıralarında şunları kaydeder: (Hürriyet, 17.6.16)

“27 Mayıs devriminden sonra kurulun soruşturma komisyonlarından birinde, Bayındırlık Bakanlığı Soruşturma Komisyonu’nda beni de görevlendirmişlerdi. Kurulan bu komisyonlara, Millî Birlik Komitesi’nce çıkarılan bir yasayla ‘sorgu yargıçlığı’ yetkileri tanınmıştı. Komisyona gelen işlerden en önemlisi, eski DSİ Genel Müdürü Süleyman Demirel hakkındaki bazı ihbarların incelenmesiydi. Gerçi Süleyman Bey o günlerde şimdiki kadar önemli bir kişi değildi, ama kendisinin eski Başbakan Menderes’le yakınlığı bilinmekteydi. DSİ’nin bazı önemli baraj ihaleleri yapılmıştı o dönemde. Bu ihalelerde de yolsuzluk yapıldığı savları vardı.

“Komisyonumuzun bakanlıktan gelen üyeleri, Demirel’in sorgusunda hazır bulunmaktan çekindiler. Süleyman Bey’in sorgusunu benim yapmam kararlaştırıldı. Kendisini, bakanlıktaki soruşturma bürosuna çağırdım. Süleyman Demirel, sorguya tam saatinde geldi. Kendisine bir ihbardan söz ettim. Bu konuda bildiklerini anlatmasını istedim. Demirel, ‘Siz ne derseniz deyin, bu siyasî bir dâvâdır. Onun için ben sadece sözünü ettiğiniz konuda değil, genel olarak yüklenmek istenen suçların mahiyetini ortaya koyacak biçimde konuşmak istiyorum’ dedi. Müdahale etmek istedim. ‘Savunma hakkımı sınırlayamazsınız’ dedi.

“Süleyman Demirel, sorgusu sırasında kendi savunmasından çok Menderes ve DP’nin savunmasını yaptı. Zaman zaman sözünü kestim, ama bana direndi. O günlerde çok kişinin kendisini kurtarmak için en yakın arkadaşları hakkında suçlayıcı beyanlarda bulunduğunu, tanıklık yaptığını hatırlayınca, Demirel’in o günkü davranışının önemi kolayca anlaşılır. Her şeye karşın, Demirel’in bu davranışı yüreklilikti…”

BİR HÂTIRA 

“Bildiğinizi yapmaktan geri durmayın!”

Silâhlı Kuvvetlerin idâreye el koyup, silâh tehdidiyle “hükûmetin istifa edip yerine yeni bir hükûmet kurulacağı, istifa etmezse ordunun idareye el koyacağı” ültimatomu verilen ve 12 Eylül darbesine zemin hazırlayan “12 Mart 1971 muhtırası”da aslında bir darbedir.

12 Mart’tan bir gün sonra 13 Mart sabahı Demirel’in yakın siyaset ve dâvâ arkadaşlarından Nahit Menteşe, Necmettin Cevheri, İsmet Sezgin, Esat Kıratlıoğlu, Selahattin Kılıç, Turgut Toker Demirel’in Güniz Sokak’taki evinde durum değerlendirmesi yapıyorlar. Herkes kesilmiş, kimse yok. Koruması Hayri Bey içeri girer, Demirel’e, “Efendim, o şahıs geldi” der. Belli ki haberli biri gelmiş. Demirel müsaade isteyip küçük odaya geçer. On dakika sonra döner, yüzü kıpkırmızıdır.

Gelen Genelkurmay’dan bir tümgeneralmiş; “Ordu adına geliyorum” demiş. Demirel’e, “Siz, 48 saat içerisinde Türkiye’yi terk edeceksiniz. İstediğiniz ülkeye gitmekte serbestsiniz. Oradaki iâşe ve ibateniz de ordu tarafından temin edilecektir!” diye tâlimat getirmiş.

Ancak Demirel’in sert tepkisiyle karşılaşır. “Hiçbir yere gitmiyorum. Benim ayağım bu memlekete çakılı. Ben vatan hâini değilim. Bildiğinizi yapmaktan geri durmayın!” diyen Demirel, ayağa kalkıp tümgenerale kapıyı gösterir ve yollar…

Bunun üzerine, salondakiler kalkıp gözyaşlarıyla Demirel’i tebrik edip kucaklaşırlar. Ve bu demokratik tavır, “13 Mart Güniz Sokak direnci” olarak kayıtlara geçer.

SÖZÜN ÖZÜ 

“Yönetimde, halka saygı olmazsa kargaşa başlar”

“İdare etme eyleminde, hoşgörü ve rıza vardır. Yönetimde, etnik ve inanç farklılıkları ile siyasî tercihlere saygı duyulursa, halk işine bakar. Saygı olmazsa, kargaşa başlar. Özetle; Türkiye birliği, ‘zor’a dayanmaz; ‘rıza’ya dayanır.” 

Süleyman Demirel

Okunma Sayısı: 2012
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Turgay Namdar

    20.6.2016 11:16:38

    Allah razı olsun. “Yönetimde, halka saygı olmazsa kargaşa başlar” Merhum Demirel'in birikimine bu milletin çok ihtiyacı var.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı