TESBİT
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı’nın, “Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır” tahkiri siyasette “virüs” tartışması başlattı.
Cumhurbaşkanı’nın “virüs çıkışı”yla kimi kastettiği yorumları yapıldı. Medyayı virüse benzetmesinin öncelikle “salgın süreci sonrasında ifade özgürlüğü hakkıyla eleştiri ve uyarılarda bulunanlara baskının yeni bir işaret fişeği” olduğu belirtildi.
O denli ki bazıları tecâhül-ü âriflikle “Virüsten kastı, tabiri câizse, kul hakkı yiyenler, devletin malına tecavüz edenler, insani, ahlâkî duruşları itibarıyla topluma büyük zararlar verenlerse, bence hiç mahzuru yok…” dediler. Ancak anlamlı değerlendirme de gazeteci Levent Gültekin’den geldi.
“İktidara yönelik eleştirel gazetecilik yapan son bir grup var. Son kırıntı... Muhtemelen onları kastediyor” değerlendirmesinde bulunan Gültekin, “İçişleri Bakanı’nın istifası öncesi uygulanan sokağa çıkma yasağı ve ardından yaşanan tartışmalar, iktidarla muhalif belediyeler arasındaki kavgalarda ortaya çıkan nahoş tablo ve bu tabloyu bir şekilde topluma ulaştıran gazeteciler belli ki iktidarın canını sıkıyor” diye konuştu.
Devamında da “Eleştirel yaklaşan, sesini yükselten, itiraz eden hem gazeteciler hem aydınlar hem de siyasetçiler iktidarın hedefinde olacaktır. Hangi yolları deneyecek, neleri göze alacak, hukuku ne kadar devre dışı bırakacak, demokrasiyi tamamen çöpe mi atacak, henüz bunların cevabını bilmiyoruz. Ama biz şunu biliyoruz: Otoriter yönetimler, yapısı gereği, eleştiriye tahammül edemedikleri için ve her tarafı olabildiğince bastırmak, susturmak ve o şekilde ancak ülkeleri yönetilebilir hâle getirmeyi bir yol olarak benimsiyorlar” tesbitinde bulundu. (DW Türkçe, 14.4.20)
Ve en son “infaz yasası”yla muhalefetin ve hukuk çevrelerinin bütün çağrılarına rağmen, dolandırıcılık, hırsızlık, darp, gasp, rüşvet, taksirli katl, uyuşturucu, çete - mafya suçu mahkûmları serbest bırakılırken, düşüncelerini yazan, iktidarı ya da yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanı’nı eleştiren bir tweet atan gazeteciler, hukukçular, akademisyenler ile siyasetçilerin hapiste tutulması peşinen bu tesbiti doğruladı.
Belli ki “virüs” ithamı, “siyasi iktidara ilişik” ve “yandaş” olmayan medya ile birlikte “tedbirler”e dair önerilerde bulunan muhalefete ve herkese yapılmış.
GARABET
Hâlâ “maske meselesi”
Maske dağıtımında aksaklılar devam ediyor. Ticaret Bakanı’nın halkın kalabalık olduğu yerlerde “satılacağı”nı bildirmesine karşı, satılması yasaklanan maskelerin eczaneler zerinden dağıtımında yetersiz kalınıyor.
Üzerinden haftalar geçtiği halde hâlâ b
Bazı vatandaşların telefonlarına kod numarasının gitmemesi üzerine bu kez herhangi bir işyerinde SSK’lı olarak çalışan vatandaşların maskelerini çalıştıkları kurum ve kuruluşlardan temin edecekleri ilan edildi.
Ne var ki birçok işyerinin salgın sebebiyle kapalı olmasından dolayı çalışanların maskeleri nasıl temin edecekleri problemi ortaya çıktı.
Kısacası, “Yabancı ülkelere tıbbi yardım malzemelerinin gönderiyoruz” denilirken, ülke içinde vatandaşlara hâlâ maske dağıtımının başarılmaması garabeti sergileniyor.
VAZİYET
“Sahra hastanesi” siyasi polemiği
Cumhurbaşkanı’nın salgına karşı muhalefet belediyelerinin bağış toplamalarına ve yardımlarına eleştirisi yeni tartışmaları alevlendirdi.
Özellikle Adana’da Büyükşehir Belediyesinin sahra hastanesi inşasına dair “Biz şehir hastanelerini anlatırken onlar fuar merkezlerini panellerle bölerek sahra hastanesi diye yutturmaya kalktılar” ifadesini kullanması siyasette “sahra hastanesi” tartışmasını başlattı.
Cumhurbaşkanı “fuar merkezini sahra hastaneleri yaptılar” diye küçümsüyor; ancak “Afetlerde Acil Tip Hizmetleri” kapsamında “sahra hastaneleri, felâket mağdurlarına güvenli sağlık hizmetleri sunmak için önceden belirlenmiş, güvenli bölgelerde hastaların tedavisini sürdürmek amacıyla afetlerden sonra kurulan geçici hastaneler” diye târif ediliyor.
Çin’in Vuhan şehrinde parklarda on bir günde kurulan ve binlerce koronavirüs hastalarını tedavi eden “sahra hastaneleri”nde olduğu gibi yerleşim yerlerinin dışında kalan, çoğu boş ve geniş arazilerde, kurulabileceği gibi dağ bayır, kırda kuruluyor.
Bu bakımdan, “fuar merkezini sahra hastanesi yaptılar” eleştirisi, basit “politik karalamalar”ın ötesine geçmiyor. İlginç olan, felâket gününde dahi bu tür siyasi polemiklere tevessül edilmesi.
KISACA
“Böyle devam edemez...”
“Herkesin bildiği sırlar ortada iken, hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları, toplumda sadece o kişilere değil, sisteme güveni sarsar. (…) Bugün, düne göre daha kırılgan bir Türkiye var. Görünen o ki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve bu durum uzun süre böyle devam edemez.”
Abdurrahman Dilipak, (Yeni Akit, 14.4.20)