Cumhurbaşkanı, “İsrail, kadın, çocuk, yaşlı demeden önüne geleni vurarak, yaralayarak, öldürerek, hele hele kadınları yerlerde sürükleyerek, insanların evlerini başına yıkarak, Filistinlileri yaşadıkları yerlerden ayrılmaya zorluyor” açıklamasıyla İsrail’in vahşetinden şikâyet ediyor. 

Lâkin bu vahşeti irtikâb eden İsrail’le yapılan tek bir anlaşma ve işbirliği askıya alınmış değil.  

İSRAİL’LE ARTAN TİCARET HACMİ VE PETROL TAŞIMACILIĞI 

İsrail’in “Yahudi devleti yasası” ile gasp ettiği toprakları “yerleşim yerleri” adıyla “meşrû”laştırmaya çalıştığını, yaptığı hırsızlığa kendince bir kılıf icât ettiğini tekrarlayan Cumhurbaşkanı, “Karşımızda kendi dışında hiç kimsenin hakkını, hukukunu, hatta varlığını tanımayan bir devlet vardır” diye yakınıyor; fakat “bütün bölgeyi ve tüm dünyayı kana, ateşe, acıya boğacağını” belirttiği İsrail’in bu oldubittisine karşı Ankara’nın hiçbir diplomatik, siyasî ve ekonomik “yaptırım”a başvurmaması çelişkisi devam ediyor. 

Şu hale bakınız ki, Türkiye’de en üst düzeyde  “Bugün yaşananlara susanlar, yarın yaşanacak daha büyük acıların, dökülecek kanların müsebbipleri olacaktır” diye İslâm âleminin ve dünyanın İsrail’in zulmüne karşı tepkisizliği eleştiriliyor. “Türkiye olarak İsrail yönetiminin tüm haksızlıklarına, uyguladığı tüm zulümlere karşı çıkmayı, Filistin halkının yanında olmayı sürdüreceğiz. İslâm dünyasını, Hıristiyan âlemini, dünyadaki demokrat ve özgürlükçü tüm devletleri, kurumları, sivil toplum kuruluşlarını, medya mensuplarını İsrail’e karşı harekete geçmeye dâvet ediyorum” çağrısında bulunuluyor. 

Ancak fiiliyatta İsrail’e karşı hiçbir mücadele verilmiyor; bütün ekonomik ve savunma sanayii işbirlikleri sürüyor. 

AKP iktidarında Ankara, İsrail’in Türk Bayraklı sivil yardım gemisi Mavi Marmara saldırısında katlettiği dokuz vatandaşın katillerini sorumluluktan kurtarma güvencesi veren “anlaşma”yı iptale yanaşmıyor. Muhalefetin Meclis’e verdiği “anlaşmayı rafa kaldırma önergesi”ni açıkça reddediyor. İsrail’le işbirliğini iptal etmiyor. Maktul yakınlarının İsrail’e karşı milletler arası hukuk yollarına başvurması Ankara’nın imzasıyla engelleniyor. Böylece, İsrailli katillere karşı Türkiye’de ya da uluslar arası mercilerde dâvâ açılmasının önü kapatılıyor.  

Diğer yandan Türkiye üzerinden İskenderun Limanı’ndan İsrail’in Hayfa Limanına başta petrol taşımacılığı olmak üzere ihracat - ithalat devam ediyor. 

Özetle, İsrail’e veryansın edildikçe, rest çekildikçe, ekonomik ve ticâri işbirlikleri kat kat artıyor! İsrail ve Türkiye Ekonomi ve Ticaret bakanlıklarının verilerine göre, 2016’da 4.3 milyar dolar olan ticâret hacmi 2017’de 4.9 milyarı geçip 5 milyar dolara dayanıyor.

YİNE KINAMA VAR, YAPTIRIM YOK!

13 Aralık 2017’de Türkiye’de gerçekleşen İslâm İşbirliği Teşkilâtı toplantısında taahhüd edilen “yaptırımlar” yerine getirilmiyor, yine İsrail’i kınama ve tavır alma temennisiyle kalıyor. İsrail’i zulmünden, her fırsatta dayattığı emrivakilerden caydıracak hiçbir ekonomik-ticarî, siyasî, hukukî ve diplomatik yaptırım ve kısıtlamaya başvurulmuyor.

Seçim sürecinde yapılan “İsrail’i tel’in mitingleri”yle iç kamuoyuna “İsrail karşıtlığı” mesajları verilirken, uygulamada değişen birşey yine yok. 

Hulâsa, İsrail’in Filistin halkına ve Mescid-i Aksa’ya barbarca saldırılarına, zulüm ve katliâmlarını sözde “yasallaştıran” - “meşrûlaştıran” son “Yahudi ulus devleti” emrivakisine, ceberût, vahşi ve işgalci uygulamalarına karşı iç kamuoyuna yönelik “kınama” ve “lânetleme” mesajlarıyla, rest çekmelerle, meydan okumalarla kalınıyor…