Anayasanın “yasama dokunulmazlığı”na ilişkin 83. maddesindeki “tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclis’in yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır” hükmüne rağmen Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklenmeden Meclis’te apar topar milletvekillerinin dokunulmazlıklarının düşürülmesinin arka plânı tartışılıyor.
Vakıa şu ki bütün anketlerde ve kamuoyu yoklamalarında yüzde 45’lerden yüzde 30’lara düşmesine ve “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”nin her alanda açığa çıkan fiyaskosuna karşı siyasi iktidar, tam bir panik içinde. İşsizlik, yoksulluk, ekonominin konuşulmaması, hak, hukuk ve adâletin gündem dışı kalması hesâbına yine algı operasyonuyla Türkiye’nin gerçek gündemi saptırılıyor.
AKP’nin yüzde 42’lere düşüp Meclis’te çoğunluğu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri sonra hükûmet kurdurulmayıp beş ay içinde tekrarlanan 1 Kasım sürecinde “terörün tırman(dırıl)ması”nda olduğu gibi yeniden gerilim politikaları tırmandırıyor.
Muhalefete mensup belediye başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyım atayan, “millet ittifakı” belediye başkanlarının yasal bağış ve yardım çalışmalarını yasaklayan, yatırımlar için kredi-borçlanma taleplerini reddederek hizmetlerini engelleyen “iktidar cephesi” korku ve baskı siyasetini sürdürüyor.
SİYASÎ ATRAKSİYONLARLA…
Yüz binlerce oyla seçilen milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılıp milletin verdiği hak gasbediliyor. Milletin verdiği oylar hiçe sayılarak vekilleri hapse gönderiliyor.
Ancak “son kumpas”ta bunların da ötesinde daha vahim ve sinsi oyunlarla öncelikle “cumhur ittifakı”na karşı oluşan ve “demokrasi ittifakı”na doğru gelişen “millet ittifakı”na kastediliyor.
Buna göre altı milyon oy alıp hâlen Meclis’in üçüncü partisi haline gelen HDP üzerinden bütün muhalefet kriminalize edilerek, oy geçişlerini engellemek adına toplumda baskı arttırılıyor.
Yine bu parti üzerinden bütün muhalefet “suç ortağı” sayılarak, daha önce bu partiye oy vermiş, ancak son mahalli seçimlerde muhalefet adaylarına destek veren milyonlarca seçmenin “millet ittifakı”na desteğinin “demokrasi ittifakı”nda yer almasının önü kesilmeye uğraşılıyor.
“Sun’î düşmanlar” icâd ediliyor; bu tahrikle karşılıklı besletilen “kimlik siyaseti”ne bahaneler üretiliyor. Hassasiyetler kaşınıyor; haber yapan gazeteciler tutuklanıyor. Agresif ve saldırgan nefret diliyle siyasi rakiplere saldırılıyor.
MİLLET İRÂDESİNE TAKOZ
En son Bahçeli’nin muhalefete ve “millet ittifakı” partilerine bir yığın tahkirin akabinde siyasî partiler ve seçim kanunlarında değişiklik” paravanında ortaya attığı “plân”la “milletvekili transferlerini önleme” perdesinde yeni partilerin seçime girmemesi, girseler dahi milletvekili seçilmemeleri ve “seçim ittifakı”nda yer almaması için bariyerler konuluyor.
İktidar partisinin “mevzuat taraması paketi”nde partilerin güçlerini birleştirmeleri için bir “seçim ittifakı”nda yer almalarının en az yüzde beş oy alma şartına bağlanması, yeni partilere ittifak içinde yer alma, grup kurma, “ittifak” aracılığı ile Meclis’e girme yolunun kapatılmasıyla ittifakları geçersiz kılmaya yeltenilmesinin maksadı bu.
Bu maksatla, manipülatif söylemlerle “millet ittifakı”nın bozulması, muhalefetin bölünüp parçalanması hedefleniyor; “yasal düzenleme” maskesinde “kumpaslar” kuruluyor.
Görünen o ki AKP, 12 Eylül darbesinden kalma antidemokratik “seçim barajı”nın kaldırılması, lider ve genel merkez sultasına son verilmesi, yargı denetiminde önseçimle belirlenen adaylar arasından seçmenin “tercih sistemi”yle vekilini seçmesi ve “temsilde adâlet”in sağlanmasıyla millet irâdesinin tecellisi değil, siyasete ve millet irâdesine takoz koyma peşinde.
Millet irâdesinin ve siyasetin önünü açmak yerine, tertip üstüne tertip kuruyor.
Ancak “Bir dane-i hakikat bir harman yalanı yakar” hakikatiyle, gün gibi gerçekler karşısında bütün “kirli tertipler”, “ayıplı tuzaklar”, “çirkin kumpaslar” ve “siyasi atraksiyonlar” boşa çıkıyor ve çıkacak…