Gerçek şu ki “danışma kurulu” haline getirilen Bilim Kurulu üyeleriyle doktorların, “bulaşıklık artarsa ikinci bir dalgayı yaşayabiliriz” ikazlarına rağmen, bütün dünyada olduğu gibi iki-üç haftalığına ilân edilmeyip -Türkiye’ye has bir garabetle- hafta sonları ve resmi bayram günlerinde konulan sokağa çıkma yasağı öncesi ve sonrası yoğun kalabalıkların çarşı pazara yığılmasıyla etkili bir karantina sağlanamamasıyla virüsün bulaşma dalgaları yayıldı.
Düşülen vartada, koronavirüs salgınıyla mücadelede karartma devam ediyor. Ağustos ayında bazı mülki amirlerle sağlık müdürlerinin açıkladığı vaka ve vefat sayılarının Bakanlığın rakamlarıyla örtüşmeyip birkaç katı çıkması; kovid istatistiklerine de karartmanın yapıldığını gösteriyor.
Vakıa şu ki daha önce “özellikle iki aydır bulaşmanın hızlandığını” belirterek, “tüm taşıyıcıları bilmek mümkün olmadığı için herkese taşıyıcı gözüyle bakmak tedbirin temel mantığıdır” diyen Sağlık Bakanı’nın en son “her vaka hasta değildir” çıkışı, gerçek hastaların tabloya yansımadığının ikrarı oluyor. Ve bu durum, paylaşılan günlük tabloda “gerçek veriler”in gizlendiği tesbitini doğrulayarak kafaları daha da karıştırıyor. (gazeteler, 30,11.20)
“KARARTMA” DEVAM EDİYOR
Aslında tam da Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Âcil Durumlar Direktörünün, “Kovid-19 çekip gitmiyor, tam tersine pandemi büyüyor, vak’a ve ölüm sayısı artışı sürüyor” uyarılarının iletildiği kritik vasatta -1 Haziran’da- Türkiye’de koordinesiz ve kontrolsüz “yeni normalleşme”nin ilânıyla AVM’ler, eğlence merkezleri açıldıı, sanki “salgın yokmuş” gibi sahiller, plâjlar, tatil yörelerinde oteller dolup taştı.
Yine dünyada hasta sayısınıh yüzde 1’inin yoğun bakımda olmasına mukabil, Türkiye’de yoğun bakımdaki yüzde 5’e vardığı vahametli süreçte, gerçek vakaların Bakanlıkça yarıdan az gösterilmesi, “vakaların yüzde 100 artması”na mukabil, ilgili mesleki kuruluşların araştırmasıyla birçok ilde hastanelerin yoğun bakım servislerinde yer kalmadığı gerçeğini deşifre etti.
Bu noktada Bakan’ın “devletimiz halkının sağlığı kadar ulusal çıkarlarını da korumaktadır” deyip bu “çıkarlar”ın arasında “ekonomi”yi sayması, gerçek verilerin neden gizlendiğinin örtülü ifadesi oluyor.
“BOCALAMLA” İTİRAFI…
Bu arada başta salgınla uğraşan doktorların bizzat derlediği tesbitlerle, il il vaka - hasta ve vefat sayıları gerçeği gözler önüne seriyor. Seksen bir ilde günde ortalama en az 15-20 vefatın olduğu, günde 20-25, hatta bazı hastanelerde bu sayıda vatandaşın vefat ettiği sırada Bakanlıkça bütün Türkiye’de 60-70 civarında ölümün olduğu bildirilmesi, sadece on bir ilde vefat edenlerin sayısının Bakanlığın bütün ülkede vefat edenler diye açıkladığı sayıdan fazla olması, bazı illerde yoğun bakım yataklarının dolmasına karşı doluluk oranlarının yüzde 55-65 olarak gösterilmesi bir başka çarpıtmayı ele veriyor.
Oysa daha birkaç hafta önce sahada bizzat çalışan doktorlarla sağlık çalışanları, hatta bazı il sağlık müdürleri “bu hızda giderse bir şehir hastanesi daha olsa yetmez,” “30 hasta bakılan polde 120 hasta bakıldı, yatıracak yer bulmakta zorlanıyoruz” diye yakınmışlardı.
Özetle, illerden alınan rakamlarla Bakanlığın rakamlarının örtüşmediği, vaka ve ölüm sayılarının düşük gösterildiği teyid ediliyor.
Görünen o ki, daha iki hafta önce “artış kontrol altında” dese de, virüsün bulaşmaya devam ettiğini vurgulayan Bakan’ın “Bugün baştakinden daha zor bir dönemdeyiz” diye yakınıp, “normalleşme sürecinde bir bocalama yaşadık” yakınması; “başarısızlığa yol açan olaylar, zamanlar oldu, sonbahara girerken tüm dünyayı tehdit edecek bir riske yaklaşıyoruz” hayıflanmasıyla “yeniden yayılma endişesi”ni izharı, iddia edildiği gibi “salgın tehdidi”nin aşılmadığını bir defa daha deşifre ediyor.
Salgınla sağlıklı ve geniş koordinasyonlu kapsamlı bir mücadele için, öncelikle verilerin doğru tesbitiyle bildirilmesi; siyasi iktidarın siyasi sâiklerle “erken zafer” ilânından kaçınıp, muhalefetten,
meslekî kuruluşlardan gelen mâkul çağrı ve önerileri red inadından vazgeçmesi gerekiyor.