"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yine seçim hesabı mı?

Cevher İLHAN
07 Mart 2015, Cumartesi
Daha ilk dakikada abartılı medyatik propagandalarla açıklanan Öcalan’ın “son çağrısı”nın da tıpkı 2013 Nevruzu’ndaki gibi konjonktürel ve seçime dönük olmasından kaygı duyuluyor.

Belli ki siyasî iktidar, yeniden 50’den fazla kişinin öldüğü 6-7 Ekim olayları benzeri kalkışmanın patlamasından çekiniyor. Bunun içindir ki, seçime üç ay kala barış siyasî hesaplara kurban ediliyor.

Bunun içindir ki, “Öcalan’ın “silâh bırakmak kararı için PKK’yı bahar aylarında olağanüstü toplantıya çağrısı”yla bir defa daha “barış geliyor” havası pompalanıyor, hendekler kapatılıyor.

Hatırlanacağı üzere, 2013 Nevruzu’nda Öcalan’ın Diyarbakır meydanında okunan “mektubu”nda da “silâhların bırakılacağı” ve “sınır dışına çıkılacağı” tâlimatı verilmiş, gazetelerde “Silâhlara veda, barış zamanı”, “Silâhlar sustu, siyaset dönemi” manşetleri atılmıştı. Keza 2013 Şubatı sonunda HDP heyetine Öcalan, açıkça “Siyasal İslâmcıların 40 yıllık rüyâlarını gerçekleştirdik, AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk” ikrarında bulunduğu “İmralı tutanakarı”nda yer almıştı. (Gazeteler, 1-2 Mart 2014)

“SÜREÇ” TEKERRÜR EDİYOR

Dahası, dönemin Başbakanı Erdoğan’ı kastederek, “Sayın Başbakanı inandıran ekibin PKK’yı bitirme nihâî operasyonunu yaptıklarını ve 10 bin kişiyi KCK’dan içeri aldılar” diye yakınan Öcalan bununla da kalmıyor. “7 Şubat MİT’e darbe”yi sezdiğini, bunun üzerine devreye girdiğini anlatmıştı.

“Erdoğan sıranın kendisine geldiğini gördü, vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı” diyen Öcalan, kendisiyle ve örgütle diyaloğu geliştiren MİT’in düşürülmek istendiğini, bunun üzerine devreye girip cezaevi müdürüne “MİT Müsteşarı Fidan’ı yalnız bırakmamak gerekir” dediğini nakletmiş; sözlü, yazılı iletişime geçip, tekrar kanalların açılıp (iktidarla) diyaloğun başladığını söylemişti.

Ardından da, MİT üzerinden devletle/hükûmetle diyaloğunun bir defa daha akamete uğramasını “tırnak kesilmesi”ne benzetip “Şimdi akamete uğrarsa, tırnak kesilirse felâket olur. Türkler de bunu bilmeli; başarısızlık orta ve üst düzey savaş, isyan, kaos hepimizin hayatı söz konusudur. Şimdi kadar yaşadıklarımız deveden kulak kalır” terör eylemlerini tırmandırmakla tehdit etmişti.

Konumuyla ilgili olarak da, “Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa herkes bilmeli ki, ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız. 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek…” diye kırsaldan kente silâhlar üzerinden “orta ölçekli isyanlar”la şantajda bulunmuştu.

Düşülen vartada, son iki yılda PKK’nın silâh bıraktığı defalarca açıklandı. Her defasında “çözüm süreci’nin devam ettiği” propaganda edilirken, karşılıklı suçlamalar devam etti. Ancak akabinde İmralı’nın yanısıra KCK ve Kandil’den tehditler savruldu.

Bölgede güçlenip “hâkim güç” haline gelen örgüt, denetimine aldığı mahallerde âdeta “paralel devlet” olmuş, “özerk devlet” provalarını dayatıyor; vergi topluyor, “vali-kaymakam” atıyor, halk mahkemeleri” kurup yargılıyor, “öz savunma timleri”yle kimlik kontrolü yapıyor…

“STRATEJİ”NİN BİR PARÇASI…

Kısacası, devr-i dâim misâli “süreç” tekerrür ediyor. Ve “10 maddelik mutâbakat”ın müzâkeresinin “silâhları bırakma”nın ön şartı” olup olmadığı muammasıyla muallel kırılgan süreçte “sürec”in akıbeti tartışılıyor. Kapalı kapılar arkasındaki “sözler” ve “vaadler” yine belirsiz.

Görünen o ki, önceki seçimlerde olduğu gibi, seçim öncesi yoğun bir beklenti oluşturarak siyasî rant devşirme peşinde. KCK/Kandil-HDP ile AKP-iktidar arasında “sözlerin tutulması” hararetli atışmalarıyla yine kamuoyu oyalanacak. 5 Nisan’da Meclis tatile gireceğine göre “mutâbakat” ve “taahhüdler”in hiçbiri yetişmeyip temennide kalacak. 

Gerçekten, daha ilk günde karşılıklı “güvensizlik”, “samimiyetsizlik” suçlamaları niçin yapılıyor? Taraflar ortada bir “mutâbakat” varsa, suçlamaların ardı arkasının gelmemesinin maksadı nedir? Neden iktidar cenâhı, cezâevindeki liderinin “çağrı”sıyla el sıkıştığı örgüte ve HDP’ye tahrikkâr “milliyetçi söylemler”le saldırıyor; buna karşı, KCK/HDP cephesinden tehdit ve şantajlar savruluyor?

Yoksa bütün bunlar, “çatışmazlığın” devamıyla kamuoyunu oyalama ve AKP’ye seçimleri bir seçimi daha kazandırma stratejisinin bir parçası mı?

Okunma Sayısı: 2743
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı