"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zulümle kimse âbad olmaz

Cevher İLHAN
04 Ocak 2018, Perşembe
Resmî rakamlarla on yedi aydır KHK’larla 111 bin 598 kamu görevlisinin ihrâç edildiği, 17 bini kadın, dört bini çocuk, bine yakını bebek 50 binden fazla kişinin tutuklandığı vartada, toplumdaki fay hatlarını tahrikle gerginlik ve kutuplaşmaları derinleştiren haksızlıkların artık bitmesi bekleniyor.

Bu açıdan, henüz yargılamaları devam eden başta Akıncı Üssü dâvâsı, Köprü Dâvâsı, Marmaris ‘darbe girişimi’ dâvâsı olmak üzere 15 Temmuz Hâdisesi “darbe girişimi” dâvâlarının, istihbarat raporlarıyla, asılsız sahte jurnallerle tutuklanan masumlara yönelik dâvâlardan tefrik edilmesi gerekiyor.

Gerçi daha sürecin başından beri 15 Temmuz dâvâlarında bir dizi çelişki ve çarpıklıktan yakınılıyor. İktidar yorumcuları bile, “Anlatılanlardan kimse ikna olmuş değil” tesbitiyle hâlen ortada dolaşan istifhamlarla darbenin arka plânının henüz netleşmediğini, bazı karargâhların ve komutanların pozisyonunun net olmadığını, ciddî kuşkular olduğunu belirtiyorlar.

“Darbe girişimi’nde kim kiminle işbirliği halindeydi?” sorusunun cevabı bulunmuş değil. Medyaya kapalı duruşmalarda, “sürecin kritik isimleri” olan bazı komutanların ifâdelerinde hâlâ bir netlik yok. Darbe istihbaratının zamanında alınmamasına, haber verildiği andan itibaren neden ‘darbe girişimi’nin önlen(e)mediğine, kuvvet komutanlarının neden düğünlere, yemeklere dağılıp âdeta enterne edildiklerine dair bir çok sorunun cevabı bulunmamış.

MAĞDURİYETLERE TEPKİ DALGASI…

Buna karşı, sırf çocuğunu devletin açtığı okullara gönderdiği, teşvik ettiği sendikaya üye olduğu, iktidardakilerin “lig banka” dedikleri ve alây-ı vâlâ ile açtıkları finans kuruluşunda işlem yaptıkları, hatta o dönemde iktidarı destekleyen gazetelere, dergilere abone oldukları ve ByLock programına girdikleri için yüz binlerce vatandaşın uğratıldıkları mağduriyetlerin telâfisi için ciddî bir çalışma yapılmış değil. 

Bilhassa Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun “ByLock’un delil olması”nı “her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tesbiti” şartına bağlayan kararı ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 11 bin 480 kişinin “iradeleri dışında” ByLock programına bağlandıkları açıklamasından sonra, “darbe girişimi”yle en ufak bir alâkası olmayan, hatta şiddetle karşı çıkan yüzbinlerin maruz bırakıldığı mağduriyetlerin hâlâ devam ediyor olması kırılganlığı derinleştiriyor.  

On binlerce vatandaşın, daha yargılanmaları tamamlanmadan bütün temel hak ve hürriyetlere, insan haklarına ve hukuka aykırı olarak “tek tip kıyafet”le “terörist” damgası vurularak zâlimane işkence, gayr-ı insanî, küçültücü muâmeleye tabi tutulması, infiali alevlendiriyor.  

HAKSIZLIKLA KİMSE ÂBÂD OLMAZ

Bunun içindir ki, 15 Temmuz soruşturma ve yargılamalarında “sislerin dağıtılması”nın yanı sıra öncelikle Başbakan’ın “haksızlıkları gidereceği”ni vaad ettiği OHAL Komisyonunun şeffaf çalışarak âcilen ve âdilane “suçlu – suçsuz” ayrım ve tasnifini yapıp ayıklaması, Yargıtay kararının nazara alınıp, yargılamaların hızlandırılmasıyla haksızlıkların en kısa zamanda sona erdirilmesi isteniyor. 

Zira, hiçbir demokratik hukuk ülkesinde mahkeme kararı olmadan vatandaşlara “terör örgütü üyesi” tanımlaması yapılmaz. Kanunsuz olarak re’sen “suç” ve “cezâ” ihdas edilmez. Ve kanunlar geriye doğru işlemez. Keza hukukun temel esaslarından “mâsumiyet karinesi”nin gereği olarak, yargılanmadan ve suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşmeden hiç kimse peşinen “suçlu” ilân edilemez.

Daha evvel suç olmayanı sonradan “suç” sayan, hukuku ve yasaları geriye doğru işleten, jurnalciliğe prim veren, kanunsuz cezâlandıran, yargısız infaz eden, “iltisak”-“irtibat”la her tarafa çekilebilen “soruşturma kriterleri”nin daha fazla gecikilmeden terk edilip işleyişin hukuka uygun hale getirilmesi gerekiyor.

Bediüzzaman’ın tesbitiyle, mahkemelerin “Adâlet hakikati ile herkesin hukukunu bilâtefrik (ayırım gözetmeksizin) muhâfazaya sırf hak nâmına çalışması” şart. Aksi halde, “adalet nâmına pek çok zulmedilir”; dehşetli zulümler işlenir. (Tarihçe-i Hayat, 487)

Ve zulümle, haksızlıkla hiç kimse âbâd olmaz, iflâh da olmaz. Olan yine millete, ülkeye olur…

Okunma Sayısı: 6670
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    4.1.2018 10:27:33

    Zulümden ZEVK ve MUTLULUK alan bir millet var YAHUDILER. Kendilerine sigindiklari milletler icinde mutlaka fitne ve fesat cikaran bundan zevk alan tek millet Yahudiler. Dünyanin neresine gidip siginmislarsa orada yapmislar bunu. Endülüs, Rusya, Almanya, Osmanli, Medine Cin, Iran, Irak Suriye, Filistin vs. Kendi atasözlerinde dedikleri gibi yemek yedikleri sofraya yemekteyken def-i hacet etmislerdir ve bundan zevk almislardir. Bunlara merhamet eden bin pisman oluyor. Bakin Roma Kudüsü yikmis sürgüne yollamis Medienye siginmislar ilk firsatta sigindiklari Evs ve Hazrece savas acmislar, savasla yapamayinca iki kardes kabilenin arasina fitne sokup 120 sene savasmalarini saglayip zevten dört köse olmuslar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı