Devletin bütün kurumları iflâs ettiği zaman o devlet ölür. Ehil olmayan insanlar iş başına geçer. İşe adam değil de, adama iş bulunur. İşsizlik artar. İşsizlik rakamları tek haneli değil de çift haneli olur. Boşanmalar artar. Fuhuş artar. Uyuşturucu kullanımı artar. Uyuşturucu kullanım yaşı ilkokul seviyesine kadar düşer. Eskiden ülkemiz uyuşturucunun transit geçtiği memleketlerdendi. Şimdilerde uyuşturucunun ulaştığı ülkeler statüsüne yükselmiştir. Enflasyonun da çift haneli olması. Umumî felâketlerin artması. İnsanların gerile gerile, barut fıçısına dönüp, patlamaya hazır bomba olması. En küçük bir hareketle kavgayı başlatması tabiîleşir. Bir trafik kazasında veya niye bana yol vermedin gibi basit sebeplerle büyük kavgalar olur, hatta cinayetler işlenir. Bu kadar olumsuzluk bir devletin veya ülkenin iflâsı için yeter zannederim.
17. YY’ da Osmanlı âlimlerinden Kâtip Çelebi (1609-1657) Takvimü’t Tevarih (Tarihler Takvimi) adlı eserinde, devletin bozulmasını, iflâsını veya ölümünü, insanların kocamasına, ihtiyarlamasına benzetir.
Özetle şöyle der: “Kişinin ihtiyarlığına alâmet, saç ve sakal ağarmasıdır. Devletin kocadığına alâmet ise devleti yönetenlerin, saltanata ve süse düşkünlüğüdür. Ki bu açıkça bir çöküntü, yıkılış habercisidir.”
Devletlerin hayatının duraklama devresinden sonra bu devre gelir. Refah, süs ve lükse rağbet fevkalâde çokca artar. Eski hayat tarzı beğenilmez. Terk edilir. İnsanlar şanını ve ününü arttırma hevesine düşerler. Herkes her makama geçmeye çalışır. En yüksek makam ve ünvanlar, belli vasıflar aranmaksızın dağıtılır. Zevk ve rahat, keyif ve konfor, vazgeçilmez örf ve adetler haline gelir. Bu hareketler; tabiî, olağan bir davranış, yaşayış biçimi olarak görülür.
Büyük tarihçi ve âlim Kâtip Çelebi zamanından günümüzü görüp değerlendirmiş. Batılıların Hacı Kalfa dedikleri bu büyük zat zamanımıza ışık tutuyor. Bir de Peygamberimizin (asm) ümmeti hakkındaki endişesi gerçekleşmiş oluyor.
Rahmet Peygamberi Yüce Resül (asm): “Her ümmetin bir fitnesi vardır, benim ümmetimin de maldır’ buyuruyor. Mal servet sevgisinin ümmetini büyük fitnelerin kucağına atacağını beyan ediyor.
Hazreti Muhammed (asm) fakirlikle övünürdü. Arpa ekmeği yerdi. Hasır üzerine yatardı. Elbisesinin söküklerini kendi dikerdi. Dünyaya ‘mel’un dünya’ derdi. İnsanoğlu ne kadar zavallı, sonunun bir metre kefen ve toprak olduğunu göre göre bu kadar azgınlaşması; ne kadar acı ve düşündürücü.
Rabbim bizleri böyle fitnelerden korusun. Amin.