Tesadüfi olamıyacağını, aklı olanlara haykırıyor. Görüntülerle, resimlemedeki ve tasvirdeki mükemmelliği gözler önüne seriyor. Bir saray gibi inşasına, ustasına; kitap gibi katibine, sergi gibi nakkaşına işaret ediyor. Değişikliklere, gece-gündüze, mevsimlere dikkat çekiyor. 

Sadece, sütün yaratılması büyük bir mucizedir. Kan ve fışkı arasından geldiği halde kokmaması, yalnız dişi hayvanlarda veya canlılarda yaratılması ibretlik değil midir? Hubble, galaksilerin birbirinden uzaklaşıyor tezini ortaya atar. Yani evren, kainat genişliyor. Öyle ise bütün varlıklar bir noktadan çıkmıştır. 

Dünü olmayan bugün dediğimiz o gün Allah’ın varlığıdır. Kendi kendine var oluşudur. Varlık alemine çıkışıdır. ‘Big ben’ büyük patlama ile Cenab-ı Hak kendisinden sonrakileri yaratmıştır. O tektir. Örneği, misli yoktur. Her şeyi benzersiz Yaratandır.

Kainatta cömertlik ve iktisat iç içedir. Hiç bir şeyde israf, fazlalık yoktur. Eksiklik de yoktur. Her şey en uygun durumda, olması gereken şekilde yaratılmıştır. Mesela: Üçüncü gözü koyacak yer bulamayız. Bütün yaratılanlarda Allah’ın imzası ve mührü vardır. Taklit edilemez. Benzeri yapılamaz. Seyir, gezinti, ibret ve tefekkür yeri olan dünya, gördüklerimizle Yaradana işaret ediyor. İlkte en mükemmel yakalanmıştır. Kusur ve noksan arayan göz yorulur. Gazali’nin dediği gibi, ’imkan dairesi içinde, şu andaki durumdan daha mükemmeli, daha üstünü, daha güzeli yoktur.’ Kainatın ne tarafına baksan Allah’ın varlığını ilan eden bir pencere açılır. Nizamı ile üstün ve benzersiz yaratılması ile Rabbimize işaret eder. Güneş sistemine bak. Dünya gibi gezegenler sadece güneş çevresinde dönmüyor. Ayrıca her birinin de uydusu, peyki var. Bunlar ilimsiz mümkün mü? Ancak Dünya ve benzerlerini sapan taşı gibi döndüren bir güce, bir kuvvete aittir. O’na işaret eder. O’nsuz olamaz.

Bu kainat, görünen bütün güzellikler; öyle bir güzelden, Yaratandan geliyor ki, bu devamlı değişen, halden hale giren, tablodan tabloya, vitrinden vitrine tazelenen evren, bütün varlığı ile Cenab-ı Hakk’a ayinedarlık ediyor. O’nun güzelliğinden, güç ve kuvvetinden bahsediyor. Duy ve gör diyor. Bu güzellikleri görebilmek için bizlere görme duygusunu vermiştir. Verdiği kulakla, kainatın zikrini, cuşu huruşunu dinleriz. Eserleriyle bizlere hitap ediyor. Ağzımıza koyduğumuz gıdalardan fosforu göze, kalsiyumu tırnak ve kemiklere gönderen de O’dur. Topraktan onca çeşitli gıdayı yaratan da O’dur. Yeryüzündeki, topraktaki 103 elementi bir araya getirip insanı da çamurdan ve sonrasında bir damla su, meniden yaratan da O’dur. Her biri 500 sayfa olan, 500 ciltlik D.N.A.yı sperm hücresine yerleştiren de O’dur. 

Netice: Allah’ın sınırsız kudretinden, kuşatıcı ilminden, isimlerinin tecellilerinden ve birlik yansımalarından hiçbir şey saklanamaz. Gizlenemez. O’na hiçbir iş ağır gelmez. Bir çiçek ile cennetin icadı O’nun için aynıdır. Allahuekber. Allah en büyüktür. Allah’ım! Seni isim ve sıfatlarınla tanımayı ve tahkiki imana ulaşmayı bizlere nasip eyle. Amin.