İhtiyaç derken aczimiz kastedilmektedir. Acz, acizlik duygusu; insanın pek karşılaşmak istemediği, daima örtmeye çalıştığı bir duygudur. Hatta kibir, zulüm, gurur ve büyüklenme eğilimleri, insanın acz duygusunun bastırılmaya çalışıldığı uzantılarıdır. Kaçmak çözüm değildir. Halbuki bu duyguyu kabullenip sonsuz güç sahibi Cenâb-ı Hakk'a dayanmalıyız. O’na sığınmalıyız. O’ndan yardım istemeliyiz. Ancak o zaman kul olmanın hazzını yaşayabiliriz. Sonsuz ihtiyaç duygusu, ancak sonsuz güç sahibi Yüce Yaratanı bilip kabullenmekle olur. O’na dayanmakla mümkündür. Çünkü sahip olduğumuzu zannettiklerimizi elimizde tutamıyoruz. İşte oruç insanın demirden değil de et ve kemikten yaratıldığı bilincini insana hissettirir. Gözle görülmeyen bir mikroba mağlûp olan insan acizdir. Aczimizi giderebiliriz. Bu psikolojik duygudan kendimizi kurtarabiliriz.
Oruç ve açlık; aczimizi, ihtiyaçlarımızı hissettirir. Açlık duygusu, midemizin açlıktan kazınması, yeme ihtiyacı bizlere zayıf vücudu hatırlatır. Çünkü vücudu, mideyi, açlık duygusunu, yiyecekleri veren aynı güçtür. Bizlerin ne kadar merhamete acınmaya muhtaç olduğumuzu hatırlatır. Nefsin firavunlaşmasını önler. Bizlere bu vücudu verene şükür etmemiz icap etmektedir. Gafletten kurtulup manevî bir şükür kapısı açılır. Şükür de ancak aczimizle Rabbimizin rahmet kapısını çalmamızı netice verir. Gani olan zengin olan ancak O’dur. Tükenmez hazine sahibi O’dur. Allah’tır. O halde daima ve derhal O’na yönelmeliyiz. Aslında insanın acizliğini sadece oruç değil; ölüm düşüncesi, hastalıklar ve musîbetler de hatırlatır.