Ramazan ve oruç...
Duâ kulluğumuzun özüdür. Kulun samimî bir şekilde Allah’a yakarışıdır. Cenâb-ı Hakk'ın yüceliği karşısında güçsüzlüğümüzün itirafıdır. Sevgi ve hürmet, tazim duyguları ile lütfunu, yardımını affını dilemektir. Sıkıntılı anlarımızda gönlümüzü ferahlatan bir ilâçtır. Mübarek gecelerde, üç aylarda, bilhassa Ramazan’da edilen duâlar kabule yakın duâlardır. İftar saati ise kulun Rabbine yaklaştığı, O’nun emrini yerine getirmenin sevincini yaşadığı bir zaman dilimidir. Mü’min, inanan oruç tutarak hata ve kusurlardan temizlenmiş, bütün kalbiyle Yaratanına bağlanmıştır. İşte bu anda kul elini açıp, Hâlıkına, yalvarırsa eli boş dönmeyecektir. Mükâfatını ya peşin görecek ya da daha güzel bir surette ebedî hayatında, Cennette karşısına çıkacaktır.
Peygamberimiz (asm) bir hadisi şeriflerinde, "Üç kişinin duâsı geri çevrilmez. Adaletle hükmeden hâkimin, iftar edinceye kadar oruçlunun ve mazlûmun" buyuruyor.
Duâ, her an Allah’a olan ihtiyacımızı dile getirmektir. Duâlarımızın başında hamdü sena getirip, sonra Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’e (asm) salâtü selâm getirmek. Sonunda aminle mühürlememiz icap eder. İşte bu şekilde iftar vakitlerinin duâ ile değerlendirilmesi gerekir. Ta ki bu vakitlerin feyiz ve bereketinden istifade edelim. Peygamberimiz'e (asm) hakikî ümmet olalım. İftar vakitlerinde bu gönderdiğimiz ihlâslı duâlar neticesinde, Ramazan ayının sonunda günahlardan arınmış, tertemiz bir ruh ve maneviyat haline kavuşmuş oluruz.