Sürgün deyince, hemen aklımıza, rejime düşman kişilerin; memleketin bir yerinden alınıp başka bir yerine sürülmesi akla gelir.
Bu yerler de genelde o ülkenin kuş uçmaz kervan geçmez yerleridir. Sürgün edilen kişinin bir anlamda toplumdan tecrit edilmesidir. İnsanlarla ilişki kurması engellenir. Ayrıca her gün emniyet veya karakola gidip isbat-ı vücut etmesi icap eder. Sürgün kelimesi böyle olumsuz düşünceleri çağrıştırır.
Halbuki sürgün denince bir ağaçtaki yeni çıkan uzantılar da akla gelmelidir. Bu ağaçtaki sürgün artmadır, çoğalmadır, yeniliktir, daldır, Yapraktır, meyvedir, harekettir...
Sürgün hicrettir de. Doğduğun mekânları, ata yurdunu terk etmektir. Yanında götürebileceğin çok az şeyle, hiç bilmediğin yerlere göçtür. Fakat daha güçlü olarak da geri dönmektir.
Yani sürgünde bazen amaç ters teper. İstenilen gayeye ulaşamazsın. Aksi bir durum ortaya çıkabilir. İnsanımız daima doğrunun ve ezilenin yanındadır. Hapisler ve sürgünler, insanların sahiplenilmesine sebep olabilir. Nitekim Nelson Mandela gibi çoğu insan sürgün ve hapis sonrası devlet başkanlığı gibi bir makama gelebilmiştir. İşte büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî de böyle mümtaz kişilerden biridir. Fakat Bediüzzaman Said Nursî’yi diğer sürgünlerden ayıran çok farklı özellikler vardır. En belirgini mezarının da sürgüne tabi olmasıdır. 23 Mart 1960 da vefat ettiğinde defnedildiği Urfa Halilür Rahman Mezarlığından alınarak, büyük bir ihtimalle sağlığında ikinci vatanım dediği Isparta’ya defnedilmiştir. Bu nefret verici olay 27 Mayıs 1960 da, askerî ihtilâlden sonra gerçekleştirilmiştir.
akat bugün milyarlarca insanın gönlünde taht kurmuş bir kişidir. Gönüllere yerleşmesine engel olunamamıştır. Risale-i Nur ismi verilen 130 parça Kur’ân tefsiri eserleri 50 ülkenin diline çevrilmiştir. Vefat yıl dönümünde daima anılır. Arkasından sitayişle övgüyle bahsedilir.
Hakkında makaleler ve eserler kaleme alınır. Eserlerinin okunduğu ülkelere komünizm ve ataizm girememiştir. Gerçi 24 Şubat 1993 de T.B.M.M. İnsan Hakları Komisyonunda Bediüzzaman Said Nursî’nin itibarının iade edilmesine de karar verilmiş. Ona haksızlık yapıldığı belgelenmiş oldu. Diyanet takviminde sözlerine yer veriliyor. Eserleri basılıyor. İsmi bazı okullara verildi. Yeterli mi? Bunu da zaman gösterecek.