Bir erkeğin kaleminden “anne” yazısı yazmak zor. Ama her erkeğin bir annesi olduğunu da unutmayalım.
Anneler hep evlâtları için yaşar… Yaşatır.
Kendine emanet verilen “misafir”i sabırla, bıkmadan, yorulmadan, kırmadan ve incitmeden hizmet eder.
Hayatının tamamını onlara adar... Karşılığında ne köşk, ne mülk ve ne de mal talep eder.
“Evlâdım, üşürsün, giy şu kazağı!”
“Oğlum, bi şey yemedin, açlıktan öleceksin!”
“Başın mı ağrıyor? Hemen hastaneye gidelim!”
“Bak, bu gün konuşmuyorsun? Bir şeyin mi var? Anlat hadi. Ben anlarım.”
*
Bediüzzaman Said Nursî diyor ki;
“Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum.” (24. Lem’a)
Seksen senelik bir ömür… Üstad, bu yaşına kadar binlerce âlimden, hocadan ders almasına rağmen, “Annemden aldığım ders başka!” diyor.
İlminin çekirdeğinin annesinden aldığı terbiye ve telkinler olduğunun altını çiziyor.
Çünkü fıtrat öyle diyor. Bu yüzden olacak ki, annenin ayaklarının altına cennet serilmiş.
*
Böyle anneler kaldı mı?
Sosyolojik dengeler alt-üst oldu. Anne kavramı bile değişti.
Geçmişte “Ana” başlara taç idi. Toplum nezdinde bir değeri vardı. Kocasına iyi bir eş olan kadın, evlâdına da iyi bir anneydi.
Sımsıkı bir gelenekten geliyordu analarımız. Bu gelenekler de değerlerimizi şekillendiren inanç faktörüne dayalı idi.
*
Günümüzde her alana etki eden ve hızla yayılan popüler kültürün anneye bakışı üzerinde bir farklılaşma olduğunu kabullenmek gerekiyor belki de.
Popüler kültürün annelik duygularını körelttiğini araştırmacılar söylüyor. Yani bazı uzmanlar “blogger anneler” diye tanımlanan, internet üzerinde blog sahibi olan anneler kavramına dikkat çekiyorlar.
Popüler kültürle iç içe olan anneler, medyanın yönlendirmesiyle farklı bir kimliğe bürünüyorlar.
Anadolu’nun o kendine has fedakâr, korumacı, bilgi yüklü ve şefkat madeni olan kadınlar birer birer kayboluyor.
Şimdi “bireyselleşme” adı “biz” olmaktan çıkan ve “ben” merkezli bir kadın modeli evlerimizi kuşatıyor.
Günümüzdeki annelerin, aslında “anne olamamışlık” diye tanımlanması tartışılabilir bir özellik taşıyor.
*
Her kadın potansiyel “anne”dir. Çocukların “ana”sı başların tacıdır.
Çocuklar anne kucağında ve baba ocağında yetişmeli. Öyle ki dâvâsını, imanını, ahlâkını güzelliklerini böyle bir ailede içselleştirmeli.
Öyle anneler olmalı ki, acımayı ve merhamet etmeyi, manevî derslerini de onların şefkatinden fiil ve hareketlerinden almalı…
Ki, esaslı ve sarsılmaz bir ders alıp, Bediüzzaman Said Nursî gibi evlâtlar yetiştirebilsin.