"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kırgın Çiçekler

Davut ŞAHİN
30 Temmuz 2015, Perşembe
ATV yaz sezonunda “Kırgın Çiçekler” adlı bir dizi ekrana getiriyor. Posta kutuma diziyle ilgili şikâyetler geliyor. Dizide yetiştirme yurdunda kalan genç kızların uygunsuz sahneleri öne çıkarılıyor.

Onlar adeta “tecavüz”e meyilli gibi gösteriliyor.

Dizi filmin son sahnesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın logosu arzı endam ediyor. Yani, bu dizinin çekimlerine belli ki, bakanlık izin vermiş ve çok rahat bir biçimde logoyu kullanabiliyor yapımcılar.

Geçenlerde bir yönetmen dostum aramış, şöyle demişti:

“Biz bu konularla ilgili pozitif programlar çekmek için bakanlıktan izin almaya çalışıyoruz. Bize kırk dereden su getiriyorlar. Olacak iş değil. Halbuki özel kanallarda yetiştirme yurdunda yetişen kızları çok affedersiniz, ‘farklı’ yansıtıyorlar ve bakanlık bu konuda en ön safta yer alıyor. Bu çelişkiyi anlamakta zorlanıyorum.”

Sorunun cevabı basit aslında. Atv hükümet yanlısı bir politika izlediği için, her yapımına “temenna” çakıyorlar.

Neyse… Yetiştirme yurdunda kalmış bir yazarın konuyla ilgili düşüncelerini bu sütunlardan paylaşmak istiyorum. O da diziden çok kendi dünyasını yansıtmaya çalışmış.

Diyor ki:

“Yetiştirme Yurdunda büyümüş olmaktan gurur duyan biri olarak, toplumun kafasının içinde oluşturduğu bir çok şeyin haksız olmadığını söylemek isterim. Evet Yetiştirme Yurtlarında şiddet, hor görme, aşağılama, birey olamama gibi durumlar sıkça yaşanıyordu. Bunlardan hepimiz nasibimizi aldık. Yaşasın haklısınız, evet şiddet de gördük, şiddette gösterdik. Bunun adına kimse bizi korumazsa biz kendimizi koruruz dedik. Diksiyonumuzla ilgilenip hanım efendi olalım diye özenilmiyordu. 

“Bir çoğumuz içimize kapanıktık. Bak bu da doğru, kıyafetlerimizde, tarzımızda garipti, çünkü bizi her zaman mağazaya götüren ve mahremimizi koruyacak annemiz yoktu hatırlatayım. 

“Çünkü okullarımızda yanımızda aile çocukları oturmazdı, minicik hallerine bakmadan ne çok soru sorulurdu. Cevaplarını alır almaz da böyle usul usul bir kaçarlardı. 

“Nadirdi dost olanlar, şakalarımıza gülenler. 

“Öğretmenler bize çok ayrıcalıklı davrandı sağ olsunlar. Dikkat dağınıklığı varsa, öğrenemiyorsak notlarımızı yükselttiler ya da onlar da çok umursamazdı. Bazılarımız okula gittik… Gittik-geldik. Baktık adam olamayacağımıza hem yurtta, hem okulda ikna edildik okulu da bıraktık. Bu grubun sayısı hiç azalmadı, hep arttı… Peki neden?

“Kurumda kalan çocuklar devletin kendilerine verdiği bu destekten ne kadar haberdar edilmişlerdi? Dışarı da her türlü tehlikeye karşı yanlarında ne gibi silâhları vardı, kariyer, evlilik, sosyal hayata ne kadar hazırlandılar. Hangi kurumun elinde bu konu hakkında verilmiş seminerler listesi vardı. Çocukların kişisel donanımına kurumlar ne katıyordu?

“Çok çabaladılar da… Bizler çok mu vefasızdık bu devlete? Bizi sahiplenmiş insanlar bize ne vaat ediyordu da biz ‘almayız’ dedik? Kuruma alınma sebeplerimiz neydi, kurum bu konuda ne kadar çaba harcıyordu? Hangi önlemleri alıyordu? Kuruma alınan herkes zihinsel özürlü değilse, neden bu önlemlere yeterli desteği veremiyorlardı? Kurumlar da ‘Koruma ve Bakım Altına’ alınmamış mıydık? Kanunun amacı, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunması değil miydi? 

“Peki, toplum ne kadar takip ediyor bu kurumda kalan çocukların durumlarını hangi çocuklar alınıyor bu kurumlara? Bir hatırlatayım olmazsa.

“Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlâkî, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuğu...

“Suça sürüklenen çocuk: Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu, ifade ediyor biliyor muydunuz?

“Bilinç altına alınmış bir yetimhane düşüncesi var herkes yetim değil, herkes yetim bırakılmış bu kurumlarda. 

“Diziyi izlemedim, ama eleştiride bulunmak istiyorum. Biz, ne kadar “normaliz mücadeleciyiz, akıllıyız, zekiyiz başarılıyız” desek de toplumda oluşmuş ön yargıyı ne yaparsak yapalım yıkamıyoruz. Tepkimiz normal mi? Hayır. 

“Çok zor örgütlenmiş Yurttan Ayrılanlar Dernekleri olarak Aile Bakanlığına bazen, neyi nasıl yapması gerektiğini ve ne yaparsa başarılı oluru anlattığımız zaman elimizden hazırlanan, sorunlar ve çözüm önerileri alınarak, kurum içinde bir kaç kişi tarafından sahiplenip biz STK’ ları bile dışarıda bırakmadılar mı?

“Neden? Çünkü “kurumdan ayrılmış yetiştirme yurdundan çıkmış kişiler nasıl olur da öneri getirebilir” anlayışı, bizi yetiştiremeyeceğini baştan kabul eden Aile Bakanlığında bile çok yaygın. Bizler hep başı okşanan yüreği okşanmayan insanlar olduk.” (Sevda Okur Akyüz)

Okunma Sayısı: 5053
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sezai Mumcu

    30.7.2015 01:07:57

    Kemalettin Tugcu'nun yetim ve öksüzleri konu alan romanlarini okurdum, böylesi kaderleri olanlari anlamak icin... Sevda hanimin sitem dolu satirlari oldukca düsündürücü. Aile Bakanligi bu yaziyi okur ve duyarli/ müsbet karsilik verir umarim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı