"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medenîleri ikna ilim ve san’atla olur

Davut ŞAHİN
05 Nisan 2017, Çarşamba
Bir kültür grubunun istişaresindeyim... Bir dokun bin ah işit misali... Meseleleri konuşmak, yaraya tuz basmak gibi. Özetle gelinen noktayı bir çırpıda özetleyeyim;

Muhafazakâr kurum, kuruluş, belde ve hatta iktidarlar; kültür ve san’at denince sınıfta kaldı.

Medya; 

- Gazeteler kültür san’at sayfalarına eğer ilân girmezse yer veriyor. Kültür/san’at haberleri ikinci sınıf muamelesi görüyor.

Özel sektör: 

- Şirket sahipleri yahut para babaları kültür-san’at konusunda çok duyarsız. Herhangi film, tiyatro, kitap basımı, sergi veya san’at(sal) faaliyetin hiçbirinde yer almıyor. Yatırımların çoğunu konut veya kendilerine “para” akıtabilecek sektörlere ayırıyor. Hatta ahlâksız bazı televizyon dizi film veya eğlence programlarına kesenin ağzını açan muhafazakâr iş adamları, iş, muhafazakâr san’at veya programlara gelince kesenin ağzını kapatıyor. 

Mahalli yönetim;

- En can alıcı nokta sanıyorum bu. Mahalli yönetim; ne yazık ki, şahsî san’at faaliyetlerine yer vermiyor. Hatta birçok yöneticinin “kültür-san’at”la hiç, ama hiç alâkası yok. Hangi yazarın hayatta, hangisinin öldüğünü bilmeyen o kadar çok yöneticiler var ki, saysam, dudağınız uçuklar. 

İktidar;

- Bizzat iktidar kanadından kültür ve san’ata olan ilgisizliğin had safhada olduğunu söyleyebilirim. Özellikle demokratikleşmemiş alanların başında kültür / san’at politikaların geldiğini ve oligarşik dükalıkların oluştuğu söyleniyor. Hatta, bir bakanın kendi ağzından, “Bu otoriter kültür san’at mahallesinin ideolojik muhtarlarından ikametgâh ilmuhaberi almadan bu mahalleye giremiyorlar” diyen sözleri adeta bir itirafname niteliği taşıyor.

BİZİM MAHALLEDE NEDEN ADAM YETİŞMEZ?

Temel problem şu; “bizim mahallede adam yetişmiyor.”

Biraz daha açayım; “Yetiştirilmiyor!”

Bunu sık sık vurguluyorum. Sebepleri o kadar çok ki. Adeta kültür/san’at alanında adam çıkmasın diye politikalar üretiliyor. Hep dön baba dönelim, aynı isimler üzerinden gidiliyor. Aynı isimler için sürekli anma programları düzenleniyor. Sanki bu vatanda başka kültür adamı yetişmemiş veya yetişmiyor gibi.

***

Hilmi Yavuz’un bir sözü bu gerçeği tam yansıtıyor:

“İktidar bir şeyi ya yüceltir ya aşağılar ya da yok sayar. Değerlendiren, değersizleştiren ya da yok sayan her kurum, her kimlik iktidardır. Erk sahibidir. Cumhuriyet gazetesinin Kültür Servisi’ni başında Celal Üster varken Celal’dir iktidar olan. Onunla anlaşmazlığa düşen yayın yönetmeni varsa, müdahale eder. Odur iktidar. İktidar kaygan bir şeydir bir zeminden diğerine kayabilir.”

Hani bir ara, “İslâmcılardan neden entelektüel yetişmez” diye bir tartışma kopmuştu. Hilmi Yavuz bu konunun çok önemli olduğunu söylemişti:       

“…Şiiri, musıkisi, ebrusu, hat san’atı... Bütün bunlar İslâm’ın estetik anlamını oluşturuyor. Tabiî bunlar ilkin akaitten yola çıkıyor. Elbette İslâm’ın kendisi, kitabı, sünneti olmasa böyle bir medeniyetin üretilmesi mümkün değil. Ama Müslümanlar, özellikle Türkiye’deki Müslümanlar çok uzun bir süre İslâm’ı sadece şeriat ve akait olarak alımladılar ve onun dışında İslâm’ın bir estetik ve ahlâkî medeniyet inşa ettiğini göz ardı ettiler. Şimdi eğer böyle bir göz ardı etmişlik söz konusuysa, estetik alanda ya da ahlâkî alanda entelektüel üretim olabilir mi? Dolayısıyla entelektüel denilince hep ilahiyatçılar anlaşılmış. Mesele bu. İşte bu nedenle İslâmî kesimden entelektüel çıkmıyor. Eskiden beri bu böyle.” (kültürservisi.com, Aslı Uluşahin’in röportajı, 2016)

MEDENİLERE GALEBE, İKNA İLE…

Yavuz, Türkiye’de düşünce üretiminin olmamasını, meselelerin çok basit bir “düzlem”de ele alındığını ve analiz edilmemesinden kaynaklandığının altını çiziyor. Bu yüzden bu ülkede düşünce üretiminin olmasının mümkün olmadığını söylüyor ve söyleşisini Cemil Meriç’in şu sözüyle noktalıyor; “Düşüncelerin kuduz köpek gibi kovalandığı ülkede, düşünce üretememek…”

***

Son söz;

Eğer, entelektüelin hayatı dönüştürmek gibi bir kaygısı yoksa, medeniyet diye bir şeyden sözetmek mümkün değil. Medenileri galebe, ikna ile olur. Yani ilim ve san’atla mümkün. 

Devletin elbette bir “kültür politikası” oluşturması, otoriter bir yaklaşım olur. Zira bu “özgürlükçü, çoğulcu ve dinamik” düşünce yapısına zarar verir. Devlet, kültür ve san’at anlayışını millî kültür anlayışı ile pekiştirmeli ve geliştirmeli. Böylelikle özgürleşmesini sağlayabilir, vesselâm!

Okunma Sayısı: 1860
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı