"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Menderes’e atılan tokat

Davut ŞAHİN
22 Eylül 2016, Perşembe
17 Eylül, Menderes’in idam edildiği tarihin yıl dönümüydü. Bu tarih; Türk demokrasisinde kara bir lekedir.

Biliyorsunuz, Demokrat Parti dönemine adını veren kişilerin başında Adnan Menderes gelmekteydi. 

Çünkü, bu partinin kurucuları arasında yer alıyordu.

Tarih yaprakları 14 Mayıs 1950 yi gösterirken DP’nin iktidara gelmesiyle Başbakan olmuş 27 Mayıs 1960 darbesine kadar da bu görevde kalmıştı.

Yassıada Mahkemeleri’nde yargılanan Adnan Menderes, hakkında verilen cezanın Millî Birlik Komitesi’nin onayıyla İmralı Adası’nda asılmak suretiyle idam edilmişti. İmralı Adası’nda bulunan naaşı, 17 Eylül 1990’da, İstanbul Topkapı’da yaptırılan Anıt Mezara, devlet töreni ile nakledilmişti.

Tutukluluk halinde yaşananlar o dönemin gazetelerine hiç yansımadı. İnsanlık dışı hatta vahşete kadar uzanan işkenceler hiç gazete sütunlarında yer almadı.

Köprünün altından çok sular aktı. Türkiye demokrasi yolunda emekleyerek yürümeye devam etti. Kısmen tökezledi. Asker, yakın tarihe kadar siyasetin dizginlerini elinden bırakmadı. Basın en azından sansürlü de olsa yoluna devam etti.

Menderes’le ilgili acı dolu hatıraları hatırlatan gazeteci-yazar Taha Akyol, Samet Ağaoğlu’ndan nakille bir olay aktarır: “1953’te sıcak rüzgârlı bir günde Menderes hüzünlüydü Adnan Bey gözleri dalgın, yüzü sapsarı, elimi tuttu, titrek bir sesle, ‘İçim yanıyor Samet, içim yanıyor. Bu rüzgâr şimdi Anadolu’yu kavuruyor. Bilirim bu yel estikçe toprak kurumakta, ekinler sararmaktadır. Duâdan başka yapacak bir şey de yoktur’ dedi. Baktım Menderes in yanaklarından sessiz yaşlar süzülüyor.

“Menderes, esen sam yelinin Anadolu’daki toprağı kuruttuğu için gözyaşı dökmüş bunu da Samet Ağaoğlu’yla paylaşmıştır.” (Adnan Menderes’i Anma Programı, Turgut Özal Üniversitesi)

Başka bir olay: Yassıada yargılamaları sırasında, Adnan Menderes o kendine has kibar ses tonuyla, mahkeme hâkimine şöyle sesleniyordu: “Reis Bey Efendi! Sadece usûle ait bir maruzatta bulunacağım. Bir insanın haklarını müdafaa edebilmesi için muayyen şartların mevcudiyeti lâzımdır. Bendeniz 5 aydır tecrit edilmiş vaziyette, bir tek oda içinde ve günün 24 saatinde her saat başı değişen bir nöbetçi subayın nezareti altında, bir tek kelime bile konuşmadan yaşadım. Bu şartlarda konuşma ve aklî melekelerim sekteye uğradı” diyerek mahkeme heyetinden tecrit halinin kaldırılmasını ister.

Düşünün; tutuklu başbakan tek odada ve odanın perdelerini açmak yasak. Her saat başında demir bir kapı büyük bir gürültüyle vuruluyor ve içeriye bir manga asker giriyor, manga komutanı içerideki komutandan nöbeti devralıyor. Çok defa pencereler kapalı olduğu için Menderes, gece ile gündüzü karıştırmıştır. (Taha Akyol)

Hepsi bu kadarla sınırlı değildi elbet. Celal Bayar’ın Kayseri Günlükleri’ndeki notlarında; cezaevinde 15 gün dolmasına rağmen, Menderes’in avukatlarıyla görüşme yapamadığı yazılmaktadır.

Celal Bayar’ın avukatı Gültekin Başak’ın cezaevine geldiğinde şahit olduğu bir olay çok elimdir.

Menderes, hücre kapısının parmaklıklı penceresinden Gültekin Başak’ın geçtiğini görüp soruyor: “Merak ediyorum Gültekin Bey, benim avukatlarım da geldi mi?”

“Cevaplamaya vakit kalmadı, şiddetli bir tokat darbesi Adnan Bey’in yüzünde patladı. Yakasından tutulup oda içinde sürüklenirken, Başkasıyla nasıl konuşursun?’ diye vurmaya devam ediliyordu. Odasından vurma, sövme faslının devam ettiği anlaşılıyordu.” (a.g.g.)

Gazeteci Taha Akyol: “Ben sizlere Hasan Polatkan’ın elinde söndürülen sigaralardan bahsetmiyorum. Fatin Rüştü Zorlu’nun nasıl dövüldüğünü ve bunu annesine hissettirmemek için siyah gözlük taktığını, ama annesinin Zorlu’nun gözlüklerini çıkarttığında morarmış gözlerini nasıl gördüğünü sizlere anlatmıyorum” diyordu konuşmasında.

Darbeler ve sonraki dönemler hep aynı trajediyle son bulmuştur. Önce, onların onurunu ve ruhunu öldürürler. Sonra da bedenini!

Menderes, Zorlu ve Polatkan’a yapılan zulümler unutulmadı. İsimleri kıyamete kadar yaşayacak. 

Ama ya zulmedenler? Onlar çoktaaan unutuldu bile!

Zira, Menderes’e atılan tokatın hesabını millet sandıkta onları boğarak veriyor zaten.

Okunma Sayısı: 2467
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • CESUR ADAM

    22.9.2016 03:39:08

    Rahmetli MENDERES 1959 yılında LONDRA ANTLAŞMASI ile KIBRIS ta ülkemize GARANTÖRLÜK HAKKINI KAZANDIRMIŞTIR.Bu hak sayesinde KIBRIS'a 1974 de çıkartma yapılabildi. Ya AKP dış politikada ne yaptı.Önce İİT başkanı seçtirdiği kişiyi C.Başkanlığında rakipleri olduğu için İTİBARSIZLAŞTIRMA ile sonra da MAVİ MARMARA gemisinin insani yardımına destek verip(içlerinde başta 12 civarındaAKP MV.ile DİLİPAK)varken ve gerekirse DONANMADAN GEMİ GÖNDERİRİZ diyenler şimdi ise şehitlerin haklarını çiğneyerek 3 MİLYAR DOLAR TAZMİNAT,İSRAİLLİ KATİLLERİN CEZA ALMASI sağlanacakken 20 milyon dolara işi kapatmışlardır.İSRAİL resmen korunmuştur. İşte bu saydıklarım ki çok cüz'i kısmıdır AKP merhum şehidimiz MENDERS'i ağzına almaya dahi haketmiyor.ZALİMLERLE mazlum yanyana olamaaz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı