"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Muhafaza-kâr sanat anlayışımız

Davut ŞAHİN
06 Aralık 2017, Çarşamba
9. Edebiyat Mevsimi’nde Sinema ve Edebiyat konulu 6. oturumunun yöneticisi olarak Mesut Uçakan’ı dinliyorum.

İnsan olarak bu kâinatta aslında hem “var” olduğunu hem de “yok” olduğunu söylüyor. Görünürde Mesut Uçakan var, ama görülenin maddelerin bir bütünü olduğunu ifade ediyor. Yani, tasavvufî bir tanım getiriyor.

Yönetmen Mesut Uçakan, bir dönem çektiği filmlerin finansmanı için kapı kapı dolaşıp, esnaftan nasıl para istediğini ironik bir biçimde anlatırken, “Acaba” diyorum “Muhafazakâr sanat anlayışı hâlâ değişmedi mi?” diye soruyorum kendime...

Zira, bir film yönetmeni geçmişte olduğu gibi bu gün de, önemli bir proje için esnaftan para isteyecek bir durumdaysa yine, “sanat anlayışımızı” sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum.

*

Muhafazakâr kavramı da aslında son zamanlarda tartışılır hale geldi. Zira, bunca yıllık iktidarda olmasına rağmen, kültür-sanat konusunda muktedir olamadığı görülüyor. Öyle ki, bir belde de kaç tane kültür merkezi olmasına rağmen, bu gün ne yazık ki, birçoğu “düğün salonu” veya “kına gecesi” olarak dizayn edilmiş. 

Kültür-sanat icra edilmesi gereken mekânlar, üzülerek itiraf etmek gerekirse, para makinesi haline dönüşmüş.

Yani;

“Muhafazakârlık”a toz kondurmayan kesim, “kâr”ını “muhafaza” etmeye başlamış. 

*

Acı, ama gerçek bu.

Kültür sanat adamları bu konudan muzdarip olduğu için köşelerine çekildi. Kısmen “küs”lük yaşadıklarını söylemek mümkün.

Halbuki muhafazakârlık ve sanat ilişkisine baktığımızda konu, iç içe geçmiş bir medeniyet olgusu… En azından Araştırmacı yazar Semiha Ayverdi’nin bize verdiği mesaj bu yönde... Ayverdi, Türkiye’de sanat ve estetik alanlarındaki geri kalmışlığı, bir üslûp, bir medeniyet kaybetmiş olma durumunu samimiyetle ve komplekse düşmeden itiraf etmemizi ister. 

Zira mazi ile barışıp yeniden bağ kurarak ve geleneği yeni bir kalıba döküp bugünden geleceğe aktarılacak bir düzene ulaşmak ve bunalımlı halden çıkabilmenin pekâla mümkün olduğunu hatırlatır bize.

*

Sanat duygusunu “siyasallaştırdığımız” zaman tökezliyoruz. Bu sahada yeni alanlar da geliştiremediğimiz gibi, mevcut sanat yapan “sanatçılara” karşı “yaftalama” kampanyasına girişiyoruz. Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz.

Sanatın sağı solu olmaz. Ama “sol” kesim sanat yapanlara karşı çok hassas olduğu için, sahiplenme duygusu ile dört elle sarılıyor ve propagandasını düzenli bir şekilde yapıyor.

“Türkiye’de sanat camiasında, sol kesimin ağırlığı söz konusu mu?” sorusuna tiyatrocu Ulvi Alacakaptan’ın, “Özellikle 1960 yılından sonra Anayasanın getirdiği bazı imkânlardan faydalanarak sol, özellikle kültür alanında (yani yayıncılık, tiyatro, sinema ve şimdi de televizyonda) çok büyük gelişme gösterdi… Sanat camiasında sol kesim, yüzde 90-95’dir.” (Basın, 02.02.2015) der… Bu önemli bir rakam… Bu gün bile hâlâ sol kesimin etkinliği hayli fazla.

Bu faaliyetin temel sebebi elbette, Cumhuriyetin kuruluşundan beridir inançlı insanlara karşı başlatılan sistematik kültür bombardımanın etkisi diyebiliriz. Tiyatroda, sinemada, dergi ve kitaplarda yıllardır Müslüman kesim aşağılandı, küçük düşürüldü ve “öteki”leştirildi.

*

Ama son 15 yıldır biz, yani muhafazakâr camia olarak ne tür bir açılım yapabildik? 

- E canım, yepyeni kültür binaları yaptık!

İyi güzel… Ama içi bomboş!

Hep belli isimlerin üzerinde döndük dolaştık. Yeni isimler kazandırmak bir yana, geçmişe bakıp yeni söylemler geliştiremedik. Kendi kültür adamımızı yetiştirmek bir yana, az önce dediğim gibi onları “küstürerek” köşelerine çekilmelerini sağladık.

Kültürü “siyasallaştıran” kitle,  hep sol yayınların hegemonyasında olduğu için onların gölgesinde yayın sürdürdü ve hatta “kompleks”e girerek onlara “öykündü.”

Yanlışım varsa, düzeltin lütfen!

Okunma Sayısı: 1349
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı