Benzer müzikal filmler de sırasıyla geldi. Grease (1-2) ve The Wall filmleri de medeniyetin bütün imkânlarına rağmen, tatmin olamayan gençlerin beyaz perdeye yansıyan çığlıkları gibiydi.

Geçen Pazar günü 10. Risale-i Nur Kongresi’nde Avrupa’nın iki yüzü masaya yatırılmıştı. 

Gazetemiz birinci sayfadan duyurdu; Bediüzzaman Said Nursî’nin Avrupa’yı “birinci Avrupa” ve “ikinci Avrupa” olarak ikiye ayırdığına dikkat çekilen masa çalışmalarında, “(Said Nursî) Vahye istinat eden ve insanlığa faydalı bilimsel gelişmelere ön ayak olan Birinci Avrupa telâkkisi ile işbirliğini öngörmektedir” denildi. 

Avrupa konusu hep tartışılır. Özellikle Türkiye’de bulunan cemaat ve gruplar bu konuda net bir tavır ortaya koyar. Bu grupların bakış açısı ne yazık ki, ya siyah yahut da beyazdır.

Ancak Risale-i Nur’un Avrupa’ya bakışı farklı ve bir o kadar da önermeye açıktır.

İşte bu yüzden panelistlerin konuşmaları gerçekten aydınlatıcı ve bir o kadar da, Risale-i Nur çizgisinin bu konuda ne kadar müsbet bir çizgide olduğunu gösterdi.

Detaylarını gazetemizde okuduğunuz için girmiyorum. 

Daha biz bu konuları sütunlara yazmaya çalıştığımızda Türkiye’de üst üste “karanlık” olaylar patladı.

Elektrik şebekesinin çökmesi, ardından kanlı savcı cinayeti ve Balyoz dâvâsının sanıklarının ani beraatleri...

Konunun uzmanları elbette bu meseleleri uzun uzun tahlil edip, değerlendirmelerde bulunacak. Ama yüreğimizi acıtan en önemli konu, Türkiye’de ne yazık ki, bu cinayetler ve tuhaf olaylar hiçbir zaman dinmeyecek gibi görünmesi.

Bizden beklenen sabır ve tahammül. Bediüzzaman çizgisinden asla taviz vermeden günün gelişen olaylarını sağlıklı analiz edip, istikamet belirlemek.

…

Bediüzzaman çizgisi ne demek?

Bediüzzaman Risale-i Nur’larda gerek fertlerin, gerekse toplumun nasıl yaşaması gerektiğinin ipuçlarını vermiş.

Gazeteci/yazar Mustafa Akyol ise, Genç Yorum dergisinde bu sorunun cevabını şu şekilde vermiş:

“Nur Talebelerinin müsbet hareket ilkesi vardır. Ne de lâzım şu günlerde…”

Devamında: “Müsbet hareketi özellikle vurguladım. Çünkü Türkiye’deki İslâmî gelenekte Bediüzzaman Said Nursî tarafından açılmış bir damar vardır. Burada mühim olan insanlarla İslâmî değerleri, ilkeleri anlatmak, tebliğde bulunmak, ahlâka ve imana yoğunlaşmak, sivil toplum düzeyinde hareket etmektir. Bir de siyasî güçle bir fetişçilik yaklaşımı vardır. Siyasî sistemi olduğunda etkileyerek İslâma hizmet etmek yaklaşımı vardır.”

Devam edelim: “Bediüzzaman’ın müsbet hareket ilkesi insanları üzmemek, kırdırmamak, gerilimi yükseltmemek, boyun eğmemek, fakat gereksiz endişelere ve koruklara yer vermemek… Her zaman huzurdan yana olmak, gıpta damarını tahrik etmemek, tartışmalarda insanları daha fazla öfkelendirecek bir üslûp kullanmamak, bazen kendisine eleştirel bakabilmek, bir tartışmada haksız çıktığında buna bir kazanç olarak görebilmek gibi Bediüzzaman’ın çok önemli ahlâkî ilkeleri var… Bunların gözüyle bugüne biraz bakılsa, bence daha iyi siyasî mesajlar çıkabilir.” (Genç Yorum, 27.06.2013)

Ağzına sağlık.

Daha net nasıl anlatılabilirdi ki?

Bu günlerde Bediüzzaman’ın “müsbet hareket” çizgisi ile hareket etmek hem elzem, hem de farz-ı ayn derecesinde…

…

Yıllardır Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine hizmet eden Zübeyir Gündüzalp çizgisi de ayrı bir çizgi değil.

Zübeyir Gündüzalp, Risale-i Nur mesleğinin en temel vazgeçilmez düsturlarını hizmet ekolüne dayanak noktası haline getirmiştir.

Hele de içtimaî ve siyasî hayatın en ince noktalarını Risale-i Nur objektifiyle değerlendirmesi, hayatın en ince noktalarını da yakınlaştırmış ve kalın hatlarla belirlemiştir.

Bu debdebeli ve fırtınalı hayat içinde mümkün olan en azamî “müteyakkız” ölçüsünü elden bırakmamış. Hatta, bu zamanda “matbuat lisanı”na ayrı bir önem vermiştir.

 Bu vesileyle Zübeyir Gündüzalp’i rahmet ve şükranla anıyoruz.