"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur Talebeleri

Davut ŞAHİN
04 Şubat 2016, Perşembe

Nur Talebesi ve son şahitlerden Ahmet Aytimur Ağabeyi de dar-ı bekaya uğurladık. Gönüllerde olduğu için el üstünde uğurlandı. Tabutu başlar üstündeydi. Eyüp Sultan Mezarlığında onun ardından kimbilir kaç kuşak Nur Talebeleri, son kez ebediyet kapısına kadar teşrifatta bulundu. 

Son resimleri gördünüz mü bilmiyorum. Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflarda elinden düşürmediği Risale-i Nur eseri veya not tutmak için beyaz kâğıt müsveddeleri vardı… Hayatının son demine kadar ilimle meşgul olduğu anlaşılan Aytimur Ağabey için, Risale-i Nur, adeta onun bedeninde temeyyüz etmiş gibiydi. 

Ne muazzam bir model!

Böylesi, elle tutulur değerlerimiz teker teker yeryüzünden çekiliyor. Bu dünyayı bize bırakıp, arkalarına bakmadan, asıl vatanlarına doğru uçuyorlar. Biz ise, sadece gittiklerimize yanıyoruz. Bu âlemde değerini kıymetini bilemediğimiz büyüklerimizi, el üstünde tutmuyoruz, ama vefatından sonra naaşlarını el üstünde uğurluyoruz.

Ömrü hayatı çile ile geçmiş, saçını ve bedenini bu dâvâda ağartmış binlerce Nur Talebelerinden şunun şurasında kaç kişi kaldı dersiniz?

Ne kadarına sahip çıkıyoruz?

Hayatta kalanlara Risale-i Nur’a sahip çıkıyormuşcasına sahip çıkalım. Neden mi? Çünkü onların üzerlerinde Risale-i Nur’un hatırı ve hakkı var.

Çünkü Bediüzzaman Hazretleri’nin, “…Risale-i Nur’a sizin gibi pek ciddî sahip ve muhafız ve varis ve hakikatbîn ve kıymetşinas zatların benim yerimde benden daha kuvvetli, ihlâslı olarak vazife-i Kur’âniye ve imaniyede çalıştıklarını gördüğümden, kemal-i ferah ve sürur ve itmi’nan ve istirahat-ı kalb ile ecelimi ve mevtimi ve kabrimi karşılıyorum” (Kastamonu Lahikası, 1. Mektup) sözlerinin hukuku var.

Çünkü, bir zamanlar o Nur Talebeleri, Risale-i Nur’u neşretmeyi en büyük vazifesi bilmiş. 

Üstad ne diyordu; “Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve te’lifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini, onun neşir ve hizmeti bilsin.”

Çünkü, o talebeler sadâkat ve sebat sahibi kimselerdi. 

Yani Nur Talebeleri, kalben sadık olmakla beraber, sadâkatinden taviz vermeyip daimî bir sadâkat üzere kalmışlardır.

Risale-i Nur’a talebe olan kimsenin çok büyük manevî kazançlar elde edeceğini Bediüzzaman bize şöyle müjdeliyor:

-İmanla kabre girer

-Bütün diğer talebelerin sevabına ortak olur.

-İlim talebelerinden sayılıp şehadet mertebesini kazanır. (Emirdağ Lâhikası)

O halde yapmamız gereken;

Nur Talebeliğin hakkını vermek. İttihat ve ittifakla hareket etmek ve ihlâsımızı muhafaza etmek.

Zira, “tesanüt”ün mayası ihlâstır.  

Vesselâm!

Okunma Sayısı: 1562
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı