Seçimlerin bitmesiyle birlikte, yeni bir tartışma başladı.
O da şu; RTÜK bundan sonra “denge”sini değiştirir mi?
Malûm, Temmuz ayında 2 AKP ve 1 MHP’li üyenin süresi doluyor.
Yani; hükümet kanadı azınlığa düşecek… Ki, bu da yeni kurul yapısını değiştirecek gibi görünüyor.
Demek istiyorlar ki, yeni aritmetik değişirse, bundan sonra “buzlu içki” görüntüleri artık olmayacak.
Demek istiyorlar ki, yeni aritmetikle birlikte, bundan sonra “müstehcen” veya “sigara gibi görüntüler buzlanmayacak.
…
Bir kere, gerek alkolü özendiren yayınlar, gerekse müstehcen görüntüleri engellemek kimsenin tekelinde değil.
Ahlâk, hele siyasî bir teşekkülün tekelinde olamaz.
Eğer “ahlâkî” bir problem varsa, bu hepimizin ortak sorunudur.
Bunu siyasîlere indirgemek çok yanlış olacağı gibi, “özgürlük” de kimsenin tekelinde değildir. Olmamalı.
…
Gerçi Radyo Televizyon Üst Kurul üyelerinin siyasî parti durumuna göre belirlenmesinin doğru olmadığı ortada. Bunun bal gibi yanlışları vardı ve ne yazık ki, bu da siyasî baskıyı beraberinde getirdi.
Evet, RTÜK partiler üstü olmalı.
Evet, RTÜK’te senin adamın, benim adamım dönemi bitmeli. Kim iktidar ise onun üyesi çok olmalı dönemi bitmeli.
Peki, iktidar el değiştirirse, siyasî parti baskısı kalkacak mı? Yoksa, bu mevcut düzen devam edecek mi?
Bunun garantisi var mı?
…
Bana göre yok!
Bilinen bir gerçek var ki, Türkiye’de medya uzun yıllardır iktidarın baskısı ve medya sahipleri ile siyasetçiler arası yakın ilişkilerin sonucu oluşan ve adına “otosansür” dediğimiz mekanizmayı devreye sokmuştur.
Bir dönem medya patronlarının başka alanlardaki yatırımları dolayısıyla hükümete yakın olması eleştirilirken, her yeni iktidar kendine yakın olan medya sektörünü öne çıkararak kendince yatırımlar yapmaktadır.
Bilinen bir gerçek daha var ki, hükümeti destekleyen patronlar ihalelerle ödüllendirildi. Muhalif olanlar da cezalandırıldı.
Bu cezalar kimi zaman vergi, kimi zaman ceza dâvâları, kimi zaman da RTÜK’ün yaptırımları yoluyla uygulandı.
Bu da “özgür basın”ın özgürlüğünü ciddî şekilde tehdit eder hale getirdi.
…
Türkiye’de medya iktidar ilişkileri gözden geçirilmeli.
Ve acil olarak medya özgürlüğünün sağlanması için “önlemler” alınması gerekiyor. Çok geç kaldık da!