"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Seyyit Şerif’ten Timur’a devlet dersi

Davut ŞAHİN
27 Mart 2019, Çarşamba
Bugünlerde M. Turhan Tan’ın (1885-1939) kaleme aldığı Timurlenk isimli kitabını okuyorum. İlginç anekdotlar var. Bir kısım satırların altını gayr-i ihtiyari karaladım.

Türk hakanı Timurlenk’in din adamlarına verdiği önem beni şaşırtan detaylardan... 

Meselâ Seyyit Şerif Cercani’nin Timur’a gönderdiği bir mektup var. Bu mektup Timur’un Hindistan’ı tar-u mar ettiği döneme rastlar. Aksak Hakan, önüne geleni yakıp yıkıyor. Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmıyor... Seyyit Şerif,  Hint’deki ateşperest ve putperestlere savaş açtığı için Timur’u şu satırlarla övüyor; “Hakikatin yeryüzünde hamisi, naşiri ve müdafii...” 

Mektubun bu başlangıç satırları Timur’u öylesine mest ediyor ki, ruznameyi yazan tarihçilere şu talimatı verir:

“Bu mektubu ve pîrimin derkenarını okuduktan sonra ‘Hak’ için daha kuvvetli sür’atte çalışmayı kararlaştırdım. Mektubun bir suretinin ‘tarih’im meyanına konulmasını emrettim.”

Peki mektubun devamında ne var? 

Bakalım:

“Ey ulu Allah! Hakikati yükseltmek isteyenlere yardımcı ol. Onu terk edenleri sen de terk eyle. Hicretten bu güne kadar sekiz yüz yıl geçti. Her asırda Allah, doğru yolu eğri yüreklilerin hücumundan kurtaracak bir kahraman gönderdi. Allah’a çok şükür. Bu sekizinci asırda o hizmeti Emir Timur’a, bu cihan kahramanına tevdi etti.

Elimize gelen eserlerden öğreniyoruz ki, birinci asırda doğruluğu ve ruh temizliğini müdafaa eden Ömer bin Abdülaziz oldu. O, cami minberlerine kadar yükselen ‘Hakikate sövmek’ rezaletini ortadan kaldırdı.

*

İkinci asırda hakikatin müdafi ve naşiri ‘Memun’dur. Bu adil zat, kardeşi kardeşe düşürmek için İslâm yurdunda tefrika oluşturmak için kendine arz olunan yetmiş iki mücrim teklifi reddetti. Mü’minlerin gönül birliğiyle yaşamalarına çalıştı.

*

Üçüncü asırda ‘Hak’kın müdafii Abbasilerden ‘Mukdedir Billah’tır. Onun iktidar mevkiine geldiği yıllarda, arafatta bile binlerce adam boğazlanıyordu. Her taraf, mezbahaya dönmüştü. Evlerin temelinde insan kanı sızıyordu. Hak, can çekişiyordu. Muktedir Billah, ruhlara musallat olan isyan iblisini inhizama uğrattı, hakikatti diriltti.”

Mektupta dördüncü, beşinci, altıncı derken, yedinci asırda gelen Olcayto Han için yazdığı şu satırlar calib-i dikkat:

“Bu zat kardeşinin yerine tahta çıkınca camiye gitti, ulemayı toplattı. onlara hitaben büyük bir nutuk irat etti. 

Bu nutukta ezcümle: ‘Mülk Allah’ındır, kimsenin değildir. Çünkü malik ve mülkü bakidir. O mülke tasarruf iddiasında olanlar fanidir. Bu hakikati kabul edersek ikinci bir hakikate de kabul etmek lâzım gelir. O hakikat de ‘Adalet’tir. Allah’ın mülkü üzerinde ancak adalet yaşamalıdır. Zulmün, o toprakta yeri olamaz.”

Nutku dinleyen bütün ulema, müttefikan şu fetvayı verdiler; ‘Olcayto Han, hakikatin hamisi ve naşiridir.”

*

Derken sekizinci Seyit Şerif’in sekizinci asırda Timur’u işaret eden şu satırlarına rastlıyoruz:

“Sekizinci asırda bu vazifeyi omuzlarında taşıyan Emir Timur’dur. O, yalnız ve yalnız hakikate hürmet ediyor, doğruluğu seviyor, doğruları yükseltiyor. Allah’ın mülkünde, Allah’ın rızasıyla hüküm sürüyor!”

Mektup şöyle devam ediyor:

“Hakikat kahramanı Emir Timur bilmelidir ki, hakkın müdafaa ve himayesinin kendisine tevdi edilmesi Allah’ın ona bir lütfudur. Bu lütfun temadi ve tezayüt etmesi için Timur, hakikat aşkını yüreğinde çoğaltmalıdır.

“Yine Timur bilmelidir ki, hükümet idaresi, Allah idaresinin bir kopyasıdır. Her iki idarede de amiller, muavinler, mebuslar ve muhafızlar var. Kimse kendi dairesinden hariç işlere karışmaz. Sen, ey Kahraman Timur, Allah’ın emirlerine dikkat eder gibi, emirlerini, valilerini, hademeni ve bütün adamlarını murakebe altında bulundur. Herkes vazifesini yapsın ve sana itaat etmeye hazır bulunsun. Muhtelif sınıflara adalet dairesinde vazife, mevki ve menfaat temin et ki, bayrağının sallandığı her yerde akıl ve hakkaniyet hüküm sürsün.

“İşlerinde ve tebean arasında nizamı ihmal edersen, hükümetinin altüst olması gecikmez. Her adamı ve her şeyi yerli yerinde kullanmak sana düşer.

“Bilenleri, eline ve eteğine temiz olanları, doğru özlü ve doğru sözlüleri diğer tebeanın üstünte tut. O gibilere hürmet göster, ihsan et. Hak uğruna sarfolunan para hiçbir vakit israf sayılmaz. Tebeanı on iki sınıfa ayır. Devletinin direkleri ve süsü olsunlar!”

*

Timur’un, imparatorlukta oturan milyonlarca halkı on iki sınıfa tekmil etmesi bu nasihat üzerinedir. 

Aksak Hakan, yaptığı taksimatı şu sözlerle tarihin kayıtlarına not düşecekti: “Pirimin bu haşiyesi okununca dediklerini yapmakta acele ettim. Devletimin işlerine nizam verdim. Kanunlar yaptım. Bunlar, hükümetimin kuvvetini sağlamlartırdı, çoğalttı ve hükümetime yeni bir haşmet verdi. Tebaamı on ikiye ayırdım. Devletimin yükselmesi bu on iki halkın üzerine istinat etti. Ben onlara burçların on iki işarate ve bahtım semasının on iki ayrı nazariyle baktım.” (a.g.e. AkılFikir yayınları, s. 70-71)

*

Madem belediye seçimlerinde son dönemece girdik, bir hatırlatma yapalım istedik.

Okunma Sayısı: 1793
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı