"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tüketirken tükeniyor muyuz?

Davut ŞAHİN
08 Ekim 2015, Perşembe
Geçenlerde muhafazakâr kanalların birinde hoş bir sohbet izliyordum.

Maneviyatın konuşulduğu programı “cart” diye araya giren bir reklâm böldü. Hoş olmadı. Daha adamın lâfı bitmeden münasebetsiz birinin lâfa girmesi gibi giren bu reklâm görüntüsü, saçları diken eden bangır bangır ses tonuyla beni irkiltti doğrusu.

Bir yandan manevî atmosferi oluşturmaya çalışıyorsun, bir yandan da ses tonunun ayarıyla oynayıp reklâmlardaki ürünleri insanların gözüne gözüne sokuyorsun!

Bu ne yaman çelişki!

Muhafazakâr dediğimiz kanallar da ne yazık ki, tüketimin tuzağına düşüyor. Hele bir de “tanıtım” adı altında yayınlanan,  bitmek bilmeyen görüntüler yok mu, saç baş yolduruyor!

Modern zaman insanı üretmeden tüketiyor.

Tüketmeyen ve aklı başında olan insanlar da “algı oyunlarıyla” tüketime zorlanıyor.

*

Geçenlerde, 2008 Finansal krizinin başlangıç zamanlarında Amerikalı bir yatırım bankasında yaşanan kaosu anlatan bir film izledim.

Wall Street’te bir yatırım bankasında genç bir asistanın uyarısıyla başlıyor film… Bankanın üst düzey yöneticileri, apar topar toplantı üstüne toplantı yapıyor. Bu krizi nasıl aşacaklarına dair fikir yürütüyorlar aralarında… Çalışanları işten çıkararak krizi erteleyen geçici çözümlerle günü kurtarıyorlar. Ancak, düzensizliğin fazla yürümeyeceği de gün yüzüne çıkıyor. Bu arada ahlâkî bir çıkmazın eşiğinde olduklarını anlıyorlar. Zira, kendilerine güvenerek yatırım yapan müşterileri durumdan haberdar etmeleri gerekiyor. Film bu minval üzere final yapıyor.

Filmden çıkardığım hisse şu; insanlar kibir ve aç gözlülüğün gücü altında acımasız bir canavara dönüşebiliyor. Kendisine güveni tam, pahalı arabalarla gezen, milyon dolarlarla oynayan bu “harika” çocuklar ellerindeki her şey bir gecede gittiğinde çocuk gibi zırlıyorlar. 

Dahası; müşterilerini üretmeden tüketime zorlayan ve spekülatif haberlerle hisse senedi almaya zorlayan banka yöneticileri, kâr edeceğim derken tepetaklak düşebiliyor… Ki, filmde anlatılan bu gerçekler,  ne yazık ki, “finansal krizi” doğurdu.

Gün gelecek bu tür iflâs senaryoları beyaz perdede kalmayacak ve gerçek hayatta da patlak verecek.

*

Acı, ama gerçek; üretmeden tüketmek değerlerimizden taviz vermek demek… Yani bu süreç başladı. Değerlerimiz hızla erozyona uğruyorsa, önce kendimizi tüketiyoruz demektir. Çünkü, malî sektörün temelini oluşturan bankacılık ve finansal sektörler, toplumu üretime değil, tüketime zorlar.

Zira finans sektörü “para”sal işlemlere ve bunlar üzerinden alınan komisyon ve faiz gibi bedeller üzerinden döner. Ve ne hazindir ki, üretmeden tüketmek bankacılık sisteminin omurgasını oluşturur.

*

Dünya ekonomilerine bakın; en fazla hangi ülkeler borçlu? 

Bunun cevabı basit: Üretmeden tüketme alışkanlığı olan en fazla hangisi ise, o!

Türkiye her yıl kabaca kaç trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretiyor? Bu mal ve hizmetlerin yüzde kaçı ya da kabaca kaç dolarlık bölümü sanayi kesiminde, kaç dolarlık bölümü de hizmetler kesiminde üretiliyor?

Yani faiz, komisyon ve rantın ağırlıkta olduğu bir ülkede üretim yapmak mümkün mü?

İşte, bir reklâm görüntülerin, akla getirdiği düşünceler…

Okunma Sayısı: 1568
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı