Geçen yıl, karikatür dersi verdiğim öğrencilerimden bir genç, eline tutuşturduğu mizah dergisini bana gösterip, “Hocam, bir karikatür çizmişler, gülmekten bayıldım” dedi.
Karikatürde Hz. Nuh (as) ile ilgili son derece pespaye bir espri yer alıyordu.
Genç öğrencime bunun nesinin komik olduğunu sordum.
“Hocam şu espriye bakın, kırk yıl düşünsem aklıma gelmez… Çizimler de çok komik.”
“Komik ile hakaret aynı şey değil. Burada benim peygamberlerimden birine hakaret ediyorlar ve sen buna gülüyorsun? Bu aynı zamanda sana da hakaret.”
“Nasıl yani?”
“Biz eğer Müslüman isek ve imanın şartlarına inanmışsak… Ki, bunlardan biri ‘peygamberlere iman’. Bu dergi de benim peygamberlerimden birine hakaret ediyorsa, orada durup bir düşünmek lâzım gelmiyor mu?”
“Şey, hocam...”
“Meselâ, biri senin dedenle veya geçmişinle alay etse ne düşünürdün?”
“Çok kızardım.”
“Anlaşıldığı üzere bu karikatür de senin değerlerine ve peygamberine hakaret ediyor. Bir de bunları arayıp, tebrik etseydin… Aferin çok güzel yaptınız, bir de benim inandığım değerlerle alay ettiniz ve size bunun için üstüne para da ödüyorum’ deseydin, nasıl olurdu?”
“Olmaz…”
“Benim size öğrettiğim çizimlerde buna benzer pespaye bir karikatüre rastladın mı? Karikatür dalga geçme sanatı değil, hele inançlara saldırmak hiç değil… Sana tavsiyem notlarını tekrar gözden geçir.”
*
Genç öğrencim bu zaviyeden hiç bakmadığını, mizah dergisini sadece gülmek için aldığını söylemişti.
Halbuki mizah dergilerin içinde öylesine “ideolojik” göndermeler ve hafife almalar var ki, sistemli bir okuyucu bir müddet sonra kendi değerleriyle alay etmeye başlar, haberi olmaz.
Nitekim, son olarak gündeme gelen Gırgır dergisinin yaptığı halt, kabul edilir gibi değil.
Hz. Musa (as) ve ailesine attıkları çirkef yetmiyor gibi bir de katmerli sinkaflı gönderme yapmışlar.
Gırgır dergisi ve benzerlerinden zaten ne beklenirdi!
*
Burada şu noktayı hatırlatmak gerekiyor belki.
Dinsizlik adına her türlü akım 7 gün 24 saat aralıksız çalışıyor. Eğlence, moda, sanat ve spor… Bizim burada, bu cereyanlara karşı daima uyanık olmamız gerekiyor.
Çünkü onlar gece/gündüz çalışıyor, uyumuyor. Öyle ki, yaptıkları işi içtenlikle, samimiyetle ve özveriyle hakkını vererek yapıyorlar.
Ya biz?
Biz “marifet-ilim-sanat”ta ne kadar ileriyiz ve samimiyiz?
Hangi işimizi ciddî ve içtenlikle yapıyoruz ki, zafere giden yollar bize kapalı?
Ateş herkesin elini yakar, sabır da herkesi zafere erdirir.
Peki, biz bu sözün neresinde yer alıyoruz?
*
Buradan medya grubuna egemen “Musevi”lere de çağrıda bulunmak istiyorum.
Muhafazakâr yayınları tarayarak “nefret karşıtı” yazı ve çizgi arayacağınıza, kendi kurduğunuz ve denetleyemediğiniz yayınlara bir göz atın.
Gerçi Hz. Musa’ya (as) biz Müslüman olarak sizden daha yakınız. Bu yüzden hiçbir peygambere hakareti kabul etmemiz mümkün değil.