"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

12 Eylül’de Halil Uslu ve Mustafa Özsoy’un bırakılmasını sağladı

16 Eylül 2015, Çarşamba
12 Eylül'den sonra Konya'da Sıkıyönetim Komutanlığı Özsoy’la Uslu’yu gözaltına aldığında Kutlular Ağabeyin haber vermesiyle Demirel'i bilgilendirdik. O da hemen devreye girerek arkadaşlarımızın bırakılmasını sağladı.

1977’de AP milletvekili olan Recep Özel anlatıyor (10)

Mustafa Özsoy ile Halil Uslu’nun tahliye edilmeleri

İhtilâlden sonra merhum Demirel’in Hamzakoy’dan dönüşüne rastgelen günlerde Mehmet Kutlular Ağabey telefon etti. “Recep; Konya’da sıkıntı var. Sıkıyönetim Komutanlığı Mustafa Özsoy’la Halil Uslu’yu gözaltına aldı. Arkadaşlar sıkıntıda, Beyefendinin (Süleyman Demirel) bundan haberi olsun” dedi.

Sayın Demirel’i ziyaret ederek durumu anlattım. “Başka arkadaşlarımız da var, ama öncelikle bu arkadaşlarımız sıkıntıda” dedim. Sayın Demirel, “Arkadaşlar Medrese-i Yusufiye’ye alışkın, onlar hizmetine Medrese-i Yusufiye’de devam etsinler, Cenâb-ı Hak bir imkân nasip eder, arkadaşlarımız serbest bırakılır” dedi. Sonradan öğrendik ki Bedrettin Demirel Paşa’ya haber gönderiyor ve merhum Özsoy ile Uslu’nun serbest bırakılmalarını sağlıyor…

Garip tecelliler…

Röportajın bu kısmında Sayın Recep Özel, Halil Uslu Ağabey’in Yeni Asya’da çıkan “tâziye” ilânı üzerine kendisini aradığını ve fevkalâde duygulandığı “Demirel’e Kâbe’nin Kapısının açılması”na dair bir yazı yazacağını söylediğini anlatmıştı. 

Garip bir tecelli ki, tam da Halil Ağabey’e dair bu konuşmalardan iki-üç saat sonra vefâtını haber aldık. Vefâtından önceki Yeni Asya’da yazdığı “Ereğli’den Sincan’a” (17.7.2015 tarihli) başlıklı yazısında, “Hamdüsenâlar olsun” diye başlayıp “Bu durumda, bizlerin de bu nuranî resmîgeçide katılmamız kaçınılmazdır”, “Elbette beşer âcizdir, hadsiz elemlere ıztıraplara zorluklara muhataptır. Elbette bizlerin de bir çok cihetlerle maddî ve bedenî arızalarımız olacaktır ve olmuştur. Fakat her şeye rağmen, hedefimiz, ebedî menzile yürürken son merhaleye veya son basamağa kadar iman ve Kur’ân hizmetinin içinde bulunmak olmalıdır” diye yazan Halil Ağabey, “duâların teravihlerin gözyaşlarının, Cevşenlerin, hatimlerin satırları arasından” diye Sincan’da katıldığı Kadir Gecesindeki nuranî programda sabahlayan gençlere “binler tebrikler”de bulunmuş, yazının sonunu “Nur olun. Nur kalın ve Nurlarla gidin bu âlemden...” diye noktalamıştı.

Yine ibretli bir tecelli ki, vefâtından birkaç saat önce yazıp gazeteye gönderdiği ve mülâkat esnasında sözünü ettiğimiz ve sözünü verdiği “son yazısı” olan “Demirel ve Kâbe”(24.7.2015 tarihli) yazısında, “İslâmköy’lü, büyük devlet adamı, Türkiye’mizin 780 bin kilometre karesinin kısm-ı azamında kendilerinin kırat mührü bulunan 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in 91 yaşında Hakk’a vuslatı çok gönülleri hüzne sevk etti. Bizler gibi ona sevgisi ve muhabbeti olanları derinden üzmüştür. Yazılı ve görsel basının büyük bir kısmı onu ve hatıralarını kendilerine göre yad ettiler ve bir vefa borcunu ifâ ettiler. Bunların içerisinde Yeni Asya Gazetemiz birinci sırada yer aldı. Hastaneye yatışından, vefatından defnine kadar hep haber yaptı, hatta İslâmköy’ünde defin anında Yeni Asya dağıttılar. Merhum Demirel Yeni Asya’yı çok severdi. 

Yeni Asya’da Demirel’i severdi” takdirlerini yazan Halil Uslu Ağabey, yazısının devamında şunları belirtmişti: “Yeni Asya’nın yılmaz Demokrat okuyucuları karşılıksız ve her zamanki gibi beklentisiz bir vefa borcu olarak sayısız tâziye ilânı verdiler ve halen de vermektedirler. Hepsini okumaya çalıştım ve imzalarına baktım. Bunlardan bir tanesi çok dikkatimi çekti ve ‘Demirel ve Kâ’be’ ser levhalı makalemi yazmama vesile oldu. İmza ise; benim aziz dâvâ kardeşim kahrımızı çok çeken ve hiçbir zaman Merhum Demirel’in yanından ayrılmayan ve onun siyasî misyonundan zikzak çizmeyen 16. Dönem AP İstanbul Milletvekili Sn. Recep Özel.”

Ve “Dikkatimi çeken ve beni çok duygulandıran tam sahife taziye ilânının şu satırlarıdır; “..Ocak 1993’te yaptığımız körfez ülkeleri seyahatindeki umre ziyaretinde Suudi Kralı tarafından kendisi için özel olarak açılan mübarek Kâbe-i Şerifin içine girip duâ etme şerefine ve lütfuna nail olduğumuzda..” Bu satırları özel, kimseler bilmiyor. Çoklar için sırlar âlemi. Merhum Demirel bu nevi ibadetlerin istismarından çok çekinirdi. Daima ihlâs çizgisinin içinde kalırdı. Bunları kendi ifadeleriyle ‘bir basamak’ yapmazdı. Bu nevi çok hâtıralar var...” ifâdeleriyle açıklayan Halil Ağabey, “Sn. Recep Özel uzun yıllar kendileri ve muhterem eşleri Demirel âilesinden hiç ayrılmadılar. Çok hâtıraları var, bugün genç nesil hatta siyasî noktada kafaları karışık gençler bunları bilmeleri lâzım. Hep kötülerin kötü ifadeleriyle besleniyorlar, cımbızla hataları araştıranların iftiralarıyla yetişenler var. Bunun için ‘Özel’ âilesinden’Süleyman Demirel ve Nazmiye Demirel’ başlıklı bir eser yazmalarını bekliyorum ve ümit ediyorum” diye yazmış ve akabinde bir hâtırasını nakletmişti. 

Mânâlı ve ibretlidir ki, bu röportaj ve hâtıralar, “Merhum Demirel Hâfız olmak istiyor. Sırlar âlemi. Hatırat yine Recep Özel Beyden…” diye yazan Halil Ağabey’in “son yazısı”nın sonunda “Bu hâtırayı da sonuna kadar yazarım, fakat bunu da Recep Özel Beye bırakıyor ve haddimi aşmıyorum. Onun dilinden ve onun kaleminden bekliyorum. Elbette bir mânâda Recep Bey, merhum Demirel’in evlâd-ı mâneviyeleri gibidir. Tâziyetlerimi ona sunuyorum ve Demirel’i bizler gibi yıllarca alkışlayan ve temel attığı çorak arazilerde ve yasaklı yıllarda onunla yürüyenlere sunuyor ve Fâtihalar gönderiyorum” cümlesiyle bitirdiği yazısını yazdığı saatlerde kaydedilmişti. 

Bundandır ki, bir gün sonra Halil Ağabey’in vefâtını haber verince sayın Recep Özel Bey ve eşi “İnna lillâhi ve inna ileyhi râciun. Allah her ikisinin de makamını nur, kabrini cennet eylesin” diye fevkalâde üzüldüklerini bildirdiler.

Sayın Recep Özel’in, “Halil Uslu, çok samimî bir Demokrattı. Vefâtından iki gün önce beni aradı, gazeteye verdiğim ilândan söz etti, ‘Ağabey, Demirel’in Kâbe’nin içine girişiyle ilgili çok hislendim, bu Cuma çok özel bir yazı yazacağım’ dedi. ‘Merakla bekliyorum, sabah erkenden gazeteyi alacağım ve ilk senin yazını okuyacağım’ demiştim” sözleri “sırlar âlemi”ndeki “sırlı tecelliyi açığa çıkarıyordu.

Özel’in röportajda ifâde ettiği, “Bir müstesna Nur Talebesidir. Bir gün de yoruldum dememiştir. Ömrünü hizmette geçirmiş bir kardeşimizdi” târifiyle Uslu Ağabey’e ve hakkında son yazdığı Demirel’e “Makamlarıı cennet olsun., Allah rahmet eylesin…” duâsıyla.

Ruhlarına Fâtihalar…

CUNTA’NIN DİNÎ HİZMETLERİ CEZÂLANDIRMA KANUN TASARISINI ENGELLEDİ

12 Eylül ihtilâlinden sonra Konsey’in hazırlattığı bir kanun tasarısı vardı. Tasarıya göre, Kur’ân tefsiri okumak için bir yer kiralarsanız, kiraya verirseniz, oraya katkıda bulunursanız para ve hapis cezasıyla tecziye edileceksiniz. 

Zira “gizli” damgalı sözkonusu “cezâ hükümleri” bölümünün 11. maddesinde, “ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler dışındaki din ve ahlâk eğitim ve öğretimi dışında” açık açık “Birden ziyade kişiler, açık veya kapalı yerde toplanarak, müsaadesiz dinî ve ahlâkî eğitim yaparlarsa 6 aydan az olmamak üzere hapis ve 10.000 liradan 50.000 liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar deniliyor. 

Daha da vahimi, 12. maddede “Binaları veya bunların bölümlerini veya bir bölümünü ya da mesken sayılan diğer yerleri, müsaadesiz dinî ve ahlâkî eğitim yapmak amacıyla satanlar, kiraya verenler, hibe edenler, tahsis edenler, satın alanlar, hibe kabul edenler, kiralayanlar veya tahsisi kabul edenler veya kullananlar 6 aydan üç yıla kadar hapis ve 10.000 liradan 50.000 liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır” hükmüyle devletin dışında dinî hizmetler ve sohbetler için herhangi bir mekânı kiralayanlara ve hibe edenlere” ağın hapsin yanı sıra 75.000 liraya varan ağır para cezâsı getiriyor. O denli ki emlâkçılara kadar suçlu sayıp ağır cezalar getiriyor.  

Sayın Demirel bu tasarıdan haberdar olur olmaz, “Bu kanun çıkarsa Türkiye’nin birliği bozulur. Bu kanun çıkmamalı…” diye harekete geçti. Konsey’le arası bozuk olduğu halde irtibat kurdu “Devlet millet kaynaşmasını bu kanun tamamen ortadan kaldırır, bunu yapmasınlar“ uyarısını gönderip, bu kanunun çıkmaması için çalıştı. 

Bu arada Sayın Demirel beni çağırdı, tasarıyı bana verdi. “Bunu al oku, buna mâkul bir gerekçe-itiraz yazılması lâzım” dedi. Tasarıyı Yeni Asya İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular Ağabey’e bildirdik. Fırıncı Ağabey’e de bilgi verdik. Hukukçu Safa Mürsel’le bir karşı yazı yazılması ve bu kanunun lehinde olanların ikna edilmesi gerektiğini bildirdik. Bu üç isim birlikte bu kanuna karşı bir gerekçe yazarak Ankara’ya gönderdiler. Bu da ilgili mahfillere gönderildi ve bu tasarı kanunlaşmadan ortadan kaldırıldı…

Ama Demirel bunların hiçbirinden söz etmezdi. Milletin inancı ve mânevî değerleri için yaptığı hizmetleri anlatmaz, kimse bilmez…

RÖPORTAJ: CEVHER İLHAN  -  MEHMET KARA  -  MELİH TEKİN

Okunma Sayısı: 3296
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman KOÇAK

    16.9.2015 09:01:08

    Merhum Demirel ve Halil Uslu Ağabeye Allahtan rahmet diliyorum....

  • Karayel

    16.9.2015 05:03:15

    Evet, merhum Demirel hakkinda bilinmeyenlerin artik bilinmesinde bir gereklilik hasil olmustur. Zira o hayattayken ona hüsnü zanna dahi engel olan menfi söylentiler medya sayesinde ve ona dost olmayanlarin bu söylentileri dillerinden düsürmemeleri sui zanna varan menfi neticeler dogurdu. Yeni Asya sanki merhumun vefatini bekliyormus gibi bütün yazarlariyla Demireli öven yazilarinda herkesin malumu olmayan meseleri anlatmaya basladilar. Bu baslangic Yeni Asya'nin omuzuna daha etraflica bir vazife yükledi ve Bilinmeyen Yönleriyle Süleyman Demirel'i Türkiye'ye anlatmasi gerekmektedir. Zira gün gectikce günisigina cikiyor ki vicdanimizin kantarinda merhumun hasenatlari, sevablari, seyyiatlarina ve günahlarina galebe ediyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı