"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

28 Şubat MGK toplantısının zabıtları açıklansın, gerçekler ortaya çıksın

18 Eylül 2015, Cuma
Demirel, 2010'da kurulan TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonunda da, 28 Şubat’ın iç yüzünün anlaşılması için “28 Şubat 1997’deki MGK toplantısı zabıtları açıklansın” çağrısını tekrarladı.

Demirel 28 Şubat sürecinde yolda giden arabanın tekeri patlamasın diye çok uğraştı. O günlerde Demirel’in Güniz Sokak’taki emektar özel kalemi Hayrettin Gökdemir bir gün bana, “Recep Bey, hiç kimse bilmiyor; Sayın Demirel üzüntüden zona oldu” dedi.

“İMAM HATİPLERİN AÇILMASI YANLIŞ DEĞİLDİR, 500’E YAKININI BİZ AÇTIK”

Gerçek şu ki, Başbakan Erbakan, 13 Mart 1997 tarihinde Bakanlar Kurulu’nu toplayıp, “28 Şubat 1997 tarihli MGK’da alınan “irtica ile etkin şekilde mücadele edilmesi”ne dair kararların uygulanması için bir gün sonra bütün bakanlıklara, kurumlara genelge yayınlıyor. Yazıda, “28 Şubat kararları”yla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli tedbirlerin dikkat ve ihtimamla alınması, malî destek ve yasa değişikliğine ihtiyaç gösteren tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulunca gereğinin yerine getirilebilmesi için Başbakanlığa bilgi verilmesini rica ederim” deniliyor. 

Kısacası, “Bu 28 Şubat kararlarını gözden geçirdik, onayladık, uygulansın” diye bütün devlet teşkilâtına tamim ediyor. Ayrıca bu kararı Cumhurbaşkanlığı’na bildiriyor. 

Demirel sordu, “İmzalamadığı bir evrakı nasıl tamim ediyor? Böyle şey olabilir mi?” diye. “Ama dışarıda öyle bir hava var” dediğimde Demirel, “Kimse ayranım ekşi demez” diye hayıflandı. 

Demirel devamında, “Ben MGK zabıtlarının açıklanmasını istiyorum. İçeride olan bazı şeyleri ben yatıştırdım” diye konuştu. Toplantı başlayınca ilk konuşmayı yaptığını söyledi. “MGK’nın genel çerçevesiyle ilgili hükümet başkanına yardımcı mahiyette bir konuşma yaptım. ‘Türkiye’de imam hatip liselerinin açılması yanlış değildir. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede bu gayet tabiîdir. İmam-hatip okulu açılması Demokrat Parti zamanında başlamıştır ve bizim zamanımızda 500’e yakın imam-hatip okulu-lisesi açılmıştır. Bunların altında benim imzam var. Bu doğrudur. Türkiye’de 3 binin üzerinde Kur’ân Kursu açılmıştır. Müslüman bir ülkede Kur’ân Kursu açılması kadar normal bir şey göremiyorum. Ama bu müesseselerde yanlış bir takım hareketler olmuşsa, yanlışı yanlış olan yerde düzeltelim. Topyekûn imam-hatip okullarını ve Kur’ân Kurslarını kötüleyerek devlet millet kaynaşmasını sağlayamazsınız. Siyasî partilerin yöneticileri de, ‘İmam-hatipler bizim arka bahçemizdir’ gibi ifâdeler kullanırsa bu yanlıştır. Bu müesseseler milletindir’ dedim” diye 28 Şubat MGK toplantısında olup bitenleri nakletti. 

“28 ŞUBAT 1997 MGK’SI ZABITLARI AÇIKLANSIN”

Sonra sırasıyla MGK üyelerinin söz alıp görüşlerini açıkladıklarını söyleyen Demirel söz konusu toplantıya dair şunları söyledi:  

“Güven Erkaya (Deniz Kuvvetleri Komutanı) âdeta barut gibiydi. Söz aldı ve “bizim dışımızdakiler patates dinindendir”, “ihtilâl kanlı mı olacak kansız mı olacak”, “İslâm nizâmının olmadığı yerde vergi vermek câiz midir?” benzeri alt alta cümleleri okudu. Ben Güven Paşa’ya sordum, “Paşa nedir bu?” “Sayın Cumhurbaşkanım, bu bir parti lideri Prof. Erbakan’ın partililere bir tamimidir…” dedi. Bunun üzerine, “Buyurun Sayın Başbakan” diye söz verdim. Erbakan iki tane mendil çıkardı, her tarafından ter akıyordu. Mendilin biriyle siliyor, diğerini alıyor. “Sayın Cumhurbaşkanım, Güven Paşamız bizi yanlış anlamış. Biz Güven Paşa’ya kendimizi anlatabiliriz. Kendileri müsait olduğunda ziyaret ederek, her şeyi anlatabiliriz” diye geçiştirdi. Keşke hiçbir şey söylemeyip benim imam-hatiplerle ilgili söylediklerimi söylemiş olsaydı…” 

Sayın Demirel, 2010 yılında kurulan TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonunda da, 28 Şubat’ın iç yüzünün anlaşılması için açık açık “28 Şubat 1997’deki MGK toplantısı zabıtları da açıklansın” çağrısında bulunmuştur…

DEMİREL, ÜZÜNTÜDEN ZONA OLDU…

Vakıa şu ki, Haziran’da sayın Erbakan sayın Demirel’e giderek istifa edeceğini söyledi. Demirel neden istifa edeceğini sorduğunda ‘ülke çok gergin” cevabını veriyor. Kimsenin kendisine bir şey söylediği var mı?”, bunun da cevabı “Hayır, ben gerginliği yumuşatmak için istifa ediyorum” oluyor. 

Yani merhum Erbakan, o zaman Cumhurbaşkanı’na “Bana kimse baskı yapmadı” diyor. Askerler Sayın Demirel’e, “Sayın Cumhurbaşkanım, biz sizden memnunuz. Ama olanları görüyorsunuz. Bunları yüzlerine söylediğimizde hiç kimse ‘Hayır, bunlar olmadı’ demiyor” diye şikâyet ediyorlar. Ancak Demirel, sürekli sivil iktidarı kollamaya, ortalığı yumuşatıp krizi daha da ağırlaşmadan geçiştirmeye çalışıyor.  

28 Şubat sürecinde Demirel’in Güniz Sokak’taki emektar özel kalemi Hayrettin Gökdemir bir gün bana, “Recep Bey, hiç kimse bilmiyor; Sayın Demirel üzüntüden zona oldu.” 28 Şubat’ın zorlu günlerinde üzüntüsünden Demirel zona olmuş… 

YOLDA GİDEN ARABANIN TEKERİ PATLAMASIN DİYE…

Bu arada Sayın Demirel, Eskişehir yolundaki MGK Genel Sekreterliği binasının açılışında güzel bir konuşma yaptı. Askerî idarelerin hiçbir zaman memlekete iyilik getirmediğini, ihtilâllerin memleketlerin aleyhine olduğunu, bir milletin vatandaşlarının sabah kapılarını çalanın sütçü değil de başka birinin olacağını düşünürse bunun adı demokrasi olamayacağını anlattı.

Bundandır ki, bütün bu gerçeklere karşı, “Demirel 28 Şubat’ın içinde mi dışında mı?” sorusu yanlıştır. Kısacası, Sayın Demirel yolda giden arabanın tekeri patlamasın diye zona olacak kadar bu meseleye üzülmüştür. 

Sonra 28 Şubat’ta zarar gördüğünü söyleyenler, görüyoruz ki 28 Şubat’ın önde gelen adamlarıyla içli dışlılar! Kimsenin aklıyla alay etmesinler…

“OLMAZ ÖYLE ŞEY, GEREĞİNİ YAPARIM…”

Merhum Demirel’in 12 Eylül’de rahmetli Mustafa Özsoy ve Halil Uslu’nun hapishaneden tahliyelerine benzer 28 Şubat sürecinde de benzer destek ve tavassutları oldu mu?

1996 yılında Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman imzasıyla birliklere bir genelge gönderiliyor. Genelgede, “mescitlere rütbeli personelle sivil memur girmeyecek, onlar dinimizin hoşgörüsüne sığınarak ibadetlerini evlerinde veya sivil kıyafetle olmak şartıyla herkese açık camilerde yapabilecekler. Kışla mescitlerinde ve camilerde ezan okunmayacak, ezan dışarıdaki camilerden dinlenecek veya saate göre ibadet başlatılacaktır. Ramazan ayında oruç tutacaklar için özel tertipler alınacak, teravih için mescitler yetersizse sade ve temiz döşeli ayrı mekânlar oluşturularak namaz buralarda kılınacak…” şeklinde devam ediyor.  

Yeni Asya yazarı -eşim- Nilgün Karadeniz de köşesinde, sözkonusu genelgede yukarıdaki sözlerle aşağıdaki sözlerin birbirini tekzip ettiğine dikkat çekip, “Bu ne perhiz…” başlıklı bir yazı yazmıştı. 

Bunun üzerine gazeteye “TSK’ya hakaretten dâvâ açıldı.” Sayın Demirel’e 28 Şubat günlerinde, “Sayın Cumhurbaşkanım, Koman’ın bu genelgesiyle ilgili Yeni Asya Gazetesi’nde Nilgün Karadenizli isminde köşe yazarına dâvâ açıldı” dedim. Demirel, “Biliyorum, o bizim Nilgün, ne oldu Recep?” diye sordu. “Efendim ceza almasını istiyorlar. Adliyeden cumhuriyet savcısı çağırdı” dedim. “Ver o yazıyı bana” dedi. Yazıyı verdim, “Olmaz öyle şey, ben gereğini yaparım” tepkisini gösterdi. 

15 gün sonra beni aradı ve “Bu dâvâ kapanmıştır. Bana ulaşılan yerlerde ben elimden gelen imkânı kullandım” haberini verdi. Demirel, derhal devreye girmiş ve dâvânın kapanmasını sağlamıştı…

KÖŞK’TE YENİ CAMİ İNŞASI

Sayın Demirel ayakta durup namaz kılabileceği güne kadar 30 yıla yakın Cuma namazlarını beraber kıldık. Buna Cumhurbaşkanlığı dönemi de dahil. Son iki yılda artık camiye gidemeyecek duruma gelmişti. Köşk’ün içerisine Sayın Demirel bir cami yaptırmıştı. Ancak kimsenin haberi yoktu ve Türkiye’de hiç gündeme gelmedi. Oysa siyasî rantını isteseydi, rahatlıkla medyada yer alır ve kamuoyunda tartışma konusu olurdu.

Bir gün bana, “Köşk’te yeni yapılan caminin açılışını yapacağız” dedi. Danışmanları, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz ve ben vardım. Bana, “Mühendis olarak camiye ne diyorsun, nasıl olmuş?” diye sordu. Necdet Bey, “Recep Bey hem mühendis olarak hem de dışarıdan bir göz olarak söyleyecek” diye atıldı. “Caminin girişi ve iç kısmı güzel olmuş, ama minaresini pek beğenmedim” dedim. “Neden?” diye sorunca, “Silâh mermisi gibi olmuş” dedim. “Burası Muhâfız Alayı” dedi. “Olsun, efendim cami camidir” dedim. Bunun üzerine, “Necdet, bak Recep ne söylüyor, bu minareyi değiştir kardeşim” tâlimatını verdi. Böyle bir diyaloğumuz oldu. Caminin açılışını yaptık. Danışmanları ve askerlerle beraber kıldık…

Demirel, özellikle ibâdete, dinî hizmetleri, yaptığı yardımları kimseye söylemezdi…

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 5728
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali İhsan Esebalı

    18.9.2015 17:57:47

    Hakikaten Râhmetli Süleyman Demirel adam gibi adamdı, zor günlerin sabırlı ve nûr yüzlü, mücadeleci,inançlı,Ülkesini ve İnsanları seven,... ender rastlanan kişiliği vardı.Cennet Mekânı olsun.(Âmin.)

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı