"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AB, Türkiye için itibar meselesi

22 Haziran 2018, Cuma 00:35
DEMİREL’LE ÖZEL GÖRÜŞME NOTLARI (18 Ekim 2009) - 4 DİZİ YAZISI: CEVHER İLHAN

“AB ile müzâkere edilecek konular bellidir. Bazı kriterleri yapmanız lâzım. Almak istemiyorlarsa almazlar, yanlış yaparlar. Türkiye’nin, AB’ye üye olması, ne mâneviyatımızdan ne de milliyetçiliğimizden bir şey kaybettirmez…” 

“ASKER İHTİLÂL YAPTIĞINDA KIRIP DÖKÜYOR, BİR SÜRE İÇİN SESSİZLİK MEYDANA GETİRİYOR, AMA İNCİTİYOR”

Demirel: Asker ihtilâl yaptığında kırıp döküyor, bir süre için sessizlik meydana getiriyor, ama incitiyor. Ondan sonra yirmi sene sonra fedâiliğe çıkıyor; “80 ihtilâlini yapanları mahkeme etmek lâzım” diye. Sen ne kaybettin? Yok. Ama ben kaybettim. Ben akşam başbakanken, şakır şakır milletten oy alarak alnımın teriyle başbakanken, sabah sokakta kendimi buldum.

(Eline 82 Anayasasını alarak) Türkiye hâlâ bu Anayasa ile yönetiliyor. Adam (ihtilâlci), çıkıp diyecek ki “Milletin yüzde 92’si bana oy vermedi mi?” Bazı tarihî hâdiseleri çok kaşımamak lâzım. Onlar artık geride kaldı.

Bugün Türkiye hâlâ şu Anayasa ile idâre edilmiyor mu? Türkiye’de seçilenler bu Anayasaya göre seçilmeyecek mi? Memleketi o kargaşaya götürmemek, meseleyi sükûnetle götürmek lâzım. Aksi halde sonra içinden çıkamazsınız.

“ASKER, SİVİL İDÂRENİN EMRİNDE OLMALI”

Demirel: Askerlerin sivilleri idâre ettiği, sivil idâreye nüfuzdur. Avrupa’da Genelkurmay Başkanı Millî Savunma Bakanı’na bağlıdır. Türkiye’de mevcut Anayasada bu yok. Hatta Anayasada “Başbakana bağlıdır” sözü dahi yazmamaktadır. 

Asker, sivil irâdenin emrinde olacaktır. Türkiye’de bir sivil idâre yok, bir karma idâre var. Asker de, “Avrupa Birliği’ne asker yüzünden girilemedi” gibi bir töhmet altında kalmak istemez.

Asker, Türkiye’yi bölecek bir şeye râzı olmaz. Ve AB’ye askerle gidilmediği gibi bir töhmet altına girmek istemez. Asker burada politika yapıyor, “Asker idâre ediyor” dedirtecek her şeyden kaçınıyor. 

Emekli olan askerlerin hiçbir bağlayıcılığı yok, askeri bağlamaz. Elbiseyi – üniformayı çıkardıkları gün, o güçlerini kaybederler… 

(Cemal Paşa Genelkurmay Başkanlığı’ndan alındı, Memduh Paşa’yı aldım. Birbirlerinin aleyhinde idiler… Çekememezlik…)

“AÇILIM’, BİR KUTU; İÇİNDE NE OLDUĞU BELLİ DEĞİL YA DA BOŞ”

C. İlhan: Efendim, -mâlum- siyasî iktidarın başlattığı “açılım”ın içinin boş olduğu ve askerlerin sırf -belirttiğiniz gibi- ‘engellediler’ töhmeti altına girmemek için taktik yapıp sessiz kaldıkları belirtiliyor. İktidarın yarın yine halka karşı “yapmak istedik, ama yaptırmadılar” propagandasıyla mağduriyet rolünü oynayacağı kaydediliyor…

Demirel: “Açılım”dan bahsediliyor, ama “açılım”ın ne olduğunu bilmiyoruz. “Açılım” ama neyin karşılığı? Kendisi bir tedbir mi, çâre mi? Neyi tartışıyoruz belli değil. Sadece slogan olarak “kanın durması gerekir” deniliyor. Kim istemez ki kanın durmasını. “Anaların gözyaşlarının dindirilmesi” diyor. Kim bunun aksini söyleyebilir. 

“Açılım” dedikleri bir kutu. Ama bu kutunun içinde “ilâç” var mı yok mu, ne var belli değil. Ya da kutunun içi boş. Ama şehidle, teröristin aynı yere konulmasını millet kabul etmez…

“VATAN BİR, BAYRAK BİR, MİLLET BİR’SE, VERECEĞİN BİR ŞEY YOK…”

Vatan bir, bayrak bir, millet birse o zaman ne vereceksin? Vereceğin bir şey yok. O zaman “açılım” neyle, nasıl olacak; bilinmiyor.

Ülkenin kanunları değişmediğine göre, ne vereceksin? Digor’da birisi Kürtçe beyânatta bulunmuş. Nutuk-mutuk vermiş. (Savcı dâvâ açmış.) Hâkim demiş ki. Kürtçe konuşmak serbest. Kanun durduğu yerde savcı haklı. Bu kanun olmadan “açılım” olmayacağına ve yaşanan çarpıklıklara bir örnektir. 

M. Kutlular: Bunun için her halde (önce) bu anayasanın değişmesi lâzım.

Demirel:  Elbette. Anayasayı değiştirin efendim. Diyor ki, “Değiştireceğim, ama bırakmıyorlar (!)” O zaman –yapamıyorsanız- orada ne duruyorsunuz?! Halk güçten anlar, güçlü değilseniz niçin orada duruyorsunuz!..

M. Kutlular:  “Açılım’ için, bazı terörist grupların teslim olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Demirel: Onlar teslim edildiğinde, kanunların uygulanması beklenir. Kanun devletini kanun devleti olmaktan çıkartamazsınız. Kanunu uygulamamak kimsenin harcı değil. Kanunu değiştirirseniz, yeni kanunu uygularsınız, mevcut kanunu atarsınız. Ama şu anda hangi kanun varsa onu uygulamak zorundasınız…

“AB, MÂNEVİYATIMIZDAN, MİLLİYETÇİLİĞİMİZDEN BİRŞEY GÖTÜRMEZ”

(Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) girmesi için öncelikle demokrasi, hak ve hürriyetler standardına ulaşması hakkındaki sorulara cevap olarak:)

Demirel:  1963’te -Ortak Pazar’a üyelik başvurusunun kabulünde- Türkiye’ye şunları şunları yap, seni o zaman Ortak Pazar’a alalım” demişler. O zaman adı Ortak Pazar. Ortak Pazar ticarî bir pazar. Sonra AB olmuş, siyasî pazar olmuş. Altı ülke ile başlamış, 15’e çıkarmışlar, sonra 27’ye çıkmış.

Müzâkere edilecek, bu müzâkere sonunda (Türkiye) alınacak. Müzâkere edilip de başaramayan, müzâkere edilip de oraya girmeyen ülke yok. AB ile müzâkere edip birliğe girmeyen Türkiye’den başka ülke yok…

O safhalar hep geçmiş. AB ile müzâkere edilecek konular bellidir. Bazı kriterleri yapmanız lâzım. Almak istemiyorlarsa almazlar, yanlış yaparlar. Türkiye’nin AB’ye üye olması, ne mâneviyatımızdan ne de milliyetçiliğimizden bir şey kaybettirmez… 

Yeri gelmişken hatırlatayım; Özal AB’ye karşı idi, istemiyordu.

“KARDEŞ ÜLKELER, TÜRKİYE’NİN AB’YE ÜYE OLMASINI BEKLİYOR”

M. Kutlular:  Bazıları “Atatürk ilke ve inkılâpları elden gider” diye, asker de “kışlama çekilmem gerekecek” diye AB’yi istemiyor. Eskiden beri AB’yi Demokrat misyon istiyordu. Ama demokrasiye “küfür rejimi” diyen zihniyet eskiden beri AB’ye karşıdır… 

Demirel:  Benim meseleye bakışım şu: Kırk senedir bu işin içindeyim. (Geçenlerde) İstanbul’daki Balkan cumhurbaşkanları toplantısına katıldım. AB, Türkiye’nin ne dininden, ne milliyetçiliğinden bir şey götürmez.

AB, Türkiye için bir itibar meselesi. Türkiye, AB’ye alınmazsa prestij kaybeder. Türkî cumhuriyetler, Suriye, Irak, “Türkiye AB’ye üye olursa biz de AB’ye komşu oluruz” diye istiyorlar. Diğer Arap ülkelerinin hepsi Türkiye AB’ye girince güçlü bir ülke olacağını biliyor. Hepsi bunu istiyor. Kardeş ülkeler Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasını bekliyor…

“AB, TÜRKİYE’YE SÂDECE PARA DEĞİL, İTİBAR SAĞLAR…”

Kişi başına düşen millî gelirden bahsediliyor. Yalnız bir tarafı gelişmiş, diğer tarafı Afrika seviyesinde. 15 milyon insan fakirdir, açtır. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Eğitimin ve altyapının iyileştirilmesi lâzım. Türkiye, kalkınmasını tamamlamak zorunda. “Yüzde 6-7 kalkınma!” ama; 2002’de 200 milyar dolar dış borç vardı, şimdi 400 milyar dolar dış borç var. Senede 40 milyar dolar. AB, Türkiye’ye sâdece para değil, itibar sağlar; Türkiye için bu lâzım…

(Vedâlaşınca röportaj talebinin yeniden hatırlatılması üzerine) Tamam o röportajları yeniden yapalım, güncelleyelim. Ben sizi çağırayım; Kâzım’a borcumu ödeyeceğim. Bu defa (geçmişten kalan) bütün alacaklarını tahsil etsin... 

-DEVAM EDECEK-

Etiketler: süleyman demirel
Okunma Sayısı: 1988
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı