"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anahtar kelime İttihad-ı İslam

11 Temmuz 2018, Çarşamba 00:43
“Bediüzzaman Said NursÎ telif etmiş olduğu Risale-i Nur Külliyatı’nda İttihad-ı İslam kavramını İslam’ın temel sistematiği içinde değerlendirmiş ve anahtar kelime olarak da ‘İttihad-ı İslÂm’ terkibini kullanmıştır.”

İSLAM KARDEŞLİĞİ VE İTTİHAD-I İSLAM - 1

DİZİ - 1: ABDULKADİR SİNOĞLU

[email protected]

***

İslam Kardeşliği

Bediüzzaman Hazretleri Uhuvvet Risalesi’nde mü’minler arasında emr-i İlâhî olan ‘uhuvvet’ mevhumunu işlerken konuyu uhuvvete engel teşkil eden “nifak, şikak, kin ve adavet” kavramları etrafında incelemiştir.

Zikredilen zıt ifadelerin; hakikat nokta-i nazarında, hikmet nazarında, adalet-i mahza sırrınca, hayat-ı şahsiyece, hayat-ı içtimaiyece, hayat-ı maneviye ve sıhhat-i ubudiyete bakan yönleriyle uhuvvete mani olan; hakikat ve insaf nazarında mü’minin mü’mine ‘adavet, kin, nifak ve şikak’ının zulüm olduğunu ifade ediyor.

Malûmdur ki toplumun mebdei ferddir. Bu nazarla bakılınca adavet ve kinin hayat-ı şahsiye üzerindeki hilâf-ı hakikat yansımalarının iyi analiz edilmesi ehemmiyetlidir. Bunlar dört düstur şeklinde beyan edilip kin ve adavetin hayat-ı şahsiye üzerindeki zehirli yansımaları beyan edilip ehl-i imana uhuvvet-i İslamiye noktasında önemli ölçüler sunulmuştur.

Öte yandan özellikle içtimaî noktada uhuvvet-i İslâmiyenin ehemmiyetini beyan ettiği Beşinci Vecih’te; 

Harici düşmanların zuhur ve tehacümünde dahili adavetleri unutmak şeklinde bedevilerin dahi umumî fayda sağlayacak bu tavrı sergiledikleri halde İslâm âleminde bu hareket tarzının birbiri arkasında hücum vaziyeti alan hadsiz düşmanlar olmasına rağmen sergilenememesini İslâm’ın kalbini ağlattıracak müthiş bir toplumsal hastalık olarak değerlendirmektedir.

Hal böyle iken bu hususta kısa bir analiz yapmak gerekirse, bu toplumsal hastalığın farkına varılamaması ya da derman aranmaması hastalığın sebeplerinin anlaşılmamasından kaynaklandığını açıkça ifade edebiliriz.

Nitekim Bediüzzaman ehl-i imana nida ederek, ehl-i imana hücum eden belki 70 çeşit düşman olduğunu ve bütün bunlara karşı kuvvetli silâhın ve siperin ve kal’anın: Uhuvvet-i İslâmiye olduğunu beyan etmiştir. Aynı zamanda bu kal’a-i İslâmiyenin, küçük adavetlerle ve bahanelerle sarsmanın; vicdan ve maslahat-ı İslâmiye’ye uygun düşmediğinin olduğunu bilinmesi gerektiğini beyan etmiştir.

Ve Hadis-i Şerifte; “Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhas-ı müdhişe-i muzırraları, İslâm’ın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek az bir kuvvetle nev’-i beşeri herc ü merc eder ve koca Âlem-i İslâmı esaret altına alır.”1 şeklinde zikredilen dehşetli durum ve bahsi geçen zillet ve esaret karşısında: “Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız! İhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı ‘innemel mu’minine ihvatun’ kal’a-i kudsiyesi içine giriniz; tahassun ediniz. Yoksa ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.”2 şeklinde ehl-i imanı ikaz ediyor.  

Hasıl-ı kelâm ehl-i imanın İslâm kardeşliği mefhumunun anlaşılması, analiz edilmesi, teşhis konulması, reçetenin yazılması üzerine gerekli izahat hususen Uhuvvet Risalesi’nde beyan edilip Risale-i Nur’un sair eczalarında işlenmiştir. Ve ayrıca belirtmek gerektir ki İslâm Kardeşliği ve İttihad-ı İslâm kavramları birbirleriyle bir çok noktada mezcolmuş iki kavramdır.

İttihad-ı İslam

Bediüzzaman Said Nursî telif etmiş olduğu Risale-i Nur Külliyatı’nda İttihad-ı İslâm kavramını İslam’ın temel sistematiği içinde değerlendirmiş ve anahtar kelime olarak da “İttihad-ı İslâm” terkibini kullanmıştır. Bu kavramı İslâm Dünyası’nın geleceğine ilişkin analizlerde bir netice olarak ortaya koymuştur. Ona göre, bu kavram iki temel vazifenin tamamlanmasından sonra tahakkuk edecektir.

Nasıl ki bir saatin dakikalarını gösteren miller devrini tamamladıkça günler; günler devrini tamamladıkça aylar; o da devrini tamamladıkça mevsimler meydana gelir. Bunun gibi kalp dairesinde iman kemale erip muhkemleştikçe cemiyet hayatında şeair-i İslâmiye ihya olur. Bu da insanlığa sulh ve huzur sağlayan bir medeniyet hediye eder. Bu devri müteakip bütün dünyada, İttihad-ı İslâm’ın temin ettiği muazzam bir güç dünya siyasetinde İslâm hakikatlarını tesis edecektir. 3 

İttihad-ı İslâm pek çok farklı vecihleri içinde bulunduran farklı yönlerle ele alınabilecek geniş bir kavramdır. Fakat icmali bir tasnif yaparsak imanî ve içtimaî yönleri olduğunu söyleyebiliriz.

İmanÎ vecih

Bediüzzaman’ın ittihad-ı İslâm tarifinde ilk madde, ‘ittihadın cihet-ül vahdeti’ şeklinde ifade edilen tevhid-i İlâhi’dir. İman-ı billah bu ittihadın en temel esası, zemini ve başlangıç noktasıdır ki zaten tebliğimizde ifade etmeye çalışacağımız bütün vecihler bu noktadan tevarüs edecek beyanlardır. “Evet tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbü ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder.”4

Çünkü ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaların bilinmesi ve bu müşterekliklerin anen feanen tekrar ile derhatır edilip buna muvafık bir tarzda hareket edilmesi ehl-i imanın ittihadında bir ön şart niteliği taşımaktadır.

Bu noktadan hareketle âlem-i İslâmın ittihadının mayasının iman hakikatleri olduğu kanısına varılmaktadır. Yani “Hâlık’ımız bir, Malik’imiz bir, Mabudumuz bir, Peygamberimiz bir … bir bir bine kadar bir bir” nazarını sağlayacak etken iman hakikatlerinin kalplere yerleşmesiyle olacaktır.

Peki, imanın esasatına ve köklerine şiddetli ve cemaatli bir surette taarruzun olduğu bu zamanda bu vahdet ve ittihad’ın sağlanması için ne yapılmalıdır?

Nasıl ki bir ağacın marazı kökündeyken dal ve budaklarının tamiri çözüm getirmeyecekse, öyle de imanın esasatına hücum edildiği bir zamanda yapılması gereken esasata yapılan o taarruzu defetmektir.

“Risalet-ün Nur ise, Kur’ân’ın bir manevî mu’cizesi olarak imanın esasatını kurtarıyor ve mevcud imandan istifade cihetine değil, belki çok deliller ve parlak bürhanlar ile imanın isbatına ve tahkikine ve muhafazasına ve şübehattan kurtarmasına hizmet ettiğinden; herkese bu zamanda ekmek gibi, ilâç gibi lüzumu var olduğunu dikkatle bakanlar hükmediyorlar.”5

Bu noktadan hareketle Risale-i Nur’un müsbet iman hizmeti metodu imanların kurtulmasına vesile olduğu gibi mutlak bir surette İttihad-ı İslâm tesisi için de önemli bir yer tutmaktadır.

Çünkü imana hizmet İttihad-ı İslâm’ın temeline hizmet etmektir.

Dipnotlar:

1. Mektubat, İstanbul, Yeni Asya Neşriyat, 2013, s. 455.

2. a.g.e. s. 455.

3. Öztürk O., Kaygusuz İ.,  “İttihad-ı İslâm sadece İslâmî değil, aynı zamanda insanî bir projedir.” Köprü Dergisi 2009, sayı: 108.

4. Mektubat, İstanbul, Yeni Asya Neşriyat, 2013,  s. 444.

5. Kastamonu Lâhikası, İstanbul, Yeni Asya Neşriyat, 2013,  s. 27.

-DEVAM EDECEK-

Okunma Sayısı: 4695
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı