"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Artvin-Mardin hattında foto yolculuk

22 Eylül 2014, Pazartesi
Bu gezim, yolculukları da sayarsak 13 gün sürdü ve yaklaşık 4 bin kilometre yol kat ettim. Çok verimli, bol fotoğraflı, bir o kadar da yorucu seyahat yaptım diyebilirim...
26 Temmuz’da İstanbul’dan ilk durağımız Mardin’e doğru yola çıktık. Bayram tatili münasebetiyle yorucu geçen ve yaklaşık 20 saat süren yolculuktan sonra Mardin Artuklu’ya ulaştık ve otelimize yerleştik. 3 saat dinlenmeden sonra eski Mardin sokaklarını dolaşmaya ve fotoğraf avına çıktık. Evler sokaklar camiler ve eşsiz manzarasıyla hava kararıncaya kadar şehri dolaştık, fotoğrafladık. Hava sıcaklığı yaklaşık 40-45 derece arasındaydı, fakat nem yoktu. Bu yüzden günümüz rahat geçti, çalışmamızı güzel karelerde noktaladık.
Programımızın 2’inci günü sabah erkenden kalkıp Ramazan Bayramı namazımızı tarihî Melik Mahmud Camii’inde kıldıktan sonra Midyat’a doğru yola çıktık. Yolda, fotoğraf değeri olan yerlerde durup fotoğraflarımızı çektikten sonra dinler ve diller şehri Midyat’a ulaştık. Çoğumuz Midyat’ı zamanın meşhur dizi ve filmlerinden biliyoruz. Midyat’a ulaştığımızda öğlen vaktiydi ve hava oldukça sıcaktı. Midyat halkı da tabiî olarak pek evlerinden dışarı çıkmamıştı ki fotoğraf bakımından mimarî fotoğraflar dışında pek işe yarar kare yakalayamadık. Amacım kültür gezisi olmayıp, tamamen fotoğraf gezisi olduğun Midyat’ta yeterli verim alamamış olsam da mutlaka gezilip görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Midyat’tan çıkıp  Nusaybin’de Beyazsu’ya doğru yemek ve dinlenme molası vermek üzere yola çıktık. Beyazsu’ya vardığımızda gizli bir güzelliğe rastladık. Etrafı dağlık taşlık olan, fakat iki dağın arasında akan çayın etrafında yeşillikle örtülmüş güzel bir yer. Sıralanmış dinlenme tesisleri de mevcut. Eğer yolunuz düşerse mutlaka uğramanızı tavsiye ederim. Sıcaktan bunaldıysanız serinlemek için ufak bir gölet de oluşturulmuş, orada serinlemek mümkün. Dinlenmemiz bittikten sonra  Batman’a bağlı olan ve şehrin ortasından Dicle Nehrinin geçtiği bir başka tarihi şehir, Hasankeyf’e geldik. Müthiş bir manzara ve nehir kenarında restaurantlarla turistlik tarihî bir şehir. Günümüzü Hasankeyf’te noktalamaya karar verdikten sonra fotoğraf makinamızı ve ekipmanlarımızı alarak çekime başladık. Nehre giren çocuklar, sağolsun güzel kareler çekmemize vesile oldu. Hava karardıktan sonra gece çekimlerimizi de yaptık ve nehir kenarında birkaç saat dinlendikten sonra yaklaşık 6 saatlik yolculukla Van’a doğru yola koyulduk ve ikinci günümüzü bu şekilde tamamladık.
Programımızın 3’üncü günü zor, hareketli ve aynı zamanda yorucu olacaktı, gecemiz yolda geçtiği için. Sabah saat 06 gibi Van merkeze ulaştık. Eşyalarımızı otele yerleştirdikten sonra Van’da fotoğraf avlamak için yola koyulduk. Van’da ilk uğradığımız yer Hoşap Kalesi oldu. Bir Orta Çağ kalesi burası. Kale, Van’a yaklaşık 50–60 km arası uzaklıkta Van-Başkale yolu üzerinde. Kaleye gelen ziyaretçiler sayesinde, sağolsun güzel kareler çıkardık:). Daha sonra Van–Hakkâri yolunda yaylacıları ziyaret ettik. Yaz aylarında koyunlarını otlatmak için bu bölgeye yerleşip çadırlarda kalıyorlar. Gerçekten sıcak kanlılar. Yıllardır bu bölgeleri bize medya eliyle korkutarak anlattılar. Hiç alâkası yok, insanlar evlerine alıyor, yiyecekler ikram ediyorlar. İlgileniyorlar, ne siyaset konuşuluyor ne kötü bir şey… Tamamen kardeşlik ve samimiyet var bu bölgede. Van’daki son durağımızda Van Yavuzlar Köyü oldu. İran sınırında olan bu köyün özelliği Kapadokya gibi tabiî taşlarının olduğu bir köy olması. Bizim gibi turistler de “Vandokya” diye tabir ediyorlar. Fotoğraf çekimimizi tamamladıktan sonra köyün bir hanesine misafir olduk güzel bir sofra kuruldu, yöresel yiyeceklerle. Sohbet muhabbet derken 3’üncü günümüzü tamamlayıp otelimize döndük.
Programımızın 4’üncü günü Van Gölünde küçük bir adacık olan Akdamar’a gittik. Yaklaşık 10 dakikalık tekne gezimizle adaya ulaştık ve tarihî Akdamar Kilisesi’ni fotoğrafladık. Buradan da güzel kareler çıktı. Akdamar’dan ayrıldıktan sonra Van Kalesi’ne geçtik. Burada öğlen yemeği ve kale gezisini yaptıktan sonra Muradiye ilçesinde Meşhur Muradiye Şelâlesine gittik. Ben gezide biraz rahatsızlandığımdan ötürü şelâleye giremedim, fakat arkadaşlar oldukça eğlenmiş:). Akşama doğru Muradiye Şelâle’sinden ayrıldıktan sonra Erzurum’a doğru yola çıktık. Bir kaç saat yolculuktan sonra Erzurum’a ulaştık ve otelimize yerleştik. Yorucu, bir o kadar da güzel bir günümüzü daha tamamladık böylece…
Programımızın 5’inci günü Erzurum merkezi dolaştık. Tarihî Ulu Camiyi fotoğrafladık. Ecdadımız bizlere çok güzel miraslar bırakmış. Allah onlardan razı olsun. Yaklaşık 3-4 saat Erzurum şehir merkezini çektikten sonra meşhur Tortum Şelâlesi’ne doğru yola çıktık. Yolda, Erzurumun’da peri bacalarının olduğunu öğrendik ve Narman Peribacaları’na ulaştık. 1 saat kadar burada çekim yaptıktan sonra Tortum Şelâlesi’ne ulaştık. Burada dinlenme tesisinde güzel kebapları şelâle eşliğinde tadarak ve buraları fotoğraflayarak günümüzü tamamladık. Akşam ezanından sonra yola koyularak Artvin’e doğru yola çıktık. Yollarda tünel ve baraj çalışmalarından ötürü yolculuğumuz biraz sıkıntılı geçse de Karadenizli olarak, Karadeniz sınırlarına girmek ayrı bir hava veriyor insana. Bunu da söylemeden edemeyeceğim. Fotoğraf bakımından verimli olmadı, çünkü gece vakti geçtik buralardan. Ama yolu düşen arkadaşlarımız olursa gün ışığıyla Erzurum–Artvin arasında fotoğraf açısından güzel yerler vardı.
Programımızın 6. günü Artvin’de sınır köyleri ve su altında kalan minare ve çay fabrikasını gezerek çekim yaptık. Belki de gezimin en can alıcı günlerinden birisini yaşadım. Türkiye’de renkli ahşap yapısıyla fotoğraf için oldukça güzel malzeme veren camilerini gezdik ve günümüzü bu camilerde geçirdik. Günün sonunda bu köyden bir hane bizi misafir etti. Güzel Gürcü yemekleriyle bizlere ziyafet verdi. Biraz dinlendikten sonra 2 saatlik bir yolculukla Artvin’e, otelimize ulaşıp günümüzü tamamladık.
Programımın son dört gününü memleketim Rize’de geçirdim. Çayeli, Senoz Vadisi’nin altını üstüne getirdim, gezdim ve bir haftanın yorgunluğunu yeşillik diyarı Ormancık Köyü’mde geçirdim. Senoz Vadisi’nde eski evleri, taş köprüleri, çay toplayan teyzeleri, amcaları ve manzara çekimleri yaptım.
Bu gezim yolculukları da sayarsak 13 gün sürdü ve yaklaşık 4 bin kilometre yol gittim. Çok verimli, bol fotoğraflı, bir o kadar da yorucu bir tatil yaptım diyelim. Bu gezimde beraber olduğum Sayın Ümit Varlı Hocama, Safaristanbul Fotoğraf Grubuna ve Rize’de beraber dolaştığımız Faruk ÇAKIR Abime teşekkürlerimi sunuyorum.


Mustafa Dilmen kimdir ?

1988 İstanbul Fatih doğumluyum. Aslen Rize, Çayeli Ormancık Köyü’ndenim. Fatih Üniversitesi İşletme mezunuyum. Ticaretle uğraşmaktayım. Ekim 2013’den beri yıllardır merakım olan fotoğrafçılığa başladım. Çeşitli ülkelerde yapılan fotoğraf yarışmalarında fotoğraflarım derece almıştır. Sık sık İstanbul içi ve dışında fotoğraf gezilerine çıkıyorum. Ağostos 2014’deki gezimi sizlerle paylaşmak istedim.

Okunma Sayısı: 1642
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı