"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çocuğunuzun nasıl olmasını istiyorsanız siz de öyle olun

18 Kasım 2018, Pazar
Uzm. Psk. Ayşe Yılmaz: “Ailelere altını çizerek şunu söylemek isterim; siz çocuğunuzun nasıl bir evlilik, aile kurmasını istiyorsanız, nasıl bir eş seçmesini istiyorsanız, o şekilde ebeveyn olmaya çalışın.”

Uzm. Psk. Ayşe Yılmaz ile ‘İlişkilerde bağlılık / bağımlılık’ı konuştuk. İnce çizgileri olan bu hassas konuyu istifadenize sunuyoruz.

İlk olarak neyin bağlılık, neyin bağımlılık olduğundan başlayalım isterseniz? 

Bağımlılık için, duygusal ve fiziksel ihtiyaçların karşılanması konusunda eşimize, ebeveynimize ya da çocuğumuza, yani bir ötekine, bağlı olduğumuz, aşırı derecede muhtaç olma hali diyebiliriz. Eğer ki davranışlarımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi kontrol edememe durumu varsa biz buna bağımlılık diyebiliriz. 

Fakat davranış duygu ve düşünceleri kontrol edebilme, kendini yönetebilme durumu bağlılık kategorisinde değerlendirilir. 

Bağımlılıkta yapışma, diğerini kontrol etme ya da kendini kontrol edememe hali vardır. Bağlılıkta kendi başına durabilirlik, kendi kendine yetebilirlik hali vardır. 

Bağımlılık eşler arasında, ebeveyn-çocuk ilişkisinde de olabiliyor. Burada eşi ya da çocuğuyla veya ebeveyni ile tek kişi olmaya çalışma, ötekiyle bütünleşme, füzyon hali vardır. Bazı danışanlarımız buna ‘biz’ olmak da diyor. Ama bu ‘biz’ olmak demek değildir. Kendi ihtiyacım için, o ben olsun ya da ben onsuz olamam algısıyla ilgili. 

Bağlılıkta ‘sen-ben’ ilişkisi vardır. İnsan olarak, kardeş dahi olsak birbirimizden farklı varlıklarız. Her kardeşi aynı anne baba yetiştirmiş olsa bile birbirinden farklı özellikler gösteriyor, farklı düşünüyor, farklı hissediyor. Bu anlamda her insan biriciktir. Bağımlılıkta ise tek olma halinde, ötekini yok ederiz. Ötekini kendimiz için var etmeye çalışırız. 

Bağlılıkta ise iki yetişkin ilişkisi kurarız. Bu çocuğumuzla kurduğumuz ilişki bile olsa onun tercihlerinin, isteklerinin, ihtiyaçlarının bizden farklı olabilirliğini kabullendiğimizde aslında o çocuğu yetişkinliğe de hazırlamış oluruz. Evliliklerde çiftlerin, kendi hayatlarındaki ebeveyn çocuk ilişkisini devam ettirdiklerini görüyoruz. Çiftlerden biri ebeveyn, diğeri çocuk oluyor ve çocuk olan ebeveyn rolü alanın gölgesinde, kontrol edilen tarafta kalıyor. Diğeri ötekisini yönetmeye, ihtiyaçlarını almaya çalışıyor. Çocuk tarafında kalan kişi de kendi ihtiyaçlarının karşılanması için o role girmek durumunda kalıyor.

Çok sağlıksız bir tablo değil mi?

Kesinlikle. Evliliklerde çocuk tarafında kalan kişi, depresif, bağımlı duruma düşüyor ve bu evlilikler boşanmayla sonuçlanabiliyor. Şu da olabilir tabi ki; yetişkin kişi, kendi ebeveyni ile kurmuş olduğu ilişkiyi, farkında olmadan evliliğine taşır. Kadın olsun erkek olsun kişi çoğu zaman ebeveyninde gördüğü şeyle, bilinçaltı, bilinçdışı bir şekilde eş seçiyor. Ailelere altını çizerek şunu söylemek isterim; siz çocuğunuzun nasıl bir evlilik, aile kurmasını istiyorsanız, nasıl bir eş seçmesini istiyorsanız, o şekilde ebeveyn olmaya çalışın. Evlenecek kişilere de, karşınıza nasıl bir eş çıksın istiyorsanız o şekilde olmaya çalışın diyebiliriz. 

İlişkiyi bağımlı hale dönüştüren nedir?

Bağımlı ilişkilerde bağlanmanın motivasyonu korkudur. Terk edilme, reddedilme, sevgisiz kalma korkusu nedeniyle kişi o ilişkiye tutunmaya çalışır, orada kalır. Bağlılık ilişkisinde sevgi, güven ile yani özgürce bağlanma vardır. Bu da kendi tercihiyledir. Korku ile bağlanmanın olduğu ilişkilerde, korkunun artık dayanılmaz hale geldiği durumlarda, o ilişki sarpa sarmaya başlar ve bu boşanmaya doğru gidebilir. Fakat sevgi ve güven ile bağlanma olduğu zaman, -ki bunlar çok önemli motivasyonlardır- kişi kendi olarak, özgürce var olmanın getirmiş olduğu huzurla, ilişki içerisinde kalabilirliğini daha yüksek hale getiriyor.

Daha anlaşılır olması açısından bir örnek verebilir miyiz?

Evlilik terapisine gelen çiftlerden biri eşini şartlı seviyorsa; “şöyle yaparsan senle devam ederim, bana itaat edersen seni bırakmam, işlerimi iyi yaparsan sana ilgi gösteririm, çok şık giyinirsen, kendine çok bakarsan seni beğenirim” gibi cümleler kurar. Şartlı sevilen taraf kendini değersiz hisseder. Sevgi ihtiyacı çok yoğun hale gelir, çünkü şartlı sevgide, şartlı  seven taraf sevgi ihtiyacını pek karşılayamaz. Sevgi ihtiyacı çok yoğun hale geldiğinde de, kişi ruhsal olarak çökerek ya da depresyona girerek, eşinin o şartlarını karşılayamaz hale gelir. Böyle bir ilişkide ‘ben yapamıyorum, kendimi çok değersiz hissediyorum’ diyerek ilişkinin dışına çıkmak ister. Bu noktada genellikle danışanlarımız evlilik terapisine gelmeyi tercih ediyorlar. Eşlerini getiremeyen danışanlarımız ise bireysel olarak destek almak istiyorlar. Evlilik ilişkisinde en önemli, birincil ihtiyaç güvendir. Güven ihtiyacı karşılanmadığı ya da zedelenme durumu olduğunda, sevgi çok güçlü olsa da ilişkide yıpranma olabiliyor. Güven zedelendiğinde sevgi de yavaş yavaş peşinden yok olmaya başlıyor. 

Bağımlılık ve bağlılık nasıl oluşuyor?

0-3 yaş arasında çocuk annesine karşı bağımlıdır. “Ben kimim?” sorusunun cevabını anneden alır. “Hayat güvenilir mi? Sevilebilir miyim, değerli miyim, kendime yetebilir miyim, duygusal ihtiyaçlarım karşılanabiliyor mu?”nun cevabını ona ihtiyaçlarını karşılayabilen, güvendiği, sevildiğini, anlaşıldığını hissettiği birinden alır. Anne eğer çocuğun duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını görebilen, hissedebilen, empati yapabilen ve verebilen bir anneyse, çocuk; “dünya güvenilir, ben insanlara güvenebilirim, güvenle bağlanabilirim” mesajını 0-3 yaşta almış olur. 

Bağımlılık sebebi genellikle o çocukluk döneminde anne ve baba tarafından ihmale maruz kalma, ilgi, sevgi, güven ihtiyacının tam olarak karşılanamamasıdır. O dönemde, anne depresyonda olabilir, evlilik ilişkisi kötü olabilir, kaygılı yapısı olabilir, kendi derdiyle uğraşmaktan çocukla ilgilenememiş olabilir, çocuğunu yetiştirme konusunda destek alamama durumu olabilir. Bu sebepleri çoğaltabiliriz. Bir diğer etken ise, çocuklarda 2 yaş inatlaşma dönemidir. Meselâ anne çocuğun tabağını dolduruyor ve çocuk yemeyeceğim diyor. Eğer anne az da olsa yemesi konusunda durumu tolere edemiyorsa, ‘o tabak bitecek’ şeklinde çocuğun üstüne gidiyor, müdahale ediyorsa, çocuk bu durumda kendi kişisel alanları ve tercihleri işgal edilmiş olarak hissettiği için, büyüdüğünde kontrol edilen ya da diğerini kontrol eden bir birey olmaya başlıyor. 

Bunu evlilik ilişkilerinde düşünecek olursak, çok kontrol etme durumu olduğu anda dengeler bozuluyor. Kontrolün mümkün olduğunca azaltıldığı ebeveyn çocuk ilişkisi ve eş ilişkisi sağlıklı ilişkidir. Aşırı müdahale bağımlı yapının oluşmasına sebep olur. 

Bir de şu olabiliyor; anne baba çocuğu şartlı seviyorsa “İstediğimi yapmasan, seni sevmem, terk ederim” diyor, çocuğu yalnızlaştırıyorsa o çocuk bilinçaltıyla bunu evlilik ilişkisine taşır. “İstediğini yapayım da eşim beni sevsin” gibi kendince çıkarımlarda bulunuyor. Meselâ eşi şehir dışına çıkması gerektiğinde yalnızlıkla baş edemez, yapışmacı bir yapıya sahip olur. 

Peki biraz da neler yapılabilir, onu konuşalım mı? 

Yaşımız kaç olursa olsun, “değerliyim, sevilmeyi hak ediyorum” duygusuna ihtiyaç hissediyoruz. İçimizde doyurulmamış tamamlanmamış çocukluk tarafımız olabilir, fakat bir yetişkin tarafımız da var. Yetişkin tarafımızla eğer o çocuğu büyütebilirsek, birey olmaya, bağımsız olmaya daha doymuş hale gelmeye başlıyoruz. Çocuk tarafımızı büyütemediğimiz zaman hep bir yetişkin arıyoruz ki içimizdeki çocuğu büyütsün. İşte bu da bağımlılık demek. 

Bir diğer şey ise “yalnız kalmayı başarma.” Çayımızı demleyip, film izlemek, kitap, Kur’ân, Cevşen okumak, duâ etmek gibi kendimizle kalacağımız anların olması, yalnızlık korkusuyla baş edebilirliği arttıran şeylerdir. Her insanın bağımlı bir yönü, eksik tarafları da olsa, güçlü yönleri mutlaka vardır. Kişinin diğer insanlardan ayrılmasına sebep olacak o güçlü tarafını bulması ve kullanması bu noktada çok önemli. 

Duygularınızı fark edin

Kişinin bağımlılıktan, bağlılığa doğru gitmesi için en önemli şeylerden biri de kendini tanıması ve duygularına odaklanmasıdır. Biz aslında duygularımızın arkasında saklıyız. Eğer biz duygularımızı biliyor, fark ediyor, yaşayabiliyor ve ifade edebiliyorsak, kendimizi biliyoruz, hayattan zevk alabiliyoruz, sağlıklıyız diyebiliriz. Hayatın içerisine güzellikler olduğu gibi zorluklar da serpilmiş. Kendi iç dünyamızda da olumsuz taraflarımızı, duygularımızı, bilmemiz, kabullenmemiz özellikle öfkemizin peşine takılmamız lâzım. Bir şey bizi öfkelendiriyorsa, endişelendiriyorsa orada önemli bir bam telimiz, hassasiyetimiz, yaramız var demektir. Buna odaklanmak, oradan kendimizi bulmaya ve ifade etmeye çalışmak gerekir. Biz biraz bağımlı tarafı olan annelerle yetişmiş, babaları tarafından çok fazla sevgiye doyamamış, savaşlar, zorluklar, kıtlıklar yaşamış bir toplumuz. Dolayısıyla insan olarak hepimizde, kısmen de olsa duygusal boşluklar, açlıklar ve travmalar var. Bu boşlukları ille de tıka basa dolduralım değil. Kendimizle bazen baş başa kalarak, hayatımızı minimal bir şekilde yaşayarak, fazlalıkları hayatımızdan çıkararak, fazla eşya almadan, alış veriş yapmadan, yalınlaşıp, sadeleşip, kendi içimizi, o duyguları dinlemek de bizi büyütecek şeylerden biri.

Okuyucularımız için son tavsiyelerinizi alabilir miyiz?

İhtiyaç duyduğunuz şeyi önce kendiniz, kendinize verin. Emin olun ki sizin ihtiyaç hissettiğiniz şey, kendinizde var. Neden? Çünkü toprak gibiyiz, o doğurganlık enerjisi var iç dünyamızda. Yetişkin tarafınızın, içinizdeki o çocuğa vermiş olduğu şey, o çocuk tarafınızı da büyütecek. Ama dışarıdan talep edip, almaya çalıştığınız şey, iç dünyanızdaki o çocuğu daima çocuk bırakacaktır. Buna dikkat etmenizi tavsiye ederim…

(Bizim Aile dergisi, Ekim 2018 sayısından alınmıştır.)

Etiketler: çocuk, aile
Okunma Sayısı: 3048
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı