"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çok uluslu olmak bir güç birlikteliğidir -2-

29 Kasım 2023, Çarşamba
Avukat Erdoğan Çelebi: “Milliyeti oluşturan hiçbir ırk, kavim inkar edilmez. Bu unsurlar, kavimler arası ‘ tanışmaya, yardımlaşmaya ve dayanışmaya’ vesile olmaları cihetiyle ehemmiyetlidir. Bu sebeple çok uluslu olması onun için bir zaafiyet değil güç birlikteliğidir. Çünkü ortak ırk üzerinden değil ortak inanç ve değerler üzerinden kurulan birlikte yaşama ve geleceğe birlikte yürüme azim ve kararlılığı söz konusudur.”

Allah katında en değerli olanınız...

üsbet milliyet fikri ise kaynağını mukaddes kitaplardan, peygamber uygulamalarından ve müceddid yorumlarından alır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Hucurat 13’te “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” denmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri bu ayeti izah sadedinde şöyle yorumlamıştır:

“Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım, tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa, sizi kabile kabile yaptım ki, yekdiğerinize karşı inkârla yabanî bakasınız, husumet ve adâvet edesiniz değildir.”

Diyanet’in Kur’an Yolu tefsirinde bu ayet şu şekilde izah edilmiş: 

“Müslümanların milliyet anlayışları bakımında dünya görüşlerini ve değer ölçütlerini dayandırdıkları âyetlerin başında bu gelir. Fertler, gruplar, kavimler, ümmetler, milletler siyasî, kültürel, biyolojik, coğrafî vb. farklarla birbirinden ayrılır; bu farklara bağlı olarak farklı kimlik sahibi olur, bu kimlikle tanınır ve tanışır. Ayrıca her biri kendi farkını, özelliğini bir gurur, değer ve övünç vesilesi yapar. Ayet farklı yaratılmanın “kimlik edinme ve bu kimlikle tanınma, tanışma” fonksiyon ve hikmetini onaylıyor; ancak farklı sosyal ve etnik gruplara mensup olmanın üstünlük vesilesi olarak kullanılmasını reddediyor; insanın şeref ve değerini, kendi iradesi ile elde etmediği etnik aidiyete değil, kendi irade ve çabasıyla elde ettiği evrensel değerlere bağlıyor. Ayetteki ‘etka’ kelimesinin içerdiği takvâ kavramı, evrensel değerleri, erdemleri edinme ve bunların zıtlarından titizlikle kaçınma ve sakınmayı ifade etmektedir (bk. a‘râf 7/26). Hak dine iman dışındaki evrensel değerler hangi kişi ve grupta bulunursa o, diğerlerinden daha üstündür, daha değerlidir. 

“Kur’an’ın nâzil olduğu zamanda Araplarda da kavimleri ve kabileleri ile övünme, kendilerini bu yüzden başkalarından üstün görme âdeti (kültürü) güçlü bir şekilde mevcuttu. İslâm insanların eşitliği gerçeğini ilân edince bunu sindirmekte zorlananlar oldu, bazı soylu aileler ve kabileler kızlarını diğerlerine veya âzatlı (eski) kölelere vermek istemiyorlardı. Hz. Peygamber (asm) bunlarla mücadele etti, müminleri eğitti ve meşhur Vedâ Hutbesi’nde bütün insanlığa şöyle seslendi:

“Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arap’ın başka ırka, başka ırkın Arab’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?’ Kendisini dinleyenler hep birden ‘evet’ dediler. ‘Öyleyse burada olanlar olmayanlara bildirsin!’ buyurdu (Müsned, v/411).”

Millet kavramı

İnanç ve değerler üzerinden yaşanan müsbet milliyet duygusu, ayetten de anlaşıldığı üzere tanışma, yardımlaşma ve dayanışmaya vesile olup evrensel değerlere de açıktır. Hem kendi milletiyle hem diğer milletlerle barışıktır. İttihad ve ittifak temelli, çok uluslu, çok inançlı, geniş meşruti ya da demokratik yönetimlerin mevcudiyetine yol açmıştır.

Millet kavramı ortak dil, din ve vatandaşlık temelleri üzerine kurulmuştur. Bu üçü yani “dil, din ve vatandaşlık” bir arada olursa kuvvetli ve oldukça sağlam temelli bir millet fikri ortaya çıkar. Ancak bunlardan ortak dil ve ortak vatan kavramları da önemli olmakla birlikte insanların sadece dinlerinin ortak olmasının da yine aynı millet içinde değerlendirilmeleri için yeterli olduğunu Bediüzzaman belirtmektedir. Çok uluslu ve çok dilli de olsalar ortak dine mensup olmaları onların tek bir millet içinde değerlendirmelerini sağlar.

Milliyeti oluşturan hiçbir ırk, kavim inkar edilmez. Bu unsurlar, kavimler arası “tanışmaya, yardımlaşmaya ve dayanışmaya” vesile olmaları cihetiyle ehemmiyetlidir. Bu nedenle çok uluslu olması onun için bir zaafiyet değil güç birlikteliğidir. Çünkü ortak ırk üzerinden değil ortak inanç ve değerler üzerinden kurulan birlikte yaşama ve geleceğe birlikte yürüme azim ve kararlılığı söz konusudur.

Böyle bir sistem, inancı esas alır, hakka dayanır; bu nedenle mana-yı harfî anlayışını benimser. Tanışma, yardımlaşma ve dayanışma gibi kavramlar üzerinden müsbet hareket anlayışına sahiptir. Çok ulusu bir arada yaşatması nedeniyle vahdet anlayışı söz konusudur. 

İnsanlar hukukta ve kanun önünde eşittir

Bu sistemler adalet-i mahzâyı yani masumu korumaya öncelik veren tam ve mutlak adaleti esas alır. Bu yönden suçun şahsiliği ilkesi önemlidir. Fertler rızası olmadığı halde devlet ve millet için feda edilmez. İnsanlar hukukta ve kanun önünde eşittir. Yöneticiler seçimle iş başına gelir, seçimle giderler. İşler liyakatli kadrolar üzerinden, şura, istişare ve meşveret usulüyle yürütülür. Sistem ayrıştırıcı değildir, barış ve bütünlüğe hizmet eder. 

Bu sistemlerde yönetimde kuvvetler ayrılığı söz konusudur. Yani yasama, yürütme ve yargı ayrı ve bağımsızdır. Bu güçlerin ayrı olması yönetimde dengeyi ve denetimi sağlar, denge ise adaletin diğer ifadesidir. Ayrıca aynı inanç üzerinden birlikteliği sağlama anlamında hilafet de gereklidir. Ancak tek kişiden ibaret bir halife anlayışı değil bütün ümmetin temsil edildiği bir Meclise ve şuraya istinad eden bir şahsı manevinin temsilcisi olan müstakim ve müstemir bir hilafet anlayışı faydalı olabilir.

Kur’an-ı Kerim gerek ferdin gerekse milletlerin üstünlüğünü inanç ve din üzerinden tanımlamıştır. Şahsın üstünlüğü takva ve ahlakla sağlandığı gibi milletlerin üstünlüğü de vahye muhatap olması ve Allah’ın adını yüceltme yani İlâ-yı Kelimetullah üzerinden tanımlanır.

Hadislerde de: -Siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur. -Kim ırkçılık propagandası yaparak ölürse... -Irkçılığa çağıran bizden değildir. -İnsanlar Adem’in çocuklarıdır. -Ey İnsanlar! Allah sizden cahiliye gururunu ve atalarla övünme adetini gidermiştir. 

Gibi kurallarla “ferdî üstünlüğün ancak takva ve güzel ahlak ile mümkün olduğu” belirtilmiştir.

İbn Ömer’den nakledildiğine göre, Rasulullah (asm), Mekke’nin fethi günü insanlara bir hutbe vererek şöyle buyurmuştur:

“Ey İnsanlar! Allah sizden cahiliye gururunu ve atalarla övünme adetini gidermiştir. İnsanlar iki gruptur: İyi, takva sahibi, Allah katında değerli kişi ve günahkar, bedbaht, Allah katında değersiz kişi. İnsanlar Adem’in çocuklarıdır. Ve Allah Adem’i topraktan yaratmıştır...” (Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 49; D 5116 Ebü Davud, Edeb, 110-111)

 - DEVAM EDECEK -

Okunma Sayısı: 2082
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı