"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demirel: Teröristleri tesbit ettiniz mi? Org. Üruğ: Bilmiyoruz sayın Başbakan

09 Eylül 2015, Çarşamba 00:01
1977’de AP milletvekili olan Recep Özel anlatıyor (3)

1. ORDU KOMUTANINA ANARŞİ KİTABINI FIRLATMASI…

Yine Demirel anlatıyor. “Komutanların hepsinin hazır olduğu bir Sıkıyönetim Koordinasyon Kurulu Toplantısında, İstanbul’u temsilen de İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ karşımda oturuyor. Necdet Paşa’ya ‘İstanbul’u kana bulayan, yaşanmaz hale getiren anarşi gruplarını, terör gruplarını tesbit ettiniz mi?’ Bana demesin mi, ‘Bilmiyoruz Sayın Başbakan’! Önümde Millî İstihbarat Teşkilâtı’na hazırlattığım rapor vardı, İstanbul’u kana bulayan 23 tane terör örgütü yazılıydı. Biraz da kalındı, Necdet Paşa’nın önüne attım. ‘Paşa! İstanbul’u bu hale getiren 23 tane örgüt bu kitabın içinde, gereğini yap!’ Daha ne yapayım…” 

Demirel hep sorardı; “11 Eylül günü Genelkurmay’la Millî Eğitim Bakanlığı arasında 28 tane bomba patlarsa, bunu kim önleyecek?” 

“24 Ocak kararları”nın pratiği şudur; ülkede yoklar var hale getirilecek, anarşi önlenecek.” Demirel’in başında bulunduğu Adalet Partisi hükûmeti, yoklukları, kuyrukları kaldırdı, ancak sıkıyönetim anarşiyi bir türlü sona erdirmedi. Hadise budur. 

Bu gerçeği 12 Eylül’den sonra ilk baş başa görüşmesinde Sayın Demirel Evren’in yüzüne de açıkça söylemiştir. “İstediğiniz her kanunu çıkardık. Size ‘vur’ emrini verdik. Bunların hepsini yapmadık mı?” diye soruyor, Evren Paşa da ‘”Evet yaptınız” diye cevaplıyor.

Bundandır ki sonradan Evren’in Trabzon’da yaptığı bir konuşmadaki ithama Demirel, “Kenan Paşa’nın Trabzon konuşmasındaki sözlerinin büyük bir kısmı yalandır” demişti…

“MEMLEKETİN İŞLERİNE VAZİYET EDİYORUM, KENDİLERİ BİLİRLER…”

Demokrasiyi inkıtaa uğratan ihtilâller ve ara dönemlerde merhum Demirel’in demokrasi mücadelesine yakından şâhit oldunuz. Özellikle 12 Eylül darbesi öncesinde – gününde- Demirel’le hâtıranızı anlatır mısınız?

12 Eylül öncesinde Meclis Başkanlık Divanı üyesiydim. 11 Eylül günü, İstanbul’dan Mehmet Kutlular Ağabey öğle vaktinde aradı. “Recep! Selçuk Karahan isminde yedek subay bir arkadaş var, gazeteye geldi. (Selçuk Karahan, bizim ilk parlamentoya girdiğimizde rahmetli Osman Demirci Hoca’yla Ankara’nın Yukarı Ayrancı semtinde tuttuğumuz evde o zaman yanımızda kalan Erzincanlı bir arkadaştı) ‘Çorlu’daki birlikler tam teçhizat Halıcıoğlu’na indiler. Bir kıpırdanma var, ama anlayamadım’ diyor. Sayın Demirel’i bul ve bu durumu ilet” dedi. Ardından da, (o zaman Manisa senatörümüz olan) “1. Ordu eski Komutanı Faik Türün Paşa bu hususu en iyi o bilir, Çorlu’daki birlikler mutad olarak Halıcıoğlu’na iner mi, Faik Paşa’ya da bir sor” diye bunu Faik Paşa’ya sormamı istedi.  

Ben hemen Faik Paşa’yı aradım; “Paşam, 1. Ordu Komutanlığı yaptınız. Mehmet Kutlular Bey’in selâmları var, Çorlu’daki birlikler Halıcıoğlu’na inmişler, aşçılara dahil herkese silâh dağıtılmış. Bu normal mi?” diye sordum. Cevabı, “Recep, bu normal bir şey değil. Sayın Demirel’in bundan haberi olsun” oldu. 

Akşamüzeri bu kez Demirel’i aradım, telefonu bir türlü düşürmek mümkün olmuyordu. İstanbul milletvekili ve Devlet Bakanı Ekrem Ceyhun’un özel telefonunu aradım, dedim ki “Ekrem Ağabey, Sayın Başbakan’a mutlaka ulaşmam lâzım, böyle bir durum var. ‘Sayın Başbakanla beraber çalışıyoruz, birazdan seni arayacak’ dedi. 10 dakika sonra Sayın Demirel aradı. “Efendim Mehmet Bey aradı, size de selâmları var” diyerek durumu anlattım. Demirel, “Recep, şu ana kadar Türkiye’nin meseleleriyle meşgul oldum. Ne yaptım ben! Memleketin işlerine vaziyet etmeye devam ediyorum, kendileri bilirler, Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin’e ‘Siverek’te problem var’ diye beş aydır söylüyorum, hep ‘bugün birlik gönderdik, yarın göndereceğiz’ dedi. Daha dün telefon ettim ‘Paşa ne oldu?’ diye; ‘Sayın Başbakan, iki gün içerisinde birlik gidecek’ diye konuştu…” Sonra sayın Demirel’in 10 Eylül’de Kara Kuvvetleri Komutanı’na telefon ettiğini ve bu cevabı aldığını teyiden öğrenmiştik. 

Yine darbe öncesinde Genelkurmay Başkanı Evren, Cumhurbaşkanı Vekili İhsan Sabri Çağlayangil’le haftalık görüşmesinde, fevkalâde saygılı bir vaziyet takınıyor, hatta ayrılırken bir emri olup olmadığını soruyor…

12 Eylül gecesi, saat 03’da Sayın Demirel’i evinden aradığımda direkt telefonu cevap vermiyordu, polis noktasını aradım. Bir albay çıktı. “Sayın Demirel’in nokta telefonu değil mi?” diye sorunca, karşıdaki ses; albay olduğunu söyleyerek kendini tanıttı. “Hayrola, sizin ne işiniz var orada?” diye sorduğumda da “Anlarsınız’!” dedi. Belli ki evi sarıp polis noktasını da ele geçirmişler, korumaları da devre dışı bırakmışlardı. Mâlum daha sonra Demirel’i Nazmiye Hanım’la birlikte Hamzakoy’a götürdüler…

“ALLAH ŞÂHİTTİR Kİ, HİÇBİR KABAHATİMİZ YOK…”

Sohbet sırasında, ihtilâlden sonra bütün milletvekillerinin telefonlarının kesilmesine rağmen Hamzakoy’daki Demirel’le görüşmenizden bahsetmiştiniz. Bu nasıl oldu?

12 Eylül’den sonra bütün milletvekillerinin telefonlarını kesmişlerdi. Benim iki telefonum vardı. İhtilâl’den bir gün sonra Cumartesi gün baktım, telefonum çalışıyor. O zamanlarda PTT’yi arıyorsunuz, istediğiniz telefonu söylüyorsunuz, onlar bağlıyor. Ben açtım telefonu PTT’deki görevliye, “Ben Recep Özel. Bana Hamzakoy’dan Başbakan Demirel’i bağlayın” dedim. “Emredersiniz” dedi. Çünkü bütün herkesin telefonu kesildiğinden benim telefonumun açık bırakılanlardan olduğunu zannetti. 10 dakika sonra Sayın Demirel karşımdaydı. O da şaşırdı, ben de şaşırdım. 

Demirel’in ilk sözleri şunlardı: “Allah şâhittir ki hiçbir kabahatimiz yok! Hangi kanunu istedilerse çıkarttık. Biz buna lâyık değildik. Bizim zarar görmemiz önemli değildir, ülke zarar görmesin.” Hamzakoy’dan böyle bir kısa görüşmemiz olmuştur. 

Bu arada şunu diyebilirsiniz. “12 Eylül’e gelinceye kadar Sayın Demirel hiç mi hissetmedi ihtilâlin ayak seslerini” diyebilirsiniz. Süleyman Bey’e bu soru da sorulmuştur. Hatta Evren’in Trabzon’da kendisini itham eden konuşması vardır. Güya Demirel’e “Güvenoyu isteyin, ayrılın, bu ihtilâli de size karşı yapmayalım” diye haber göndermiş. Sonradan öğrendik ki böyle bir haber yokmuş, Demirel Evren’le ilk karşılaşmasında, “Böyle bir haber bize gönderilmemiştir. Siz askersiniz, biz siyasetçiyiz. Böyle bir haber gelse dahi sizin dediğinizi yapmazdım, başka bir şeyi yapardım” diye bize bundan bir miktar bahsetmişti…

Daha sonra mâlûm Büyük Türkiye Partisi’nin “ihtilâl konseyi”nce kapatılması ve merhum Demirel ve arkadaşlarının Zincirbozan’a gönderilmesi ve yine darbe cuntasınca Doğru Yol Partisi’nin kurulması çalışmalarının vetolarla engellenip en son seçime sokulmaması meselesi var. Bu mücadelelerde neler yaşandı?

Zincirbozan’a gönderilme hadisesi şudur: Büyük Türkiye Partisi kuruldu, iki gün içerisinde binlerce kişi bu partiye kaydoldu. Millî Güvenlik Konseyi bu durumdan fevkalâde endişelendi. “Biz bunlara parti kurma müsaadesi verirsek iktidara gelirler ve bizden hesap sorarlar” korkusuna kapıldılar. Nitekim 1988’de Sayın Demirel Evren Paşa’yla ilk karşılaştığında, “Neden Büyük Türkiye Partisi’ni kapattınız?” diye soruyor, Evren’in cevabı, “İktidara gelirsiniz bizden hesap sorarsınız, intikam alırsınız!” oluyor. 

31 Mayıs 1983 radyo ve televizyonlarda okunan Millî Güvenlik Konseyi’nin 79 sayılı bildirisinde Büyük Türkiye Partisi’nin kapatıldığı ve 15 kişinin Zincirbozan’a gönderileceği duyuruldu. İki gün içerisinde de ismi sayılanların Zincirbozan’da olması isteniyordu. Hatta bu sayının 65’e çıkacağı söylenildi. İlk 15 kişilik heyetin içerisinde Süleyman Demirel, Hüsamettin Cindoruk, Mehmet Gölhan, Ekrem Ceyhun, İhsan Sabri Çağlayangil gibi Adalet Partililerle CHP’den de sayın Deniz Baykal ve arkadaşları var. 

1 Haziran 1983’te Süleyman Bey Güniz Sokak’taki evinde kalabalık bir gruba, “Bize yol göründü, tekrar ‘Medrese-i Yusufiye’ye gidiyoruz” dedi. Güniz Sokak’taki evindeki ofisine beni de çağırdı; “Zincirbozan’a gidiyoruz, öyle görünüyor ki sıkıntılı günler başlayacak, Allah yardımcımız olsun. Dışarıyla irtibatı sen temin edeceksin” dedi. Salona geçtik, çok kalabalıktı. Eski bakan ve milletvekili arkadaşlarıyla konuştu. 2 Haziran günü birlikte Zincirbozan’a gitmek üzere yola çıktık. 

Sayın Demirel’in arabasında Necmettin Cevheri ve İsmet Sezgin vardı. Demirel’in arkasında da Ekrem Ceyhun, Mehmet Gölhan, Turgut Yücel ve ben vardım. Birkaç arabalık bir konvoydu. Ankara’dan Zincirbozan’a kadar yol boyunca askerin eskortluğunda gidiyoruz. Doğru Yol Partisi il teşkilâtı Bursa yakınlarında bir tesiste kahvaltı verdi. Daha sonra milletvekilimiz olan il başkanı Abdülkadir Cenkçiler, Demirel’e, “Efendim biz sizinle gelemeyeceğiz. Zira askerler herkesin arabasının kontak anahtarını toplamışlar” dedi. Sadece Demirel’le beraber giden arabaların dışında hiçbir arabaya müsaade etmediler. Demirel’le orada kucaklaştılar, helâlleştiler. 

Tam Bursa kavşağından geçerken resmî elbiseli bir polis nöbet tutuyor. O hadiseyi hiç unutamam, elinde silâh “Demirel, bu milleti kurtar!” diye bağırıyordu. Ama yol boyunca her kilometrede asker dikmişler. Bu arada bir Renault, Demirel’in arabasının önüne geçti arabadan beş kişi indi. Demirel de indi, kucaklaştılar. Askerler geldi, o beş kişiyi yaka paça uzaklaştırmaya çalıştılar. Onlar ise “Ayrılsak da beraberiz’ diye seslenip Demirel’e el sallıyorlardı…

Yine yol boyunca Demirel’in geçeceğini haber alanların tarlalardan, uzaktan el sallayıp selâmladıklarını hiç unutmam. Akşamüzeri Demirel’i ve arkadaşlarını Zincirbozan’a teslim ettik ve döndük. Ankara’ya döndüğümüzde ilk olarak Güniz Sokak’taki evine gittim. Cuntacıların şu husûmet ve hıncına bakınız ki, Demirel’in ev telefonlarını da koparmamışlar, parça parça etmişlerdi…

Merhume Nazmiye Hanım çok inançlı ve çok vakurdu. Çocuklarım küçüktü, Güniz Sokak’a çok yakın oturuyorduk. Eşim çocukları alır, her gün 9-12 arasında Nazmiye Hanım’a giderdi.

RÖPORTAJ: CEVHER İLHAN  -  MEHMET KARA  -  MELİH TEKİN

Okunma Sayısı: 5351
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali KANDİL

    9.9.2015 09:33:02

    Bu ropörtajlar kitap haline getirilirse çok iyi olur...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı