"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmam-ı Rabbani’den davet gelse...

16 Mart 2015, Pazartesi
Biz de her Mü’min gibi ‘İki cihan güneşi’ne gitmeyi beklerken onun dostlarından dünyevî bir davet geldiğinde “gitmemek olmaz” dedik.

Hindistan Notları / Ahmet BATTAL

Davetiye aslında kimden?

Gezen bilir” sloganıyla çalışan ve dünyayı gezene bildiren Üç Bey Turizm ile iki yıl önce Kudüs’ü ziyaret etmiştik ve gözlemlerimizi “İttihad-ı İslam’ın Düğüm Şehri: Kudüs” başlıklı üç günlük gezi yazısıyla Gazeteniz Yeni Asya’da paylaşmıştık.

Ekrem, Muhammed ve Hulûsi Gülseren kardeşlerin işletmesi Üç Bey Turizm’den bu kere Hindistan turu daveti vaki olduğunda hem o verimli ziyareti hem de bir başka daveti hatırladık:

Bediüzzaman Mesnevi-i Nuriye’de (s. 109) ölüme ve ötesine hazırlıkla ilgili bir örnek veriyor. Şöyle:

“İ’lem eyyühe’l-aziz! Kabir, âlem-i âhirete açılmış bir kapıdır. Arka ciheti rahmettir, ön ciheti ise azaptır. Bütün dost ve sevgililer o kapının arka cihetinde duruyorlar. Senin de onlara iltihak zamanın gelmedi mi? Ve onlara gidip onları ziyaret etmeye iştiyakın yok mudur? Evet, vakit yaklaştı. Dünya kazûratından temizlenmek üzere bir gusül lâzımdır. Yoksa, onlar istikzarla ikrah edeceklerdir.

“Eğer İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî bugün Hindistan’da hayattadır diye ziyaretine bir dâvet vuku bulsa, bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak ziyaretine gideceğim. Binaenaleyh, İncil’de ‘Ahmed’, Tevrat’ta ‘Ahyed’, Kur’ân’da ‘Muhammed’ ismiyle müsemmâ iki cihanın güneşi, kabrin arka tarafında milyonlarca Farukî Ahmed’lerle muhat olarak sâkindir. Onların ziyaretlerine gitmek için niye acele etmiyoruz? Geri kalmak hatâdır.”

İşte biz de her Mü’min gibi kabrin arka tarafından davet eden iki cihan güneşine gitmeyi beklerken onun dostlarından dünyevî bir davet geldiğinde “gitmemek olmaz” dedik.

Hem sorduk kendimize: İmam-ı Rabbaninin kabri Hindistan’dadır. Tamam. Acaba ruhaniyeti itibariyle kendisi de orada mıdır?

Cevap Barla Lahikasından (s.190) geldi: “Gavs-ı Âzam gibi, memattan sonra hayat-ı Hızırîye yakın bir nevi hayata mazhar olan evliyalar vardır. Gavs’ın hususî İsm-i Âzamı, ‘Yâ Hayy’ olduğu sırrıyla, sair ehl-i kuburdan fazla hayata mazhar olduğu gibi, gayet meşhur, Mâruf-u Kerhî denilen bir kutb-u âzam ve Şeyh Hayâtü’l-Harrânî denilen bir kutb-u azîm, Hazret-i Gavs’tan sonra mematları hayatları gibidir. Beyne’l-evliya meşhur olmuştur.”

Bu dersten ders aldık ve “demek İmam-ı Rabbani gibi bir kutup da hayatta olabilir” dedik. Hindistan’da kendisini ziyarete karar verdik ve harekete geçtik. Elbet gitmişken başka şahısları ve yerleri de göreceğiz.

Siz okuyucularımızla da hatıralarımızı paylaşmaya çalışalım.

Sisler arasında Tac Mahal

Hindistan dünyadadır, temizlik imandandır…

Biz Rabbanî düşüncelerle de gitmeye niyetlensek, neticede Hindistan dünyanın bir parçası. İlginç bir parçası. Göreceklerimizin bazısı dünyevilere ait.

Bunun da bilinciyle, yol arkadaşımız muhterem ağabeyimiz Aydın Battal ile birlikte vize randevusu aldık. Ankara’da Hindistan büyükelçiliğine vardık. İşimizi kolaylıkla gördük, ama bir şey dikkatimizi çekti. Özür dileyerek paylaşıyoruz: Bizim gibi vize için gelen bir zat, küçük abdest ihtiyacını gidermek için mekân sordu. Görevli olumsuz cevap verdi. Şaşırdık. Zira koskoca büyükelçilik kampüsünde ve binasında misafirlerin kullanabileceği bir wc olmaması garip geldi.

Tac Mahal Camiinde mermer seccadeler

Ancak Hindistan ziyaretimizin ilk saatlerinden itibaren bu şaşkınlık bitti. Zira Hindistan’da hacet gidermek için yer aramaya pek hacet yok! Sanki herkes her yerde yapabilir! Zira burası dünyadır, mel’abegâhtır.

Başta söyleyelim. Bu garip tanışma ve tatsız girişe rağmen Hindistan’ın kendisi elbette tümüyle böyle değil. Evet, kalabalık ve düzensiz bu ülkede ciddi bir temizlik problemi var ama ciddi bir silkinme ve gayret de var. İnşallah başarırlar. Biz de mutlu oluruz.

Silahların gölgesinde namaz

Uçağımız Pazarı Pazartesiye bağlayan geceyi bizim için üç buçuk saat kısalttı. Biz batıdan uçarak başkent Delhi’ye vardığımızda güneş de doğudan uçarak bizi karşılamaya geliyordu. Güneşten önce indik Hazreti Abdullah Dehlevî’nin (K.S.) mekânı Dehli’ye.

Profesyonel insan, samimi rehber Sercan Ünsal Bey kırk dört kişilik tur ekibimizi karşıladı. Gümrükten geçtik ve sabah namazımızı havaalanında eda ettik. Havaalanının uygun bir köşesinde, hazır tur seccadelerimizle bir-iki kişi derken büyücek bir cemaat oluvermişiz. Selam verince baktık ki etrafımızda tüfenkli askerler var. Bazıları da sarıklı. Önce şaşırdık. Acaba yanlış mı yaptık diye. Ama hemen anladık ki onlar aslında bizi herhangi bir provokasyona karşı korumak için tedbir almak üzere gelmişler.

Köprü altı berberi!

Böylece Hindistan’a namaz bekçisi Sihlerle girmiş olduk. Çok kültürlülüğün harika bir örneği olarak duyduğumuz Hindistan bizi kültürel hoşgörüsü ile de bağrına basmış oldu. (Bu güzel hatıranın bir de zıddı var ki onu okumak için azıcık sabredeceksiniz!).

Salı sabahı Delhi Havaalanından otobüsle doğruca beş saat uzaktaki Jaipur şehrine hareket ettik.

Uyumak yerine çevreyi izlemek istiyorduk. Ama sis etrafımızı görmemizi engelliyordu. “Sabah sisidir, geçer” diye düşündükse de yanılmışız. Meğer sis bu ülkenin tabiatında varmış.

Filler trafikte...

Böylece İngilizlerin bu ülkeyi neden sevdiğini(!) ve sömürdüğünü daha iyi anladık. Hindistan’ın sisi İngilizlerin kendi ülkesindekine benziyor. Bir farkla: Britanya adasında sis hava kirliliği ile karışık değildi. Burada ve galiba tüm Hint yarımadasında maalesef hava da kirli, su da, toprak da. Hindistan’dan dünyaya kimyasal madde ihraç eden İngiliz fabrikalarının kiri maalesef Hintlilere kalmış. Yeni yeni temizlemeye çalışıyorlar. Kirlilik o seviyede ki beş yıldızlı otellerin musluklarından akan suda bile kimyasal madde kokusu var.

Okunma Sayısı: 4123
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı