"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstanbul camilerinden iç sızlatan manzaralar

05 Eylül 2017, Salı
Camilerin manevi atmosferi, sanat değeri, yapılış tarih ve kültür havasından ziyade gözümüze çarpan ve hakikaten içimizi sızlatan çok önemli eksiklikleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Dini, milli, tarihi eserlerini seven, değer veren, saygı gösteren herkese merhaba...

Kur’an’da, 12 civarında ayetle direkt olarak “Yeryüzünü, tarihi, tarihteki kavimleri” dolaşarak yaşanan hadiselerden ibret almamız ferman edilir, öğüt verilir.

26-28 Ağustos 2017’de eşimle birlikte Yalova’dan hareketle İstanbul’un Sur içindeki tarihi, özellikle selatin (Sultanların, padişahların yaptırdığı) camileri görmek için erken saatlerde yola çıktık. Camilerin manevi atmosferi, sanat değeri, yapılış tarih ve kültür havasından ziyade gözümüze çarpan ve hakikaten içimizi sızlatan hatta parçalayan çok önemli eksiklikleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.

TARİHİ ESERLER YÖNÜNDEN DE DÖKÜLÜYORUZ!

Başta şunu söyleyelim: “Tarihi eserler” mevzuunda da dökülüyoruz!

Bu değerlendirme, ütopik/hayali değil, bizzat müşahade/gözlem ve tecrübelerimize dayanıyor.

Hedefimiz “tarihi ve mukaddes eserler” hakkında şuurlanmaya katkıda bulunmaktır.

Ve özellikle etkili yetkilileri ve ilgilileri uyarmak istiyoruz. Kısaca maksadımız üzüm yemektir… Kültür ve Turizm Bakanlığı, Belediye, Müftülük ya da hangi kurumların sorumluluğundaysa çözüm üretmelerine katkıda bulunmaktır.

Zaten buna mecburuz ve mükellefiz. Daha doğrusu mecbur da kaldık. Zira, bizim aynamız olan bu tarihi mekânları milyonlarca yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor. Dünyanın başkenti İstanbul’un tarihi mekânlarında böylesine nahoş manzaralar çok kötü propagandalara sebep olmaz mı; milletimizin, ülkemizin itibarını zedelemez mi? Ve bizi maddi zarara da uğratmaz mı?

Biz, kendi memleketimizin tarihi değerleri hakkında böylesine olumsuz şeyler gözlemler ve düşünürsek, acaba her fırsatta Müslümanları lekelemek isteyen ecnebiler ne düşünür?

SANATSEVERLERE BARİYER

Sultanahmet, Nuruosmaniye ve Süleymaniye gibi İstanbulun sembol camilerinden başlamak istiyoruz. Bu mukaddes mekanlarda tespit ettiğimiz üç temel sıkıntı var:

Birincisi: Camilerin içlerinde hanımların geçmemesi için bir hat çekilmiş, bariyerler konulmuş. Görevliler hanımların geçmesine izin vermiyor.

Ben de devlet memuruyum. Devletin işleyiş sistemini biliyorum. Bu tarz uygulamalar keyfi olamaz. Resmi her icraat kanun, yönetmelik, yönerge veya talimatlara dayanması gerekir.

Ayrıca vicdana ve mantığa da uyması gerekir. Buralar kamusal alandır. Hanımların da herbiri farklı bir sanat harikası olan mihrabı, minberi ve diğer mekânları yakından görme ve gezme hakkı vardır. Bu hak ve özgürlüğü elinden alınamaz.

Bu yazıyı BİMER’e de göndereceğiz. Lütfen bize verilecek cevapta da ilgili kanuni dayanaklar yazılsın. Zira, bir çözüm bulunamazsa ve kanuni dayanak gösterilmezse dava ederek hakkımızı arayacağız.

Bu arada, “Namaz kılınırken, bayanların erkeklerin önünden geçip mihraba, minbere yönelmeleri dinen uygun değil!” gibi bir cevap verilmesin. Çünkü kastımız cemaatle namaz kılındığı an değil; namaz öncesi ve sonrası vakitlerdir.

Cemaatle namaz kılmanın dışında, bayanların öne geçip mihrabı, minberi görmesinde, incelemesinde hiçbir mahzur yoktur. Zaten turist dahil, ihtiyacı olan bütün bayanlara camilerin avlusunda eşarp ve uzun etek veriliyor. (Bu uygulama için tebriklerimizi sunuyoruz.)

“Namaz kılanların huşu ve tadil-i erkanlarına zarar verir!” düşüncesi hakim ise-ki böyle olduğunu düşünüyoruz-şöyle bir uygulama yapılır. Yerli ve yabancı turistlerin gezdiği meşhur tarihi, selatin camileri bellidir. Cemaatle namaz kılınma anının dışında bu camilerde şöyle bir uygulama yapılabilir:

Bariyerler tek başlarına veya küçük gruplar halinde cemaatle kılanlar için konulabilir. Camiin girişinden minberin sağ tarafı onlara tahsis edilebilir.

Ayrıca, bildiğiniz gibi camilerde mahfil/mahfel denen bölümler vardır. Bu bölüm şöyle anlatılıyor:

Mahfil/mahfel: Camilerde etrafı çevrilmiş olarak bulunan veya yerden yüksek olarak yapılmış bölümlerin adıdır. Camilerde aynı zamanda binanın yüksekliğine göre duvar boşluklarına bir hareket vermek üzere veya namaz kılınması için ikinci bir mekan kazanmak üzere sütunlar üzerine yapılmış balkona benzeyen alanlardır.

Padişahlar için yapılmış olanlarına “Mahfel-i Hümayun veya Hünkâr Mahfili”, müezzinler için yapılmış olanlarına ise “müezzin mahfili” denir.

Diğer taraftan camilerimizde son cemaat yerleri de vardır. Bilhassa selatin camilerinde mutlaka vardır.

Son Cemaat: Namaz kılmak üzere gelen, ancak vaktinde cemaate yetişemeyenlerin sonradan arka tarafta namazlarını kılabilmeleri için ayrılmış bölümlere son cemaat bölümü denir.

İşte mahfil/mahfel ve son cemaat yerleri yalnız başına veya küçük gruplar halinde kılmak isteyenler için ayrılabilir. Yerli ve yabancı bayan veya erkek turistler de rahatlıkla tarihi camilerimizi gezebilir, inceleyebilir. Bu da turizmimize ayrıca bir değer kazandırmaz mı?

UMARIZ ETKİLİ YETKİLİLER VE İLGİLİLER, BU YANLIŞA SON VERİR

Üzerinde ısrarla ve hassasiyetle durup, ilgililerin ve yetkililerin dikkatlerini çekmek istediğimiz ikinci husus:

Özellikle de Sultanahmet Camii için belirtmek isterim. Avlusunda o kadar çok açık-saçık kişi var ki, asıl sınırlandırma ve yasaklama bu konuda olmalı. Zira, bizim bile en sevdiğimiz cami olmasına rağmen; buraya namaz için giren her Müslüman gibi, “Acaba bu kadar açık manzaralar nedeniyle cemaat sevabından daha çok günah mı kazanıyoruz? Böyle nahoş bir yerden geçip namazımızı huşu ile kılabilir miyiz? Namazımızın huşusuna bir zarar vermiyor mu?” diye içimizden geçirmeden edemiyoruz. 

Bu ne tuhaf, ne çelişkili bir uygulamadır ki, dünyanın en fazla ziyaret edilen yirmi mabedinden birisi olan Sultanahmet Camiini Müslüman hanımların ziyaretleri sınırlandırılırken, avlusunda tesettüre uymayan giyimli kişiler istedikleri gibi dolaşabiliyor! Hele hele uzaklardan gelen ziyaretçiler için yazık değil mi?

Umarız, etkili yetkili ve ilgililer bu yanlış ve yasaklı uygulamalara son verir. Biz de, diğer ehl-i iman da gönül rahatlığıyla tarihi, Selatin camilerini gönül rahatlığıyla ziyaret edebilsin, bu tarihi ve sanat değeri büyük olan camilerde huşu ile namazlarını kılabilsinler!

*

Bu mevzularla bağlantılı olarak yetkili ve ilgililerin dikkatini çekmek istediğimiz üçüncü husus şudur:

Selatin camilerin en güzel yerlerinden birisi de “Hünkâr Mahfilleridir.” 

Selatin veya mahfili bulunan tarihi bütün “camilerin mahfilleri hangi mantığa göre kapalı tutuluyor?” anlamış değiliz. Şahsen defalarca Sultanahmet Camii’ne gelmeme rağmen mahfilini ziyaret edemedim.

Bu yasağın hangi kanun veya hangi mantığa dayandığını merak ediyoruz. En azından en uygun bir zaman dilimi belirlenir ve o saatlerde başlarına birer görevli koyarak ziyarete açılabilir.

KAPALI MOLLA GÜRANI CAMİİNİN İÇİNDE TUVALET YAPILMIŞ!

Dördüncü husus: Vefa Semtindeki Molla Gürani camiindeki içler acısı hali nazar-ı vicdanınıza ve himmetinize getirmek istiyoruz:

Yıllar önce şahsen ziyaret etmek istemiştim, ama terkedilmişti. Seneler sonra “Artık durum değişmiştir, dindar iktidar bu durumu değiştirmiştir!” diye bir daha gittim. Yine ziyarete kapalıydı.

Keşke gitmez olaydık ve bu acı tabloyu tekrar görmeseydik! Şahsen 72 il gezdim. Yüzlerce camii ziyaret ettim. Şimdiye kadar hiçbir yerde rastlamadığım bir sefaleti Molla Gürani camiinde gördüm!

En azından dış pencereden bakayım dedim. Aman Allah’ım; camiin bir kısmı umumi tuvalete çevrilmiş! Bu nasıl bir skandaldır?

Yıllardır sahip çıkılmayarak yok olmaya terk edilen tarihi bir mabedin-tarihi olmasa da, mabed olmasa da-içerisine nasıl tuvalet yapılır? Kimler yapmıştır? Nasıl yapmıştır? Kimler göz yummuştur?

Muhteşem Süleymaniye Camiine çok yakındır Molla Gürani Camii. Bizim için etrafı hiç tekin değil! Ya bir turist gelse ne düşünür? Yerli bir ziyaretçi olarak utandık ve kahrolduk!

Bildiğimiz kadarıyla, İstanbul’da kiliseden camiye çevrilen 17 eserden birisi olan bu tarihi yapıya neden sahip çıkılmıyor?

İbadete kapatmak, üstüne üstlük içine tuvalet inşa etmek-etmeye göz yummak veya haberdar olmamak-ne Müslümanlığa ne de insanlığa sığar!

İlgili ve sorumlular bir an önce bu rezilliğe son versinler lütfen! Zaten parası kat kat verilerek satın alınan ve camie çevrilen bu eserlerden elimizde çok yok. İstanbul’da topu topu 17’si kalmıştır.

*

Son olarak, genel bir yaraya parmak basmak istiyorum. Ziyaret etmek istediğimiz camilerin çoğunu ziyaret edemedik. Sebebi ise maalesef camilerin namaz saatleri dışında açık olmaması.

CAMİ TURİSTLERE AÇIK, MÜSLÜMANLARA KAPALI!

Hiçbir şekilde camilerin kapalı olmasının mantıklı, kanuni ve ahlaki olamayacağını düşünüyoruz. Hele hele, mevzubahis Suriçi camiler ise.

Eğer bunun sebebi hırsızlık veya başka olumsuz bir durumdan dolayı yersiz, yakışıksız tedbir söz konusu ise, bir güvenlikçi görevlendirilerek bu mesele çözülebilir.

Nasıl oluyor da dünyanın dört bir yanından gelen insanlar mesela Sultanahmet gibi camileri sabah namazından sonra ziyaret edebiliyor da bu ülkenin Müslüman vatandaşlarının camilere ziyareti sadece namaz saatleriyle sınırlandırılıyor?

Çok çarpıcı bir örnek verelim: Atikali Semtinde Fethiye Camii ve Müzesi var. Cami ikiye bölünmüş; yarısı cami, yarısı da müze olarak hizmet veriyor.

5 lira verdim; müze kısmını gezdim. Cami kısmı kapalı olduğu için ziyaret edemedim! Müze kısmında en az iki güvenlik görevlisi vardı. Cami kısmında ise hiç kimse yoktu.

Acaba cami müze kısmından daha mı önemsiz? Bir vatandaşın, Allah rızası için gelip 2 rekat namaz kılmak istemesi, devletimiz nazarında 5 lira kadar değeri yok mudur? Eğer yoksa, tablo bu! Yok, varsa eğer bu çarpıklığın mantığı ne?

*

Girişte ifade etmeye çalıştığımız gibi derdimiz üzüm yemek, yani, eksiklerin tamamlanmasını, kusurların örtülmesini, giderilmesini sağlamaya katkıda bulunmaktır.

Özellikle vurgulamak istiyoruz ki, eksiklerini gördüğümüz ve düzeltilmesini istediğimiz bu hususlarda hangi kurum cevap verecekse kanuni dayanaklarını da yazsınlar lütfen.

Eğer sathi cevaplarla geçiştirilip çözüme yönelik adımlar atılmazsa; vatandaşlık hakkımızı kullanarak ilgililer kişi ve kurumlar hakkında resmi ve kanuni işlemleri başlatmak mükellefiyetindeyiz.

Etkili, yetkili ve ilgililere şimdiden teşekkür eder; muhterem okuyucularımızın katkılarını beklediğimizi ifade etmek isteriz.

Dizi - Yazı: C. İlknur Çalık

Etiketler: istanbul
Okunma Sayısı: 4532
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı