"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstanbul'un kimliği kayboluyor

11 Mart 2015, Çarşamba
İstanbul’da son dönemde büyük yatırımlar var. Siteler ve gökdelenler ardı arkasına geliyor. Bu yapılaşma ile İstanbul’un çehresi de size göre olumlu değişiyor mu?

İstanbul’daki inşaat faaliyetleri istihdam meydana getirdiği için, bir hareketlilik getirdiği için bizde bir sevinç oluşturuyor. Ancak, bu hareketlerin planlı bir şehir dokusuna oturamayışı, spontane (anında yapılan) oluşu şehirde bir nevî yaralar açıyor ve şehrin kimliğinin kaybolmasına neden oluyor. İstanbul biliyorsunuz, çok tarihe doğru geri giden, birçok imparatorluğa da ev sahipliği yapmış ve dünyanın ender yerleşimlerinden birisi. Ben dünyada çok yer gezdim. Bütün şehirleri sürekli geziyorum. İstanbul hakikatten bütün bozulmaya rağmen, son 50 yılda hâlâ coğrafî, tarihsel ve kültürel açıdan başı çeken bir şehir. İstanbul’un bazı sıkıntıları var. Bir tanesi, yabancı konuklarıma anlatamadığım, yüzde 70’inin illegal oluşu. Bunu kabul ettiremiyorum, inanamıyorlar. Nakkaştepe’ye, Çamlıca’ya çıkıyoruz, ünlü hocalar geliyor, Dünya Mimarlar Birliği Başkanı geldi. Bakıyoruz Boğaz, saraylar, ama diyorum sonunda yüzde 70’i İstanbul’un kaçaktır. Bunu bir türlü kabul edemiyorlar. Şaka yapıyorum zannediyorlar. Şimdi bu kaçak doku kentsel dönüşümle yavaş yavaş toparlanmaya çalışıyor ve birçok yerde yeni projeler patlıyor. Ama bunlar şehrin ana master planı olmadan yapılıyor. Lokal olarak kararlar alınıyor. Otorite çok dağılmış durumda. Bir taraftan Büyükşehir Belediyesi, bir taraftan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir taraftan Turizm Bakanlığı, bir tarafta Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, bir taraftan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı. Bakın bazılarını saydım. Bütün bu kuruluşların bağımsız olarak plan yapma yetkisi oldu. Bunların çoğu bu hükümet zamanında verilmiş oldu. Tabiî, herkes kendi değerleri, inançları, menfaatleri doğrultusunda planlama yapıyor. O zaman şehrin bütüncel planı yok oluyor. 

Kentsel Dönüşüm İstanbul’daki bu sıkıntıları giderecek mi?

Orada da şöyle sıkıntılar var. Kentsel Dönüşüm birlikte ciddî mimar arkadaşlar, ciddî firmalarla güzel projeler yapılıyor. Ama bir başka boyutu da var. Kentsel dönüşümde olaya, yıkıp yapma süreci olarak bakılmaya başlandı. Olayın sosyal yönü, psikolojik yönü hiç irdelenmedi. Finansman konusu var. Hukukî altyapı konusu var. Bunlar kısmen aşılmaya çalışılıyor. Kentsel Dönüşüm Yasası’nda çok ciddî hukukî boşluklar var. Mağdur olan insanlar olabilecek. Bu boyuta hiç eğilemedik. Bir binadasınız, 20 daire var. Orada yaşayan bir yaşlı hanımefendi var. Bir daire edinmiş, kafasını sokmuş orada yaşıyor. Şimdi bu kadını nasıl çıkaracaksınız? 80 veya 90 yaşında “hadi git çık, kredi al, bilmem ne yap” nasıl denecek? Başka bir yerden bir daire verilecek. O kadın mutfağa bile zor gidiyor. Bu boyutlara pek girilmemiş. Bazı kesimler mağdur olabiliyor. Ama benim daha çok üstünde durduğum sosyopsikolojik boyutu. Şimdi, düşünün ki ben Kalamış’ta doğdum, büyüdüm. Beni ben yapan Kalamış’ın denizi, Kalamış’taki iskele, oradaki çeşme. Çitlenmik ağaçları, atkestanesi ağaçları, eski köşkler, onların Fransız mimarisinden gelen bahçeleri, içinde havuzlar gibi bir ortamda yetişmişim. Şimdi siz geliyorsunuz, makinelerle dümdüz edip, yeni betonarme binalar yapıyorsunuz. Ne kadar güzel olursa olsun, ne kadar lüks olursa olsun benim hafızamı siliyorsunuz. Beni ben yapan o değerleri yok ediyorsunuz. Bu boyut hiç çalışılmıyor, konuşulmuyor. Eğer ben şanslı bir insansam, yine aynı yerde belki bir ev sahibi olabilirim. Daha şanssızlar, başka yerlere deplase olmak zorunda kalıyorlar. Doğduğu, büyüdüğü yerden gitmek zorunda kalıyorlar. Bu boyut hiç çalışılmadı. İnsanların böyle bir mekanik parça gibi, robot gibi ele alınması doğru değil. 

İstanbul’un nüfusu sürekli artıyor. Buna bağlı olarak trafik yoğunluğunda da büyük bir artış oluyor. Bu duruma nasıl bir çözüm bulunacak?

Kentsel Dönüşüm yapılırken mecburen emsaller yükseltiliyor. Daire adeti arttırılıyor. O yerleşen nüfus büyüyor. Sadece trafik değil, tüm donatı dediğimiz, yani ilkokulu eksik, bahçe parkı eksik, hastanesi eksik, ulaşım yeterli değil, altyapı yeterli değil. Bu konular da çözümsüz durumda. İstanbul’da günde 500 yakın araç aldığını biliyoruz. Bu çok korkutucu bir istatistik. Her sabah 500 yeni vasıta trafiğe katılıyor. 20-30 tane de hurdaya çıkıyor. Aradaki fark çok büyük. Bu bizi çok korkutuyor. Köprülerle çözülmesi mümkün değil. Üçüncü köprüden çok şey beklememiz yanlış. Üçüncü köprü transit trafik geçiş için düşünülmüş bir köprü. Marmaray’ın altından geçen, benim de zamanında katkım olan tüp geçişlerin faydası olacağını tahmin ediyorum. Ben tüp geçişi 1990’larda çizdim. Sonra hükümetler onu aldı. Sayın Tayyip Erdoğan’a nasip oldu. Helâl olsun, o yaptı. Monoray’ı da yaptım. Şimdi onu da yapıyorlar. Ama birçok büyük hareketin ulaşımda İstanbul’a gelmesi lâzım. Yoksa, hele bir deprem durumunda ulaşımın işlememesi çok korkutucu bir tablo ortaya çıkarır.

Her büyük bir projenin içine bir AVM konduruluyor. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?

AVM’ler artık sıktı diyorum. O hakikaten tadını kaçırmış bir süreç oldu. Özellikle İstanbul için yeter. Bizde şu yoktu: Avrupa’da meydan kültürü var. Bizde yok. Bizde cami ve cami avlusu ile etrafı var. Şimdi AMV’ler meydanların yerini tuttu. Çünkü bizdeki meydanlar da otobüs deposu haline geldi. İşte Taksim’i biraz yayalaştırdılar. Ama diğer bütün meydanlar Beşiktaş, Kadıköy, Beyazıt nereyi alırsan al otobüslerin, dolmuşların geçtiği yerler oldu. İnsanların şöyle eşini koluna takıp gezeceği yerler değil. AVM’ler bunların yerini aldı. Ama o da çok tüketime dönük, insanların cebinde kaç para varsa, onu nasıl söküp alırım şeklinde çalışan müesseseler haline geldi. Ben o sürecin de artık durması yönünde düşünüyorum.

Röportaj: Erol DOYURAN / [email protected]

Okunma Sayısı: 2960
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İLHAN

    11.3.2015 06:18:24

    Küstüm,küstüüüm,küstüüüüm,kırgınım,kırgınııım,kırgınııp nasıl oyun amma.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı