"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

'Komutanları emekli edelim' dedik, Korutürk engel oldu

01 Ekim 2015, Perşembe
Kıratlıoğlu: “12 Eylül öncesi komutanları emekliye sevk edelim” dedik. Kararnameyi hazırladık. Cumhurbaşkanı Korutürk, “Ben imzalamam” dedi ve askerlerden yana tavır alıp emeklilik kararnamelerini hazırladığımızı onlara haber verdi.

12 EYLÜL DARBESİ ÖNCÜSÜ “İKİ MEKTUP” MESELESİ

12 Eylül darbesi öncesinde neler oldu? Hangi haksız suçlamalar ve karalamalarla ihtilâle zemin hazırlandı?

Eylül 1979 yılında milletvekilliği ara seçimde Adalet Partisi 50 senatörün 33’ünü ve 5 milletvekilliğinin 5’ini de aldı. Bunun üzerine Ecevit, “vatandaş benden itimadını almıştır” diye istifa etti.

Hükûmet kurulamadı ve nihayet dışarıdan Erbakan’ın ve Turhan Feyzioğlu’nun desteklemesiyle 12 Kasım 1979’da azınlık hükûmetini kurduk. Memlekette sıkıyönetim var. Kahramanmaraş hadiseleri olmuş, 100’den fazla insan ölmüş. Enflasyon almış başını gitmiş. Yıllık enflasyon yüzde 144., aylık enflasyon yüzde 12. PKK ve sair terör unsurları yeni yeni filizleniyor, memleket büyük bir karmaşa içerisinde. Gazeteler, “benzin istasyonlarındaki kuyruklar aydan seyrediliyor” diye manşet atıyorlar. “Gaz, bez, benzin yok” diye haberler çıkıyor. Böyle bir kaos içerisinde Ecevit iktidarı kaybetti. Ve sıkıyönetim var.

İlk kabine toplantısında ben Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanıyım. 

Sayın Demirel toplantı açılır açılmaz şunu dedi: “Esat, eğer biz bu petrol işini halledemezsek, bu hükûmetin ayakta kalması mümkün değildir” Böyle sıkıntılı bir durum. Bu da ayrı bir hikâye.

İşte  bu hava içerisinde, 27 Aralık 1979’da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e iki mektup verdi. Bu mektuplardan birinde, Türkiye’nin genel durumundan fevkalâde ıztırap duyduğunu, bunun bir an evvel önüne geçilmesi gerektiği bildiriliyor. Diğerinde ise Evren ve kuvvet komutanlarının imzası var. “Zat-ı âlinize kuvvet komutanlarının aldığı kararı takdim ediyorum. Memlekette büyük bir huzursuzlukla birlikte, terör hadiseleri almış yürümüştür. Bunu ibretle seyretmekteyiz. Eğer bu durumun önüne geçilmezse, ordu olarak buna kayıtsız kalmayacaktır” yazılıyor.

Yani “Eğer bu hükûmet istifa etmez ve yerine yeni bir hükûmet kurulmazsa, Silâhlı Kuvvetler idâreye el koyacaktır” diyor. -“Terör aldı yürüdü”, “enflasyon şu kadar”, “petrol kıtlığı var”, “Silâhlı Kuvvetler huzursuzdur” ve sâir- önceki hükûmetten kalan bütün olumsuzlukları, 1.5 aylık hükûmete yüklüyor.

12 EYLÜL, “29 ARALIK 1979 MEKTUBU”YLA BAŞLADI…

Cumhurbaşkanı bu mektubu, “huzursuzluk olmasın” diye yılbaşı geçtikten sonra, 2 Ocak’ta Demirel’le Ecevit’i çağırıyor ve bu mektubu veriyor. Bunun üzerine Demirel, aynı gece kabineyi topladı. “Arkadaşlar, bunlar kesin ihtilâl yapacaklar. Bunun karşısında iki şık var. Bir, istifa ederiz. Eğer istifa edersek kesin kaos olur, Türkiye tam bir kaosa sürüklenir, berbat olur. Çünkü Ecevit hükûmeti kuramayacak. Diğerleri de aralarında anlaşamayacak. Zaten bu kaos onların istediği bir şey o zaman gayet rahat yönetime el koyacaklar, darbe yapacaklar…

“İkinci şık; istifa etmeyiz, devam ederiz; gidebileceği yere kadar gider. Ama sonunda muhakkak yine ihtilâl yapacak bunlar. Bu arada beni asarlar, ama içinizden de iki üç tane bakanı asarlar. Kimi asarlar bilmiyorum. Ne diyorsunuz? Bu şartlar altında ne yapalım?” (Asılacaklardan birisi de benim, çünkü bütçesi en büyük bakanlıklardan birinin başındaydım.) Ondan sonra, ittifakla “devam edelim, gidebildiği kadar gitsin”  kararını aldık...

Bu arada “bunun tek yolu var, bu komutanları emekliye sevk edelim’ dedik. Kararnâmeyi hazırladık ve Senato Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil’i ağzını yoklamak için Köşk’e gönderdik. Cumhurbaşkanı, “Ben imzalamam” dedi ve askerlerden yana tavır alıp emeklilik kararnâmelerini hazırladığımızı komutanlara haber verdi. Bütün bunlara rağmen her türlü mesuliyeti üzerimize alarak devam ettik.

Hülâsa, 12 Kasım 1979’da güvenoyu alan Adalet Partisi azınlık hükûmetinin üzerinden henüz bir buçuk ay geçmişken; yoklukları, kuyrukları kaldırmaya çalışıp devraldığı problemlerle mücadele ederken, Evren’in verdiği bu “iki mektup”, 12 Eylül darbesinin ilk işâretiydi. Bunun için denilebilir ki, 12 Eylül 1980 darbesi, 27 Aralık 1980 mektup - muhtırasıyla başladı…

Yahu biz daha bir buçuk aylık hükümetiz. Üstelik bu anarşik olayların, terör hadiselerinin önüne geçebilmek için sıkıyönetim var. Anayasa’da “memleketteki anarşik ve terör olaylarının önüne geçmek için sıkıyönetim ilân edilir ve sıkıyönetim halinde ordu görevlendirilir” diyor. Sıkıyönetim bir harp hali yönetimidir. Bunlar ise, “biz ibretle seyrediyoruz” diyor. Yani tedbir almaları, önüne geçmeleri gerekirken “ibretle’ seyrediyorlar.”

Neticede iki ay sonra Demirel beyanat verdi, “İsteyene istediği kadar petrol vermeye hazırım” diye. Ben Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanıyım. Ülkede elektrik kesintileri vardı, onların üstesinden geldik. Piyasada bulunmayan hiçbir şey kalmadı. Yokluklar, kuyruklar kalmadı. Enflasyon, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün açıkladığı rakamlara göre, aylık yüzde 12’den 0,72’ye düşmüş. Ekonomi fevkalâde güzel rayına oturmuş ama anarşi ve terör bir türlü önlenemiyor...

DEMİREL, EVREN’E “TERÖRÜ ÖNLEYECEK SİZSİNİZ!”

1980 Ağustosu başında, Sıkıyönetim İzleme Komitesi toplandı. Bu komite 15 günde bir toplanır, tedbirler alır. Bunun içerisinde beş bakan, kuvvet komutanları ve sıkıyönetim komutanları var. Bu beş bakanın içerisinde ben de varım.

Sayın Demirel, herkesin önünde Genelkurmay Başkanı’na dedi ki; “Paşam! Görüyorsunuz, biz ekonomiyi hükûmet olarak düze çıkardık. Petrol isteyene istediği kadar vermeye hazırız. Bulunmayan hiçbir şey yok. Her şey bulunur hale geldi. Bununla ilgili görevli de sizsiniz. Ve polisi de sizin emrinize verdik. Benim başka bir ordum yok ki. Ben anarşi ve terörü başka nasıl önleyeceğim? Ben Başbakan olarak meydana çıkıp ‘Ey ahali durun, bu anarşi dursun!’ mu diyeceğim? Bu görev sizin. Bu eğer durmuyorsa, görevinizi tam mânâsıyla yapmadığınız için durmuyor. Ne yapmam lâzım gelir? Başka bir ordu mu getireyim? Araçsa araç, gereçse gereç, yasaysa yasa, ne istiyorsanız vermeye, yapmaya hazırım, yeter ki şu anarşi dursun, bunun görevlisi sizsiniz!”

Paşadan ses yok. Bu hadiseden 15-20 gün evvel Paşa, Şanlıurfa’ya gitmiş. 

Necmettin Cevheri anlatıyor: “Siverek boşalmış, 70 bin nüfuslu ilçe 30 bine düşmüş. Urfa Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı tuğgeneral orada bir toplantıda diyor ki; ‘Komutanım! Bu anarşik olayların durdurulması şart. Siverek boşaldı. Bunu durdurmamız lâzım gelir.’ Evren’in cevabı, ‘Bekle, onun da zamanı gelecektir’ oluyor.”

İşte bu şartlar altında 12 Eylül ihtilâli oldu ve ihtilâl bildirisi ve gerekçesinde, “Anarşik olaylar durdurulamamıştır, terörün önüne geçilememiştir ve memleket elden gitmek durumunda iken ordu idâreye el koymuştur” deniliyor. Halbuki aynı Sıkıyönetim devam ediyor ve ordu yönetime el koyduktan sonra her şey bıçak gibi kesildi…

RÖPORTAJ: CEVHER İLHAN  -  MEHMET KARA  -  MELİH TEKİN

Okunma Sayısı: 5806
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan Süvari

    1.10.2015 12:37:44

    İşte günümüzde yaşanmakta olan sıkıntıların da temelinde ve sebebinde 12-Eylül-1980 darbesi yatmaktadır.O zamanki K.Evren ve arkadaşları hatta F.Korutürk görevlerini hakkıyla layık ve adil yapsalardı;Ne şimdiki akpkk terörü olurdu, ne de hırsızlıklar ve de yolsuzluklar.Allah görmemezlikten gelenlere de hidayet versin ki;1-Kasım-2015 seçimlerinde tabandan tavana düzelelim.Nûrlar içersinde yatasın Süleyman Baba. Saygılarımla.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı