"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Konuşan Türkiye

20 Mart 2019, Çarşamba
Süleyman Demirel, DYP’lilerle beraber yasakların kalkması ve demokratik yapının tekrar işlemesi için yurt gezilerine çıktı. Ancak her gittiği yerde savcılık tarafından dÂVÂ açıldı. Çünkü konuşması yasaktı. Ama o konuşuyordu. “Konuşan Türkiye” istiyordu.

- DEMOKRAT MİSYON PARTİLERİ (8) -

DİZİ - 8: MEHMET ALİ KAYA

***

2. DYP’nin İktidar Mücadelesi

5 Ocak 1984’de DYP, SODEP ve RP’nin 25 Mart 1984 yerel seçimlerine katılmasını öngören bir yasa teklifinde bulunuldu. Bu teklif kabul edilerek seçime katılmaları lütfedildi. DYP, 25 Mart seçimlerine girerek 13,2 oy alarak 3. parti konumuna yükseldi. Ama mecliste temsil edilmiyordu. 

6 Nisan 1984 tarihinde DYP’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne dâvâ açılır. Anayasa Mahkemesi iddiaları geçerli görmeyerek 28 Eylül 1984 tarihinde kapatılmayı reddederek dâvâyı kapadı. Ancak “DYP’nin siyaset yapmasına ve TBMM’ye girmesine asla müsaade edilmeyecek” propagandası ile kitleler DYP’den uzaklaştırıldı. 

DYP, bütün bu yıpratma politikaları içinde geçirdiği iki sene içinde büyük yaralar aldı. 1985 yılında yapılan ilk büyük kongresinde Hüsamettin Cindoruk partinin Genel başkanlığına getirildi. DYP bundan sonra bütün politikalarını ANAP’ı yıpratmak ve siyasî yasakları kaldırmak üzerine kurdu. Bunda başarılı da oldu. 1982’de konulan bu yasaklar ANAP’ın başını ağrıtır duruma gelince Başbakan Turgut Özal konuyu Meclise taşıdı ve eski siyasilerden tamamen kurtulmak için yasakları halkoyuna, yani referanduma götürme kararı aldı. Amacı kamuoyunu ikna ederek yasakların devamını sağlamaktı. Devlet gücünü ve imkânlarını da kullanarak “yasakların kaldırılmasına hayır” dedirtmekti. Böylece halk sizi istemiyor, öyle ise bu iş burada bitmiştir” diyerek işi demokratik bir şekilde halletmiş olacaktı. Böylece Özal “AP’yi ben bitiririm, Demirel’in hakkından ben gelirim” diye Konsey’e vermiş olduğu sözü de yerine getirmiş olacaktı. Bunun için “Yasakların kalkmasına hayır mitingleri düzenledi. DYP de, Süleyman Demirel ile beraber yasakların kalkması ve demokratik yapının tekrar işlemesi için yurt gezilerine çıktı. Ancak her gittiği yerde savcılık tarafından dâvâ açıldı. Çünkü konuşması yasaktı. Ama o konuşuyordu. “Konuşan Türkiye” istiyordu. Nihayet 6 Eylül 1984 tarihinde yapılan referandumda demokrasi âşığı Türk halkı tercihini yasaklardan yana değil, hürriyetten yana kullandı. % 51 oy oranı ile kıl payı yasakları kaldırdı. Bunun üzerine DYP ve Demirel hakkında açılan dâvâlar düşmüş oldu. 

EMANET DEMİREL’DE

DYP, 1986 yılında 11 milletvekilliği için yapılan ara seçimde 4 milletvekilliği kazandı. 24 Eylül 1987 tarihinde olağanüstü kongreye gitti. Hüsamettin Cindoruk adaylıktan çekilerek emaneti Süleyman Demirel’e devretti. 1987 yılında yapılan baskın seçimde ise DYP 59 milletvekilliği elde ederek parlamentoya girdi ve etkin muhalefet görevini yerine getirdi. 

DYP, 20 Ekim 1991 milletvekilliği seçimlerinde 182 milletvekili kazanarak TBMM de birinci parti konumuna yükseldi. Süleyman Demirel başbakanlığında DYP-SHP hükümetini kurarak 21.11.1991- 25.6.1993 tarihleri arasında hükümet oldu. 

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü üzerine 16 Mayıs 2003 tarihinde meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçilince 13 Haziran 1993 tarihinde yapılan olağanüstü kongrede Prof. Dr. Tansu Çiller diğer adaylardan (Köksal Toptan ve İsmet Sezgin) daha fazla oy alarak DYP Genel başkanı seçildi. Böylece DYP ilk olarak bir kadın adayı genel başkanlığa ve Başbakanlığa taşıyarak kadına verdiği değeri gösterdi. 

DYP BÖLÜNME SÜRECİNE SOKULDU

Tansu Çiller 25 Haziran 1993 tarihinde SHP ile yeniden koalisyon oluşturdu. 24 Aralık 1995 tarihinde yapılan genel seçimlerde % 19.20 oy oranı ile mecliste 135 milletvekili ile yer aldı. Önce ANAYOL hükümeti kuruldu. Ancak 3 ay sürdü. Sonrasında REFAHYOL hükümeti kuruldu. Ancak MGK’nın “İrtica” bahanesi ile başlattığı 28 Şubat 1997 sürecinde iktidar nimeti elinden zorla ve meclise yapılan baskılar sonucu alındı. Eski genel başkan Hüsamettin Cindoruk’a Demokrat Türkiye Partisi (DTP) kurdurularak DYP bölünme süresine sokuldu. ANAP-DTP-DSP hükümeti kurduruldu. Bu yıpratılma sürecinde 18 Nisan 1999 seçimlerine giren DYP % 12.01’lik oy oranı ile 85 milletvekili çıkarabildi. Yine muhalefette kalmak durumunda kaldı. ANA-SOL-D ve ANA-SOL-M hükümetleri döneminde devamlı olarak ekonomik ve siyasal yönden irticaya taviz vermek, irticayı arttırmakla suçlanarak linç edilme süresine sokuldu. Bütün olumsuzlukların müsebbibi olarak ilân edildi.

DYP MECLİS DIŞINDA

DYP bu şartlarda yapılan 3 Kasım 2002 seçimlerinde % 9.55 oy oranı ile meclis dışında kaldı. Bunun üzerine genel başkan Tansu Çiller bütün sorumluluğu kendi üzerine alarak istifa etti. DYP 16 sene sonra TBMM dışında kalmış oldu.

DYP’nin kısa süre ve koalisyon dönemlerindeki icraatlarına kısa bir göz atacak olursak biri sosyal devlet açısından “Yeşil Kart” uygulaması getirilerek hiçbir güvencesi olmayan en az 2,5 milyon vatandaşa devlet imkânı ile tedavilerinin sağlanması Türk vatandaşına yapılan en büyük hizmetlerden birisidir. Böylece fakir fukara hastane kapılarından kovulmaktan ve hastanelerde rehin tutulmaktan kurtarılmıştır. İkincisi de 150 İmam-Hatip Lisesi açılarak bu milletin evlâtlarına devlet eliyle “Din Eğitimi” verilmiştir. Böylece İmam-Hatiplerin sayısı 450’den 605’e çıkarılmıştır. 

14 Aralık 2002’de yapılan 7. büyük kongrede 1109 delegenin 815’inin oyunu alan Mehmet Ağar DYP’nin 6. genel başkanı oldu. Mehmet Ağar yönetimindeki DYP ilk girdiği 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde % 9.97 oy aldı. Mehmet Ağar partiye bir ivme kazandıramadı ve barajın üzerine çıkaramadı. 

DYP bağımsız Erzincan milletvekili olan Mehmet Ağar ile beraber ANAP’tan ayrılan birkaç milletvekili ile TBMM’de temsil edilmekteydi. 27 Nisan 2007’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda demokratik tercihini kullanarak TBMM’ye girmedi ve AKP’nin adayı Abdullah Gül’ü protesto etti. CHP de boykot kararı alarak girmeyince AKP, DYP’nin demokratik davranmadığını ve dindar bir Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediği, başörtülü hanımı olan Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediği ve CHP’nin arkasına takıldığı şeklinde propaganda ederek DYP’yi linç etme girişimine başladı. 

TEKRAR DP ÇATISI

DP, 22 Temmuz 2007 Genel seçimlerine ANAP ile birleşmek ve beraber seçime girmek için görüşmelere başladı. 5 Mayıs 2007 tarihinde DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ve Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu bir araya gelerek iki partinin Demokrat Parti (DP) adı ile bütünleşmesi konusunda protokol imzaladılar. Bu protokol gereği DYP 27 Mayıs 2007 tarihinde yapılan 2. Olağanüstü Kongrede adını DP olarak değiştirdi. Ancak seçim öncesi ANAP Lideri Erkan Mumcu ile aralarında çıkan anlaşmazlık sonucu 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesi bu bütünleşme gerçekleşmedi. DP seçimlere tek başına girmek durumunda kaldı. ANAP ise seçime girememiştir. 

22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde Mehmet Ağar gerek TBMM’de sergilediği tutum, gerekse DYP-ANAP bütünleşme sürecini yönetmekte gösterdiği tavırla süreci iyi yönetememesi ve başarılı bir politika takip etmemesi sonucu seçmenlerini küstürmüş, halka iyi mesaj ve umut verememiş oylarını % 4 düşürerek % 5,4’e indirmiştir. Bu sonuç DP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın istifası ile sonuçlanmıştır.

6 Ocak 2008 tarihinde yapılan DP’nin 4. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde Parti Genel Başkanlığı’na 3. turda geçerli 800 oyun 529’unu alan Süleyman Soylu seçilmiştir. İkinci aday Çağrı Erhan ise 271 oy almıştır. 

DP, 15 Kasım 2008 tarihinde yaptığı 9. Olağan Kongre’de ise Süleyman Soylu’nun karşısına Gazeteci Nevval Sevindi ve Refaeddin Şahin aday olmuşlardır. Ancak 993 geçerli oyun 922’sini alan Süleyman Soylu DP Genel Başkanlığı’nı pekiştirmiştir. 

Süleyman Soylu’nun liderdiğinde DP girdiği 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde gerek parti teşkilâtlarından gerekse halktan beklenen desteği bulamayan DP oy kaybederek çıkmıştır. Bu seçimde DP % 3,72 oy alarak % 2 oy kaybına uğramıştır. “Oyları arttıramazsam istifa ederim” diyen Süleyman Soylu istifa ederek olağanüstü kongre kararı almıştır.

DP, 16 Mayıs 2009 tarihinde yapılan 5. Olağanüstü Kongrede yeniden aday olan Süleyman Soylu’nun karşısına Mehmet Ali Bayar ve Hüsamettin Cindoruk aday olmuştur. Bu seçimde Hüsamettin Cindoruk DP ile ANAP’ı birleştirme ve “Merkezi toplama” vaadi ile DP genel Başkanlık koltuğuna oturmuştur. 

Hüsamettin Cindoruk genel başkan olduktan sonra DP ve ANAP’ı, DP çatısı altında birleştirme çalışmalarına başlamış ve nihayet ANAP’ın yaptığı kongrede partiyi feshederek DP’ye katılma kararı almış ve daha sonra DP çatısı altında birleşmiştir. 

15 Ocak 2011 tarihinde yapılan DP’nin 10. Olağan Büyük Kongresi’nde ise Hüsamettin Cindoruk aday olmamış ve DP Genel Başkanlığı’na Namık Kemal Zeybek seçilmiştir. 

Sonuç ve Değerlendirme

“Bu vatanda dört parti vardır” buyuran Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Demokrat Parti kulvarındaki gelişmeler yine Bediüzzaman’ı haklı çıkarmıştır. 1950 yılında kurulan Demokrat zihniyeti temsil eden DP 1960 ihtilâlinde kapatılmasından sonra 1960 ve 1970’li yıllarda AP ile devam etmiştir. 1980 ihtilâli ile bütün partiler kapatılarak DP tabanına hitap etmek için ANAP kurdurulmuştur. ANAP dört eğilimden oy alarak ve iktidar nimetlerinden istifade ederek 15 sene iktidar olmaya devam etmiş ve daima DP tabanına hitap etmeye çalışarak DP ve AP’nin devamı olarak kurulan DYP’yi yaşatmamaya çalışmış ve devamlı olarak ezmek ve tabanını dağıtmak ve kendisine çekmek için çalışmasına rağmen sonunda DP çatısı altında bir araya gelmeye mecbur kalmıştır. 

28 Şubat sonrasında ise DP ve ANAP tabanına ve Millet Partisi (MP) geleneğine hitap eden Refah Partisi (RP) kökeninden gelen ve dini ve dindarlığı da kullanan AKP ile farklı bir şekilde DP’yi yok sayma ve yerine oturma devam etmektedir. Ancak Millet Partisi ve ANAP örneğinde olduğu gibi sonuçta DP yatağına oturacaktır. Nitekim CHP aradan geçen zaman sürecinde bölünmelere parçalanmalara ve kapanmalara rağmen sonuçta CHP çatısı altında birleşmek zorunda kalmıştır. 

Evet, “Önce seni yok sayarlar. / Sonra sana gülerler. / Sonra seninle savaşırlar. / Sonra sen kazanırsın” sözünde olduğu gibi mücadeleye devam ettiği sürece ırmak yatağını bulacak demektir. Sonuç olarak CHP yine CHP olarak devam ettiği gibi DP de sonuçta DP olarak devam edecektir.

1983 yılında DYP ve ANAP olarak ihtilâlcilerin zoru ile yolları ayrılan 1902’lerin AHRAR’ları, 1960’ların Demokratları ve 1980’lerin AP’lileri nihayet 26 sene sonra bir araya gelme kararı almışlardır. 

Bugün millet sahipsizdir. DP ve AP’nin hizmet anlayışına ve hizmetlerine muhtaçtır. Keşke ANAP ve AKP onların yerini doldurmuş olsaydı da DP’ye ihtiyaç olmasaydı… DP pek çok lider değiştirerek yoluna ve hizmetine devam etmiştir. Bugün başında bulunan liderler de yarın olmayacaktır. Ama, DP yoluna ve millete hizmet etmeye devam edecektir.

-SON-

 

Etiketler: süleyman demirel
Okunma Sayısı: 3615
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı