"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kurtuluşumuz, ümidi canlandırmaya bağlıdır

18 Mayıs 2018, Cuma 00:06
-Said Nursî’nin Batı medeniyeti tahlili ve alternatif medeniyet görüşü- (5)

Müslümanların 14. yüzyıl ile birlikte terakki ettikleri ancak 18. yüzyıldan sonra ise gerilediği görülmektedir. Zira böyle zamanlarda hissiyatlar galebe çalmış münevver efkâr rafa kaldırılmıştır. Bunun sonucunda da klâsik medrese anlayışı gelişerek Batı Medeniyeti’nin getirmiş olduğu teknolojik gelişmelere kötümser bir nazarla bakılmıştır. 

Nitekim Bediüzzaman’ın “Vicdanın ziyası, ulûm-i diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüt eder.” ifadesi Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlardaki ahvalini net bir şekilde ortaya koymaktadır. 

Osmanlı İmparatorluğu son zamanlarında fen ilimlerini yeteri kadar okutmayarak Batı medeniyetine karşı zayıf kalmıştır. (Gerçi son zamanlarında Batılılaşma düşünceleri ile Batının tekniğini almak fikri her ne kadar var olduysa da sonradan bunu başaramayıp taklitçilik ve hayranlık yönüne büründürmüşlerdir.)

ALTI HASTALIK

Yaşadığı zamanların her zaman ilerisinde olan Bediüzzaman iman feraseti ile Âlem-i İslâm’ın gerileme sebeplerini teşhis etmiş ve bunlar için Hutbe-i Şamiye eserinde sistematik bir biçimde reçeteler yazmıştır. Eserinde şöyle der:

“Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebiler, Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurun-i vustada durduran ve tevkif eden altı tane hastalıktır. O hastalıklar da bunlardır:

Birincisi: Ye’sin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.

İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.

Üçüncüsü: Adavete muhabbet.

Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.

Beşincisi: Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.

Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.”24 

ALTI REÇETE

Çözümünü ise Kur’ân eczanesinden aldığını ve şu şekilde olduğunu ifade eder:

“Birinci kelime: el-Emel, yani rahmet-i İlâhiyeye kuvvetli ümit beslemek.

İkinci kelime: Ye’sin atılması.

Üçüncü kelime: Sıdkın içimizde ihyası.

Dördüncü kelime: Muhabbete en lâyık şey muhabbettir.

Beşinci kelime: Bir adamın bir günahı bir kalmıyor, bazen büyür, sirâyet eder bin olur. “Zarar vermiyoruz, fakat menfaat vermeye iktidarımız yok, onun için mâzuruz” demeyin.” (Hamiyet olarak ifade edilebilir)

Altıncı kelime: Müslümanların hayat-ı içtimâiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şeriyyedir.

ÜMİDİN YERİ

Bütün bu ifadeleri tek tek açıklamak oldukça uzun olabilir. Ancak aralarında Bediüzzaman’ın üzerinde durması sebebiyle ümit kavramını farklı bir kefeye koyuyoruz. 

Bediüzzaman’a göre ümit gerileme sebeplerinin en büyüklerindendir. Bu sebeple ona göre “yeis, mani-i her kemâldir.”25 Zira yeis içimizdeki yüksek ahlâkı öldürmüştür. Kurtuluşumuz ye’si atıp, içimizde yeniden ümidi canlandırmaya bağlıdır. Çok kesin ifâdelerle her fırsatta, Müslümanların istikbalde maddeten hâkim olacaklarını söyler: “Ümîdvâr olun, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ İslâmın sadâsı olacaktır.”26 

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Bediüzzaman, Âlem-i İslâm’ın maddî anlamda toparlanması için, ecnebilerin manevî dayanak noktası olan ümit olgusunu kendilerinden hiçbir zaman eksik tutmamaları gerektiğini ve daha birçok kavramı (Uhuvvet, terk-i enaniyet vs.) kendilerinde içselleştirerek karşılarına çıkan problemlere Kur’ân eczanesinden verdiği ilâçlar ile mukabele etmeleri gerektiğini söylemektedir. 

Bediüzzaman’ın teşhis etmiş olduğu bu altı hastalık ziyade şekilde bugün tezahür etmektedir. İslâm camiasının kurtulması için bu reçeteleri iyi bir şekilde irdelemesi ve tarihinde tazahür etmiş olan o münevver efkârı tekrar canlandırması gerekmektedir.

Dipnotlar:

23- Nursî, Bediüzzaman Said, Eski Said Dönemi Eserleri, Şuâat-ı Marifet’ün Nebi, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2010, s. 545.

24- Nursî, Bediüzzaman Said, Eski Said Dönemi Eserleri, Hutbe-i Şamiye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2010, s. 325.

25- Nursî, Bediüzzaman Said, Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2010, s. 52.

26- Nursî, Bediüzzaman Said, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2010, s. 210.

DİZİ: ÖMER KURANLI

[email protected]

 

-SON-

Okunma Sayısı: 1704
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı