"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Menderes’in temsil ettiği misyonun bayrağını 1965’ten sonra biz devraldık

05 Temmuz 2015, Pazar
Birtakım perdelerin yırtılmasında rahmetli Menderes’in temsil ettiği misyonun çok büyük rolü vardır.

ADNAN MENDERES

MERHUM ADNAN MENDERES’İN YİRMİ DÖRDÜNCÜ VEFAT YILDÖNÜMÜNDE NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Rahmetli Adnan Menderes’in hayata vedaının 24. yıldönümünde kendisini rahmetle ve saygıyla anıyorum. Rahmetli Menderes’i bir dergi sayfası içine sığdırmak benim için mümkün değildir. Ama sizi bu konuda, bana sorduğunuz soru ile ilgili olarak cevapsız bırakmayacağım.

“Kaht-ı rical” diye, eski tabirler içerisinde çok güzel bir kelime vardır. Devlete ve millete hizmet edenleri şu veya bu sebeple hizmetlerinin sonunda öldürmeye kalkarsanız, veyahut bunları siyasî sebeplerle menfaya gönderirseniz, veyahut Osmanlı padişahlarında olduğu gibi, padişahın kendisine tehlike olarak gördüğü kardeşini veya bir yakınını, veliaht olabilecek birisini tecrid ederek, herşeyden ayırarak kafese bırakmasını nazar-ı itibara alırsanız, bunların sonunda devleti fukaralaştırırsınız. Yani liyakatle devlete hizmet edeceklerin sayısını azaltırsınız. Hevesi kırarsınız. Ve böylece de devlet hizmetlerinde emanetin ehline verilmesini güçleştirirsiniz.

Devlet hizmetleri ciddî iştir, ciddîye alınması gereken iştir. 

Nisa Sûresinin 58. âyetinde aynen şöyle deniyor: “Gerçekten Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emreder.” Binaenaleyh, emanetlerin—ki devlet hizmeti bir emanettir—ehline verilmesini Kur’ân-ı Kerîm emrediyor. Hadis-i şerif var. Hz. Peygambere sormuşlardır: “Kıyamet işareti nedir, yâ Resulallah?” Verdiği cevap şöyledir: “Eğer devlet işleri ehliyetsiz ellere düşmüşse, kıyameti intizar ediniz, kıyameti bekleyiniz.”

Binaenaleyh, bir devletin işlemesinde, kamu hizmetlerinin iyi bir şekilde görülmesinde o memleketin bütün vatandaşlarının menfaati vardır. Eğer bu hizmetleri görenler, sonunda başlarına birtakım kanlı hadiseler geleceğini ve sonunda—gördükleri hizmetler ne kadar iyi olursa olsun—bir kargaşaya kurban gidip hayatlarını kaybedeceklerini bilirlerse, hizmette tereddüt olur veya hizmete talip olanların sayısı azalır.

Rahmetli Adnan Menderes’in başına gelen, vicdanları sızlatması gereken bir faciadır. Husûmete kurban gitmiştir. Ve aslında, siyasî sebeplerle kan dökülmesi, aradan bir süre geçtikten sonra, bu sebeplerin haklılığının ortadan kalkması ile, telâfi edilemez bir olay olduğu için, bir büyük acı, bir ukde olarak millet vicdanında yerini alır. Millet vicdanını rahatsız eder. Millet vicdanı çok önemli bir mercidir. Siyasî sebeplerle kan dökülmesinin haksızlığı—anında çeşitli sebeplerle, yasaklarla, korkularla söylenemese bile—çok kısa bir süre sonra söylenir ve tartışılabilen bir hadise haline gelir. Ama iş işten geçmiştir. Her lekeyi temizleyen ilâcı fen, teknik keşfetmiştir. Fakat kan lekesini temizleyen ilâç bulunamamıştır.

Merhum Adnan Menderes’in başına gelen bu büyük facia insanî bakımdan vicdan sızlatıcıdır. Vahim bir olaydır. Yüreklere sığmayan bir olaydır. Akıllara, iz’anlara sığmayan bir olaydır. Ama diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti devletinin işleyişine de indirilmiş çok büyük bir darbedir. O hizmetleri görenler, ondan sonra cesaretle hareket etmekte kendilerini istedikleri kadar serbest saymayacaklardır. Şuurî-gayri şuurî, iradî-gayri iradî.

Onun içindir ki, ben bu hadiseden fevkalâde elem duymuşumdur. Devletim adına elem duymuşumdur. Olup bitenler bu hadisenin vahametini, yanlışlığını ve devletin bundan gördüğü zararı teyid etmiştir, ortaya koymuştur. Millet rahmetli Adnan Menderes’i ve arkadaşlarını gönlüne gömmüştür. Devletin böyle bir büyük hataya kurban gitmiş olan bu aziz insanlara âbide yapması lâzımdır. Devletle millet arasındaki yarayı sarmak, kopukluğu gidermek bakımından, yapılabilecek işlerden birisidir bu. Devletin millete böyle bir hadiseden dolayı tarziye vermesi lâzımdır. Devlette devamlılık asıldır. Devletin dünü, bugünü, yarını olmaz. Kim devleti idare ederse etsin, kim devlet makamlarını işgal ederse etsin; bu bir halkadır, birisinden diğerine geçerek gider. Temadiyet, mütemadîlik, süreklilik.

Devletin millete tarziye vermesini ve rahmetli Menderes ve arkadaşları için sadece bir mezar değil, bir âbide yapmasını, Türkiye’yi rahatlatacak bir iş olarak görüyorum. Tabiî ki, bu yine alınan canları geriye iade etmez. Ama asgarîden yapılması lâzım gelen birşeydir. Gerek rahmetli Menderes’e, gerek kaza ve kader arkadaşları merhum Hasan Polatkan’a, merhum Fatin Rüştü Zorlu’ya Allah’tan rahmet diliyorum.

MENDERES’İN TEMSİL ETTİĞİ MİSYON NEYDİ?

Rahmetli Menderes seçimle gelmiş bir hükümetin başkanıydı. Zorla gelmemişti. Makamında zorla oturmuyordu. Milletin hür iradesiyle, tartışmasız bir şekilde iş başına gelmişti. 950 seçimlerinin üzerinde baskı olduğunu, yani Demokrat Parti tarafından baskı yapıldığını kimse iddia edemez.

Çünkü Demokrat Parti kendisi baskı altındaydı. 1950 seçimleri Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iktidarın kansız, kavgasız, hilesiz, entrikasız el değiştirmesi ve ilk defa olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde millet iradesinin kesin hakimiyeti idi. 54 ve 57’de yapılan seçimleri de Demokrat Parti kazanmış, merhum Adnan Menderes bu seçimlerden sonra Demokrat Parti iktidarının kabinelerini kurmuştur. Bu, Türkiye Cumhuriyetinin hükümeti idi. Hükümeti çıkaran parti Demokrat Parti idi, ama hükümet herkesin hükümeti idi.

Böyle bir hükümetin temsil ettiği misyon, millet iradesinin üstünlüğü ve milletin refah ve saadetine, ülkenin imar ve inşasına hizmetti. Millet iradesinin üstünlüğünün neticesiydi bu hükümet. Türkiye bunu sürdürememiştir. Millet iradesinin üstünlüğünü sürdürememiştir. Misyon hak, hukuk, adalet, hürriyet, millî ve manevî değerlere sahiplik, imar, inşa, ülkenin medenî nimetlere kavuşturulması, manevî ve maddî bakımdan güçlenmesi, yüceltilmesi idi. Fevkalâde imkânsızlıklar içerisinde bir büyük medeniyet mücadelesi başarıyla verilmiştir.

Aslında bu sayede memleketin üstündeki örtü kalkmış, bu örtünün altındaki sessiz milyonlar meydana çıkmıştır. Bu sessiz milyonlar ülkenin kişileriydi, ama ülkenin idaresinde sadece yükümlülükleri vardı. Bu sessiz milyonların medenî nimetlerden nasibi pek azdı. İşsizlik, fukaralık, cehalet âdeta kader bilinmişti bu sessiz milyonlar tarafından. “Bir lokma, bir hırka” dışında pek fazla birşey bilinmemekteydi. Ama Türkiye’de işsizlik, fukaralık, cahillik kader olarak bilinmişse, bu, kaderin yanlış olarak bilinmesidir. Çünkü Cenâb-ı Allah insanlara, yarattığı kullarına rahmetinden çok şey vermiştir. Bütün insanların istediğini Cenâb-ı Allah verse, deryasından bir damla eksilmez. Binaenaleyh, fukaralığı kader bilme, kaderi yanlış bilmedir.

Birtakım perdelerin yırtılmasında rahmetli Menderes’in temsil ettiği misyonun çok büyük rolü vardır. Biz sonradan 1965 sonrasında bu bayrağı yerden aldık, bu misyona yeniden sahip çıktık ve onu devam ettirdik. Böyle bir hizmet bize düştüğü için, ben her zaman Cenâb-ı Allah’a şükretmişimdir.

Rahmetli Adnan Menderes’i yakından tanıyorum. Ben Demokrat Parti idaresinin, yani o günkü Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin önemli görevler tevdî edilen bir memuru idim. Ve siyasî bir fonksiyonum, siyasî bir vazifem yoktu; ama ülkeye şevkle hizmet etme imkânlarını bulmuştum. O fırsatları da bana o günkü hükümet ve onun başkanı olan merhum Adnan Menderes vermiştir. Kendisini tanımak da benim için bahtiyarlıktır. Başına gelenlere çok üzülmüşümdür. Allah rahmet eylesin. Misyon, ölmez bir misyondur. Ve iyi anlaşılması lâzımdır, iyi anlaşılmamasından birtakım sürtünmeler çıkmaya devam etti. Umarım ki, “Halka hizmet Hakka hizmettir” sözündeki hikmeti anlamakta zihinler geç kalmayacaktır.

KÖPRÜ-EYLÜL 1985

Kazım Güleçyüz / ir­ti­bat@ye­ni­as­ya.com.tr

Okunma Sayısı: 2959
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı