"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA BİLÂL İSMİNİ ALAN ALMAN NİCHOLAS LOS: Hayatıma İslâmiyet yön veriyor

10 Eylül 2012, Pazartesi
DOĞRU VE YETERLİ BİLGİ OLMADAN İSLÂM’I HAKKIYLA YAŞAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. BİLGİ YOKSA İNSAN YA HİÇ YAŞAYAMAZ YA DA KENDİ UYDURDUĞU KADARIYLA YAŞAR. BU İKİSİ DE YANLIŞTIR. DOĞRU VE YAŞANAN BİR İSLÂM.. İŞTE DÜNYANIN KURTULUŞU BUNDADIR.
İsmim Nicholas Los. Müslüman olduktan sonra Bilâl ismini aldım. Doğum yerim Almanya′nın Baden-Württemberg eyaleti. Babam bahçıvanlık yapıyor, annem ise bankada çalışıyor. Her ikisi de dinî konularla fazla ilgilenmiyorlar. Ben de eskiden dinî konularla çok ilgilendiğimi söyleyemem.
Hıristiyandım, ama kiliseyle ve papazla hiç alâkam yoktu. Bana göre gereksiz bir kuruluştu kilise. Zaten Hz. İsa da hiç bir zaman "Kilise yapın" dememiş. İncil′de de "Kilise yapın." veya "Ben Allah′ın oğluyum, bana ibadet edin" diye bir şey yazmıyordu. Onun için, benim Allah′a inancım vardı, ama bir kiliseye veya bir dine bağlı değildim. Bana göre kilise, Allah ile insanlar arasına girmiş bir engeldi. Çünkü kilisenin Allah düşüncesiyle benim Allah düşüncem aynı değildi.
Çok ilginçtir, çocukken bir film izlemiştim. Filmde Patabio adındaki bir çocuk, her nerde olursa olsun Allah′la konuşabiliyordu. İşte benim için Allah oydu. Her zaman her yerde vasıtasız kendisine ulaşabileceğim gerçek bir yaratıcı. Çocukken çok hassas bir insandım. Gördüm rüyalar bile beni çok etkilerdi.
Gençliğim biraz karışık ve zordu. Ailem içerisinde sorunlar da vardı. Evden 14 yaşında ayrıldım ve kendi daireme yerleştim. Çok erken yaşta kendi ayaklarımın üzerinde durmaya başlamak zorundaydım.
Boş vakitlerimde voleybol oynuyor ve jimnastik yapıyordum. Çocuklarım olduktan sonra hiçbir şey yapamıyorum. Müslümanlarla çok erken yaşlardan beri görüşüyordum. Ama onların Müslüman olduğunu veya İslâm gibi bir şeyin olduğunu hiç bilmiyordum. O kardeşlerimin ismi Ömer ve Raşit idi. Onlarla çok görüşüyordum. Bunlar çok iyi bir Arap ailesiydi. Benim için özel yemekler yaparlardı. Evlerindeki Arapça yazıları hiç anlamıyordum. İslâm hakkında da benimle konuşmuyorlardı. Sonradan anladım ki, onlar İslâm′ı yeni öğrenmeye ve yaşamaya başlamışlar. Ne kadar gariptir ki, Müslüman aileden doğan insanlar İslâm′ı yaşamaya ve anlamaya sonradan başlıyorlar.
İslâm hakkında çocukluğumda hiçbir şey duymamıştım. Pek de merak etmezdim. Araştırma da yapmadım. Almanlarda şöyle bir zihniyet vardır: "Kendi ülkem olduktan sonra diğer halklarla ilgili ne öğrenmem gerekir ki." Oldukça basit ve sığ düşünürüz anlayacağınız…
 
MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA BİLÂL İSMİNİ ALAN ALMAN NİCHOLAS LOS:
Hayatıma İslâmiyet yön veriyor
 
 
Diğer dinlerdeki çelişkiler İslâmiyette yok
Yüce Rabbime şükürler olsun ki, benim hayatımı yavaş yavaş İslâmiyete yönlendirdi. Kelime-i Şahadet getirdiğim o güzel günü anlatayım size:  Bir gün, sonradan eşim olacak kişinin kuzeni ile İslâm hakkında konuşuyorduk. Ben ona Allah hakkında ki düşüncelerimi anlattım. Hıristiyanlıkta önemli bir yeri olan "İsa′nın Allah′ın oğlu olduğu" fikrine inanmadığımı söyledim.
Evet, bana göre Allah, kilisenin tarif ettiği gibi sadece insancıllık yönü olan bir Allah olamazdı. Allah′ın, aslında daha heybetli ve güçlü bir yaratıcı olması gerektiğinden bahsettim. Kuzen de bana "O zaman neden şahadet getirip Müslüman olmuyorsun?" "O aradığın Allah, İslâmiyet′i gönderen Allah′tır" dedi. O anda şok olmuştum.
O gün kuzen, İslâmiyette var olan Allah ile ilgili kavramları uzun uzun anlattı..
O anlattıkça merakım artıyor ve tekrar tekrar o Yüce Allah′ın vasıflarını soruyordum. O heyecanla saatlerin dakikalar gibi kısa geçtiğini hissediyordum.
Biz konuşurken pek çok şey bir anda gözümün önünden gelip geçiyordu.
Yaratılan her şeyin "Bir olan Allah" tarafından yaratıldığı zaten kesin. Kur′ân′da da Allah bir yazıyor. O zaman neden kilisedeki haç ya da ölü bedenlere ibadet edeyim. Onların bana yardım edemeyeceğini biliyordum. İncil′de "Allah düşünemeyeceğiniz her şeydir" deniyor, ama taşın ya da tahtanın içine sıkıştırılıyor.
Diğer dinler hakkında da çok şey bilmiyordum. Meselâ, Budistler bir puta tapıyorlardı. kendisine bile faydası olmayan heykelleri "İlâh" olarak kabul ediyorlardı.
O gün kuzen ile yaptığımız sohbetten İslâm da bu tür çelişkiler olmadığını anlamıştım.
O yüzden kuzen "Neden şahadet getirip Müslüman olmuyorsun?" dediğinde fazla beklemedim. Ve elhamdülillah orada İslâmiyet′i kabul ettim.
 
Müslüman olduktan sonraki ilk duygularım
Müslüman olduktan sonra yaşadığım ilk duygularımı çok iyi hatırlıyorum. Size şöyle tarif edeyim: Yavaş bir trende ilerlediğinizi düşünün. Hiç zevk almazsınız canınız sıkılır. Sonra trenin hızlandığını, her tarafın açık oluğunu ve ilk koltukta oturduğunuzu düşünün tren hızlandıkça nefesinizi tutar, göğsünüzü içinize çekersiziniz, kalp atışınız da hızlanmıştır. Ağzınızı açtığınızda nefesinizi keser o rüzgâr. Ben de öyleydim. Ben hedefe varmıştım, olmak istediğim yerdeydim. İlk duygularım bunlardı.
İlk ibadetim olan yatsı namazımı kıldığımda da bu duygular içerisindeydim. Evet, ilk ibadetim yatsı namazıydı. Bir kardeşimle birlikte namaz kıldım ve o tren yolculuğuna bir kere daha çıktım.
İki gün sonra sabah namazını kılıp yattım ve çok güzel bir rüya gördüm. Nasıl çıktığımı bilmiyorum, ama beyaz bir balkonda duruyordum. Ama o kadar beyaz ki tarif edilemez. Yanıma kocaman bir melek geldi, elleri veya kolları var diyemem, çünkü sadece yüzünü gördüm. Ama o kadar güzeldi ki… Allah şahidimdir ki, hiçbir ressam o güzelliği yapamaz. O kadar güzeldi ki, gözümde canlandıramıyorum artık. O balkonda dururken en sevdiğim cümleyi söyledim "La havle vela kuvvete illa billâh" yani "Güç ve kuvvet ancak Allah′a mahsustur." Ondan sonra o melek geldi, gülümseyerek tek bir şey dedi bana: "Sen başardın!". İşte bu, hayatımın en büyük gerçeğiydi. Ne muazzam bir hitaptı bu, benim İslâm′a adanmış hayatım için… O anı hiçbir şeyle kıyaslayamıyorum.
"Ben ne kadar daha yaşayacağım?" diye sordum; hiçbir şey demedi, sadece gülümsedi. Çok yüksek bir sesle bağırdım, sonra uyandım. Anladım ki ben doğru olanı yaptım ve bu kesindi. Allah′ın bana doğruyu göstermesiydi bu rüya. Bu hak bir dindi. Bundan daha büyük işaret olamazdı benim için.
Bilâl′in 1. Kayını: "O geldikten sonra biz de dinimizi yaşamaya başladık."
Benim adım Emre. 18 yaşındayım, Müslüman′ım. Babam Hırvat, annem Boşnak. Eniştemi 7 senedir tanıyorum ve çok iyi anlaşıyorum. Hemen her gün görüşüyoruz. Eniştemle tanıştığımız zaman Müslümandık, ama dinimizi yaşamıyorduk. O geldikten sonra biz de dinimizi yaşamaya başladık. Birlikte çalışıyoruz, camiye gidip namaz kılıyoruz. Bize bir şeyler öğretiyor. Çok yardım sever birisi. Yüce Allah ona ve diğer Müslümanlara sağlık ve selâmet versin.
Eniştemle birlikte Kur′ân okumaya başladık. Hem Arapçasını hem de Almancasını okuyoruz. Çünkü biz Bosna′dan gelenler veya diğer milletler ana dilleri Arapça olmadığından Kur′ân′ı tam idrak edemiyoruz. Fatiha Sûresini okuduğumuz zaman ne anlama geldiğini bilebilmek, hissedebilmek için Kur′ân′ı Almancadan okumamız gerekiyor. Aslında Arapçayı öğrenmemiz lâzım. Bu bizim hedefimiz tabi ki. Bunu hemen gerçekleştirmemiz zor. Ama İnşaallah Arapçayı da öğrenip Yüce Kur′ân-ı Kerim′i orijinal dilinden anlayabileceğiz.
 
İncil, Hz. Muhammed′den bahsediyor
Bence insanlık şeytan tarafından hazırlanmış bir yatakta uyku hâlinde. Ah bir uyanabilse… Meselâ, hatırladığım kadarıyla İbranice İncil′de bir âyette, "Onun ağzı tatlı, o benim arkadaşım Muhammedcim." deniliyor. İbranicede "im" eki saygıyı gösterir. "Muhammedcim" kelimesini tercüme edersek "mübarek" anlamına geliyor. İncil tercümelerini okuduğunuz zaman bu isim anlaşılamıyor. Bazıları, bundan "Muhammed"′in kast edildiğini anlayamayız ki, diyorlar. Benim ismim burada "Hans"sa meselâ Dubai′de de "Hans"tır. İnsanlar bunu görmek istemiyor. O kelime İncil′in "İbranice" versiyonunda yazıyor. Bu, İslâm′ın doğru din olduğuna dair en basit bilgilerden bir tanesi. Yeter ki inceleyelim ve araştıralım. Ben, bu bilgileri Ahmed Deedat′tan aldım. İnşallah Allah ona cennetini verir. Çoktan vefat etmiş bile. O kardeşimiz çok iyiydi. Çok şey biliyordu. Onun vasıtasıyla pek çok Hıristiyan gerçeği görmüş ve İslâm′a girmişti. Benim birçok şeyi anlamamı sağlayan kişiydi. İnancımı güçlendirmeme büyük katkısı olmuştu.    
Kur′ân, Yüce Yaratıcının sözleridir
Kur′ân′a, Fatiha ile başladım. Anlamını bilmeden Arapçasını öğrenmiştim, fakat anlamını bilmeseniz de, her okuyuşunuz şahsî dünyanızda size ayrı bir his yaşatıyor.
Daha sonra Murat Wilfied Hoffman′ın yazdığı Almanca tefsirini okudum. O bana göre en iyi Almanca tefsirdi. Onu okuduğun zaman, sanki yabancı bir şey okur gibi değil de, çoktandır tanıdığım bir metni okuyor gibiydim. Kur′ân-ı Kerim′i ilk okuduğumda hemen anladığım bir şey vardı: Kur′ân′ın, Yüce Yaratıcının sözleri olduğuydu. Bence Kur′ân-ı Kerim′i okuyup da bunu idrak edemeyenler, ya gerçeği anladığı hâlde yalan söylüyorlar ya da samimiyetsizce veya ard niyetle okudukları için bu gerçeği fark edemiyorlar. Kur′ân-ı Kerim herhangi bir kitap değil, Allah′ın kelâmıdır ve onun farklılığı hemen anlaşılır.
Daha sonra bir Kur′ân kaseti verdiler bana. Ben onu anlamadığım halde dinledim ve bir çocuk gibi ağladım. Bu, gerçekten çok manidar bir olaydı. Evet, anlamını bilmiyordum, fakat dinledikçe hüngür hüngür ağlıyordum. Anlatması çok zor… Sanki ruhumun binlerce yıllık açlığı, o anda en güzel yiyeceklerle doyuruluyordu. Kurak çölün suya doyması gibi bir hâl idi.
Dinledikten sonra o sûrelerin meallerini okudum. Anlamları ise, bambaşka bir güzellikteydi. Dinlerken anlamamıştım, ama hissetmiştim. Şimdi ise, kutsal kelâmımızı anlıyordum. Dinlediğim bölümler Bakara Sûresine aitti. Namazdan; sadaka vermeden; Hz. Adem′in Cennetten çıkarılmasından, ona tövbe nasip edilip ona ve onun yolundan gidecek insanlara tekrar Cennete dönme şansı verilmesinden bahsediyordu bu âyetlerde.
Bunlar çok güzel şeylerdi. Her türlü ideolojiyi, felsefeyi kökünden yıkacak gerçek bir merhamet anlayışı idi bu.
Namaz, Allah ile irtibatımız açısından çok önemli. Namaz ibadetini de çok seviyorum. Biliyorum ki namaz, Allah ile irtibatımız açısından çok önemli. Manen O′nun huzuruna çıkıyoruz ve O′nunla konuşuyoruz. O′nun için namazlarımı en iyi şekilde kılmaya çalışıyorum. Beş vakit namazı eksiksiz kılıyorum Elhamdülillah. Namaz hususundaki samimiyetimi devam ettirmesi için Allah′a duâ ediyorum. İnşallah, huşu ve huzur içinde kılacağım namazlarda Yüce Allah ile buluşmalarım artar.
İnsanlar, İslâmiyetin gerçek mahiyetini anlasalar, sonsuz kudret ve rahmet sahibi tek bir Allah′a iman etmenin hazzını yaşasalar elbette Müslüman olurlardı.
Müslüman olduğumu ilk zamanlar gizlemedim, ama herkese de açıklamadım.
Benim ailem, kızımın vaftiz edilmesini çok istiyordu. Ben, izin veremezdim tabiî ki.. Böylece açıklamak zorunda kaldım aileme. İslâm′ı seçtiğimi söyledim. Annem benim "hain" olduğumu ve bunu ona neden yaptığımı söyledi. Aslında bana din hakkında hiçbir şey öğretmemişti. Ve birdenbire Hıristiyan olduğunun farkına varmıştı adeta (!) Aslında bu, Hıristiyanlığın geleneksel batıl putperest yapısından kaynaklanıyordu. inanç ihtiyacını gidermek amacıyla inanılan "putperest bir Hıristiyanlık". Ama şunu da biliyorum ki, Annem İslâmiyeti hakkıyla bilseydi, bu kadar menfi tepki göstermezdi. İslâmiyetle ilgili fazla bir bilgisi olmayan bu insanı ne kadar suçlayabilirdim?... Peki ya, bana ve anneme Müslümanlığı ulaştırmada tembellik eden Müslümanların mesuliyeti?..
Müslüman olduğumu kız kardeşime söylediğimde ise, pozitif ya da negatif herhangi bir tepki almadım. Bir arkadaşıma anlattığımda ise hiç umursamadı, çünkü o ateist birisiydi. Müslüman olmayanlardan pozitif bir şey duymayışım son derece normal bir durumdu. Onlar da benim gibi İslâmiyetin gerçek mahiyetini anlasalar, sonsuz kudret ve rahmet sahibi tek bir Allah′a iman etmenin hazzını yaşasalar elbette Müslüman olurlardı.
 
Çevremdekilerin tepkileri
Çevremdeki Müslümanlar ise İslâmiyete girişime çok sevindiler. Bir hatıramı hiç unutamam: Fas′ın Kazablanka şehrinde bir camiye gitmiştim. Orada bir Müslüman kardeşim dakikalarca elimi tuttu. Bana uzattığı eli değil, kalbiydi adeta… Dünyadaki bütün ideolojiler ve dinler bir araya gelse, o samimî enerjinin milyonda birini bana veremezdi. Müslüman olduğumu öğrenen bu kardeşim heyecan içinde bana, "Ben çok mutluyum, ben çok mutluyum" diyordu. Ben bunları, Allah′ın doğru yolda olduğumu gösteren birer işareti olarak görüyorum. Teslim olan bir kalbin işarete ihtiyacı yoktur, çünkü o iman etmiştir. Benim işaretten kastettiğim şey ise, imanın insan ruhunda oluşturduğu sınırsız genişlik ve ferahlık hissidir.
Annemin bana gösterdiği tepkiyi, yine sonradan Müslüman olmuş Alman Pier Vogel′le paylaştım. O da bana teselli ve cesaret verdi. Bu türden tepkilerin çok normal olduğunu söyledi. Ama zaman içerisinde bu gerçeği herkesin kabul edeceğini söyleyip beni rahatlattı. Böyle durumlarda, insan bazı vesveselere maruz kalabiliyor. Bunun şeytandan gelen bir vesvese olduğunu ve ciddiye alınmaması gerektiğini bildiği oranda, insan, şeytanın saptırma ve şüphelerinden uzak kalır.
Fakat annemin bana ve inandığım şeylere daha çok ilgi göstermesini isterdim. "Neden yaptın bunu?" diye sorsaydı izah ederdim. Terörist ve savaşçı olarak adlandırdığımız Müslümanları yok etmek için gönderilen, güya Hıristiyanlık adına, ama aslında doğunun sahip oldukları zenginlikleri elde etmek adına savaşan ve yüzbinlerce insanı öldüren Haçlı ordularından bahsederdim. Tıpkı şu anda bazı güçlü ülkelerin petrol için İslâm ülkelerini işgal etmeleri ve  Müslümanları öldürmeleri gibi… Onun için ben annemden "Anlat bakalım, neden Müslüman oldun?" demesini beklerdim. Diğer insanlardan bir şey beklemedim, ama ailemden bekledim, çünkü onları seviyordum. Yüce Allah onlara da hidayet nasip etsin. Müslüman olduktan sonra, içinde yaşadığım bu toplumda ciddî bir problemle karşılaşmadım. Çünkü sadece Müslümanlarla görüşüyordum. Evet, görüştüklerim sadece Müslümanlar ve ailemdi. İslâm′a girdiğimi duyan bir kaç arkadaşım istihza ederek bana gülmüşlerdi. Ama asıl gülünecek durumda olanlar kendileriydi… Keşke bunun farkında olsalar, ve onlar da doğru yola gelseler.
Almanların, her şeyi sorun eden bir yapıları vardır. Allah′a iman etmedikleri ve güven duymadıkları için gereksiz şeyler için kafa yorarlar. Dolayısıyla, iç huzurları yoktur. Müslüman olduğumdan beri eskiden çok düşündüğüm ve sorun ettiğim şeylere şu an sadece gülüyorum. Çünkü onlar değiştirebileceğim şeyler değil. Şimdi o tür şeyleri Allah′a bırakıyor ve ona güveniyorum. Yani tevekkül ediyorum. "O, bana yardım edecektir." diye düşünüyorum. Bu da bana bir iç huzuru sağlıyor. Müslüman olduktan sonra çok sakin bir insan hâline geldim. Hayatım da çok sakinleşti. Hayatım artık bir eğitim mahiyeti kazandı. Her yeni bilgi ve ibadet, hayatıma huzur ve mutluluk getiriyor. Hayatımda sadece henüz hacca gitmemiş olmanın eksikliğini hissediyorum. Peygamberimiz Efendimizin (asm) yaptığı bu ibadeti de muhakkak yapmak istiyorum. Hangi Müslüman yapmak istemez ki?
Her halde, 3 milyon kişiyle aynı anda namaz kılmak dünyanın en büyük zevklerinden birisi olsa gerek. Yüce Allah, bana o yolu da açacaktır inşaallah.
Bilâl′in 2. Kayını: "Eniştem sonradan Müslüman oldu, ama bize şu anda öğretmenlik ve rehberlik yapıyor."
Ben Sabahattin. Eniştemi yedi senedir tanıyorum. Eniştemi tanıdığımdan beri çok nazik ve ince ruhlu bir insan oldum. Elhamdülillah şimdi namazımı düzenli kılmaya çalışıyorum. İslâm′la olan irtibatım kuvvetlendi. Ağabeyim, ben, Bilâl eniştem ve diğer eniştem olan Hüseyin′le çok iyi anlaşıyoruz. Onlar bana çok şeyler öğretiyor. Bilâl eniştem sonradan Müslüman oldu, ama bize şu anda öğretmenlik ve rehberlik yapıyor.
 
İstikbâl İslâm′ın olacak
Avrupa′da İslâmiyeti seçenlerin sayısı her geçen gün artıyor, inşallah daha da artacak. Avrupa da İslâmiyet hâkim olacak. Bildiğim kadarıyla, kıyamet gününde Müslümanlar çoğunlukta olacaklar.
Avrupada dinî konular ile sadece yaşlılar ilgileniyor. Çünkü onlar yeni şeylerden ve gerçeklerden korkuyorlar. Nadiren de olsa kiliseye giden, evden çıkmayan, kendini günahlardan çeken gençler olduğunu görüyoruz. Avrupa′nın geneli dinle ilgilenmiyor, din istemiyorlar. İnsanlar, Hıristiyan dininin yanlış olduğunu görecekler ve İslâmiyete yönelecekler. İşte o zaman İslâm gelecek, insanları ve gençleri hedefsizlikten kurtaracak. İnsanlar doğruları, en güzel şekilde ders veren İslâmdan başka hangi dinde ya da felsefi sistemde bulabilir ki? Şunu hiç çekinmeden söyleyebiliriz ki; geleceğin dünyasında İslâm′dan başka bir alternatif yok. Kiliselere bakarsanız sadece bir kaç yaşlı insan görürsünüz. Buna karşılık, bir çok genç İslâm diniyle ilgileniyor. Çünkü gençler doğruların eksikliğini hissediyorlar ve gerçekleri arıyorlar. Allah onları gerçeklere ulaştıracaktır inşallah.
İslâm dışındaki bütün inançlar ve sistemler, zaman içinde büyük bir kültür erozyonuna uğradılar. Coğrafi olarak Avrupa ve Amerika, bu erozyondan en çok etkilenen bölgelerin başında geliyor. Bir çok yanlış ve zararlı düşüncenin, kuralsız hayat tarzının pençesinde kıvrananan Batı toplumu kurtuluş çarelerini aramak ve bulmak zorunda. Bu gidişle bir süre sonra her şey dibe vuracak ve insanlar Yüce Allah′a dönüşten başka bir yol olmadığını anlayacaklar. İşte bu noktada istikbal İslâm′ın olacak. Çünkü "Allah" Aristo′nun, papazın, hahamın veya diğer batıl dinlerin bahsettiği gibi bir tanrı değildir. Yüce İslâm′ın bize Kur′ân-ı Kerim′de bahsettiği gibi âlemleri yoktan var eden, eşi ve benzeri olmayan, sonsuz kudret ve şefkat sahibi yüce bir varlıktır. Ona olan ihtiyaç fıtrîdir ve engellenemez. Onun için insanlık mutlaka bir arayış içine girecektir.
 
Müslümanlar, dâvâlarına sahip çıkmalı ve Kur′ân ahlâkını yaşamalı
Müslümanların, İslâmiyet′i hayatlarına uygulama ve İslâm′ı dünyaya yayma konusunda dikkat etmeleri gereken bir husus var: O da, Müslümanların hadis-i şeriflerde ve Kur′ân-ı Kerim′de bahsedilen "İslâmî" hayat tarzını yaşamalarıdır. Müslümanlar kendi toplumlarındaki yanlış gelenek ve görenekleri bir kenara itmeliler. İslâm′ın saf, duru mesajlarını Kur′ân-ı Kerim ve hadisler ışığında hayatlarına tatbik ederek başkalarına ulaştırmaya çalışmalıdırlar. İşte, bu bakış açısı hayatımıza yön verecek ve diğer insanların İslâm′ı kabul etmelerinde en büyük etkiyi oluşturacaktır. Bunu gerçekleştirmenin yolu İslâm′ı sağlam kaynaklardan, doğru bir şekilde öğrenmek ve hayatımıza tatbik etmekten geçmektedir.
Dünyalık işlerimizde başarılı olmak için gösterdiğimiz gayretten daha fazlasını İslâmî konularda kendimizi geliştirmek için göstermeliyiz.
 Doğru ve yeterli bilgi olmadan İslâm′ı hakkıyla yaşamak mümkün değildir. Bilgi yoksa insan ya hiç yaşayamaz ya da kendi uydurduğu kadarıyla yaşar. Bu ikisi de yanlıştır. Doğru ve yaşanan bir İslâm… İşte dünyanın kurtuluşu bundadır.
 Başkalarının ne yaptığına bakıyoruz da, "Allah bu konu hakkında ne diyor?" diye bakmıyoruz. Bence bu Müslümanlar için büyük bir yanlıştır. Bir konu hakkında tartışıyorsak, ilk önce, Kur′ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin ne söylediğine bakmamız gerekir. Yani İslâm′ın temel iki kaynağına…
 Allah, Kur′ân′da, bir çok âyette düşünmemiz gerektiğini beyan ediyor. Neyin doğru olduğuna düşünerek ve aklımızla karar vermemiz lâzım. Düşünmeden, araştırmadan taklidî bir şekilde inanmak ya da bir kısım insanların peşinden koşmak makbul bir şey değil.
Yüce Allah′ın Kur′ân′da bildirdiklerine, Peygamber Efendimizin de hayatına ve Sünnet-i Seniyyesine bakmamız gerekiyor.
Son olarak, Müslümanların dâvâlarına sahip çıkmaları ve Kur′ân ahlâkını yaşamaları en büyük temennim... Dinimizin; İslâmdan hazzetmeyen, uydurma ve yalan haberlerle İslâm′ı kötülemeye çalışan Medya kuruluşlarının anlattığı gibi olmadığını Müslümanlar bütün dünyaya göstermelidir.
Müslümanlar Allah ve Peygamberin bize yeteceğini bilmelidir. Bundan başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Allah bize doğru yolu gösterdi. Bu bize Allah′ın bir hediyesi ve bizim yapmamız gereken şey hayatımızı ona adamak. İslâm′a adanmış bir hayat ise, Kur′ân öğrenerek ve Peygamberimizi (asm) kendine örnek alarak geçirilir.
İşte o zaman, Allah′ın izniyle, İslâm′ı doğru bir şekilde yaşar ve temsil etmiş oluruz.
 
 
MUSTAFA ABLAK
Senarist - Yönetmen
Okunma Sayısı: 2913
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı