"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Okuma programları kazandırıyor

16 Eylül 2014, Salı
Fransa-Paris’te “yirmi gencimizle, yirmi gün” muhteşem bir okuma programı gerçekleştirdik. Bu programımız birçok yönüyle bir ilk özelliği taşıyordu.
Öncelikle, yirmi günlük bir program tertibi önemli bir mesele idi. Hani üç günlük, beş, on günlük program yapılıyordu da, yirmi gençle yirmi günlük bir program deyince orada biraz durup düşünmek gerekiyordu.
Çünkü farklı yaş guruplarında, farklı okul kategorisinde (liseli, üniversiteli) yirmi genç demek, temelleri sağlam atılmış bir programa ihtiyacımız olacağı anlamına geliyordu.
Bir de bu programın yurt dışında yapılıyor olması, işi daha da meşakkatli hale getireceği aşikârdı.
Hele hele bir de böyle bir program, böyle bir genç topluluğu ile Fransa-Paris’te yapılıyorsa, iş iyice zorlaşacak demekti.
Ama gelin görün ki, işin içinde güzel bir niyet, güzel bir düşünce, güzel bir amaç olunca, bütün güçlükler birden kolaylıklara dönüştü ve inayet-i İlahiye imdadımıza yetişerek, okuması bol, muhabbetli etkili, dostluk ve kardeşliği pekişmiş, tefekkür anlamında gezileri zengin, mutfağı bol nimetli, istifade edeni oldukça fazla olan bir okuma programı ortaya çıktı.

Nurlar etrafında gelişen arkadaşlık çok özel

Risale-i Nur okuma programları öncesiyle, sonrasıyla tam bir nimet paylaşımlarına dönüşüyor. Yani bu zamanda samimi, dini bütün arkadaş bulmak meselesi bile başlı başına bir nimet iken, Risale-i Nur işte bu amaca da hizmet etmiş oluyor.
Risale-i Nur okuma programlarının öncelikli meyvelerinden birisi: İnsanı; kardeşliği ön planda tutan, kendisi için istediğini kardeşi için de isteyen mü’min kardeşleri ile bir araya getirmesidir.
Maddeci anlayışın ön planda olduğu çağımızda, Nur talebeleri Sahabe anlayışının günümüze taşınmasını sağlıyorlar. Bu haliyle okuma programları aynı zamanda müspet çevre edinme programlarına dönüşüyor.
Nereye giderseniz gidin, Nurlar etrafında iseniz, kesinlikle Sahabe ahlâklı kardeşlerle karşılaşıyorsunuz.
Bunu, ziyarete gittiğimiz diğer Nur cemaati ortamlarında da gördük. Nurlardan beslenen insanlarda ortak bir ahlâk oluşuyor. Aynı satırdan beslenenlerin aynı hassasiyete ulaşmaları zaten olması gereken bir durumdur. Olmayanlar varsa bu ancak istifadenin kıtlığındandır.
Yani bu eğitim etkinlikleri içerisinde bir program, sadece bir program olarak kalmıyor. Yeni bir hayat dinamiği haline dönüşüyor.

‘Güzel arkadaş, mü’min kardeş’ kazandıran programlar

Paris okuma programına niyetlendiğimiz andan itibaren ilgili program katılımcısı arkadaşlarımıza hem sanal ortamda hem de birebir görüşmelerimizde bir muhabbet gelişmeye başladı. Uzaklarda olanlarla görüntülü cep telefonuyla, yakın olanlarla ise yüz yüze görüşerek neler yapabileceğimizi, hangi konuları işleyeceğimizi, nereleri gezeceğimizi konuşma imkânı bulduk. Daha programa başlamadan, Rabbimiz bize -bir ilk ikram olarak- pırıl pırıl yirmi gençle tanışma, arkadaş ve dost olma nimetini bahşetmiş oldu.

Enstitü BÜNYESİNDE ‘okuma programları masası’ olmalı

İki gurup olarak şekillenen katılımcılardan sekiz gencimiz Şanlıurfa’dan, on ikisi ise İstanbul’dan idiler. Yeni Asya Yurt Dışı Hizmetler Birliği’nin kararı ve Risale-i Nur Enstitüsü’nün katkılarıyla gerçekleştirilen program, hem bir ilki hem de bundan böyle bir sürekliliği kapsıyordu.
Aslında bu program Risale-i Nur Enstitüsü’nün varlık amacına uygun bir adım olarak da kendini gösteriyordu. Dileğimiz o oldu ki, bundan böyle Enstitü çatısı altında okuma programlarına dair bir masa tertip edilsin, artık okuma programları daha düzenli, daha özenli, daha organizeli hale gelsin ve kurumsal bir yapı kazanabilsin.
yirmi günlük, AMA ETKİLİ BİR PROGRAM
Bir iki ay öncesinden alınan biletler, pasaport ve vize başvuruları ve diğer hazırlıklar yirmi günlük bir programı neredeyse iki üç aylık bir süreç haline getiriyordu.
Nitekim programda yapılacak derslerin hazırlıkları, okumalar, tesbihat antrenmanları, aşr-i şerif okumaları, ezberleri derken oldukça geniş zamanda etkisini gösteren bir etkinlik hâline geliyordu. Nitekim orada edindiğimiz kazanımlar ise, bir hayat boyu içinde olan herkesi etkileyecek bir faal-i hayır olmuştur inşallah.
***
Paris’e hareket etmeden önce okuma programına katılacak ekibin İstanbul’da bir biraraya gelmelerinin ve görüşüp-tanışmalarının faydalı olacağını düşündük. Hareketten bir gün önce İstanbul Risale-i Nur Enstitüsü’nde bir toplantı yaptık. Toplantıda genel kurallar konuşuldu. Bu programın nasıl bir amaçla gündeme geldiği ve nasıl bir sonuca dönüşmesi amaçlandığı ifade edildi. Burada konuşulanlar bir anlamda bir sözleşme gibi oldu. Gençler fikir ve düşünceleri ifade ettiler. Böylece yolculuğumuz kafalarda oluşan soru işaretlerinin giderilmesi ile başladı.

Risale-i Nur satırlarının yaşayan hâli, Nur talebeleri
Paris’e akşam saatlerinde vardık. Bizi Fransa Temsilcimiz Abdullah Kuşe kardeşimiz karşıladı. Bir yere gittiğinizde güler yüzlü birileri tarafından samimane bir şekilde karşılanmak insana gerçekten Cennetî bir lezzeti yaşatıyor.
Nitekim Abdullah Kuşe kardeşimizin hali, tavrı, duruşu, tutumları, kurduğu cümleler, tebessümleri Risale-i Nur terbiyesinden geçmiş bir insanın halini yansıtıyordu.
Paris Nur Medresemize ulaştığımızda kendimizi evimizden daha güvende ve daha huzurlu hissediyorduk.  
Tabiî yirmi kişilik ekibimizle ilk işimiz, hemen bir yerleşim planı yapmak oldu. Müdebbirler olarak organizatör Dr. Aytekin kardeşimiz, Risale-i Nur Enstitüsü’nden Ahmet Dursun kardeşimiz ve bendeniz eğitimci Sebahattin Yaşar olarak, hemen bir iş bölümü yaptık. Kimin ne ile meşgul olacağını belirledik. Bu çok önemli idi, çünkü bir kişinin tek başına böyle bir yükün altına girmesi, böyle bir sorumluluğu kaldırabilmesi mümkün değildi. Onun için eğitim danışmanı olarak şahsımı, idari işler olarak Ahmet kardeşimizi ve genel koordinasyon ve dış ilişkiler olarak da Aytekin kardeşimizi görevlendirdik.
Bir de bu tür programlarda önceden nasıl düşünürseniz düşünün, mutlaka bazı adımların yerinde atılması daha anlamlı oluyor. Onun için de müdebbirler olarak sık sık bir araya gelerek, gidişatı gözlemledik ve yeni yeni adımlar attık. Nitekim bu çerçevede baktık ki sekiz liseli, dokuz da üniversitelimiz var. Hemen bir planlama ile üniversiteli her kardeşimize bir liseli kardeş vererek, o büyükleri küçüklere müdebbir tayin ettik. Bunun çok faydası oldu. Çünkü liseli bir gence elbette liseli ya da üniversiteli bir gencin ulaşması daha kolay olacaktı. Nitekim büyüklerin anlatması gereken pek çok konuyu o ağabeyleri onlara anlattılar. Hem de onlar da kendi bildiklerini bir kardeşlerine aktarma noktasında bir antrenman yapmış oldular.
Eğitim danışmanı olarak hemen yapılacak dersleri planladık. Yani büyük müdebbirlerin yapacakları dersler, üniversiteli talebelerin yapacakları dersler, umumî dersler ve müzakereli dersler gün gün, saat saat bir program dahilinde listeye aktarıldı.
Bir de müdebbirlik yapacak üniversiteli gençlerimizle bir toplantı düzenledik. Tesbihat ve aşr-i şerif ezberlemeyi, namaz surelerini doğru şekilde okumayı, Risale okumalarını ve pek çok konuyu özeleştiri anlamında müzakere ederek işe başladık. Çünkü bu programın öncelikle kendi nefsimize hitap ediyor olması gerekiyordu.

‘Bir gün gezi, üç gün okuma’
Program öncesinde “programın son üç-dört günü gezi yapılacak” diye planlanmıştı. Ama yirmi genci, yirmi günlük bir zaman diliminde, aynı mekanda kitap okuma meşguliyeti etrafında, sıkılmadan tutabilmek çok güç olacağından hemen istişare ederek, bir gün gezi üç gün okuma diye bir karar aldık.
Hatta Paris’e vardığımız günün sabahında, o gün müzelerin ücretsiz gezilebileceği bilgisi gelince, hemen harekete geçerek, o günü değerlendirdik. İlk günümüzü Paris’i tanıyarak başladık, meşhur Versay Sarayı, Louvre Müzesi, Şanzelize Caddesini, Sacri Kure Bazilikasını gezdik. Paris konusunda bir kanaat edinerek programa başladık. Bu ilk gezi Paris konusundaki merakı söndürmüştü. Dolayısıyla ertesi gün okuma etkinliğimiz verimli bir şekilde başlamış oluyordu.


DEVAM EDECEK

PARİS OKUMA PROGRAMI
SEBAHATTİN YAŞAR
[email protected]

Okunma Sayısı: 2089
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı