"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Önce cemiyeti ıslah etmek lâzım

12 Mart 2019, Salı 00:59
Bugün de darbelerden ve münafıklaştırmaya dayalı kaotik toplum yapısından kurtulmak istiyorsak önce toplumsal dokuyu ıslah etmemiz lazım. Bunun yolu da devlete değil, ferde önem ve öncelik vermekten ve hürriyet ve demokrasi gibi insanî değerleri yerleştirmekten geçiyor.

Ortadoğu Uzmanı Dr. Muhammet Örtlek Semineri (4)

Moderatör: Avrupa Kıt’ası, sahip olduğu nehirleri ve madenleri, bilhassa sanayi devrimi sürecinde doğru kullanmayı başarmış. Sınaî ve insanî buluşlarla tabiî kaynakları birleştirmiş. Kömürü ve çeliği ve diğer varlıkları birbirini tahrip etmek yerine birbirini anlamak ve birbiriyle buluşmak için kullanmaya başlamış. Demokrasiyi ve müzakere kültürünü geliştirmiş ve bundan her açıdan kazançlı çıkmayı başarmış. Dünya da bu olumlu gidişattan etkilenmiş. Dünyanın kalan kısmının Avrupa’ya imrenmesinin sebebi bu. İslâm ve bilhassa Arap ülkeleri ise yüz yıllar süren fakirlikten sonra fosil yakıtlar denilen servetin üzerine oturmakta olduğunu fark etmiş, ama bu serveti sadece satıp yemiş, adil bölüşüme de riayet etmemiş. Şimdi gelinen noktada yenilenebilir enerji kaynaklarından istifadenin gelişmesi ile birlikte fosil yakıtlar hızla gözden düşüyor ve dolayısıyla Arap ülkelerinin tabiî servetlerinin gelecekte bir yeri yok. Tabiri caizse yeniden iki yüz yıl öncesine dönecekler. Bu onların yeniden uyanmalarını ve madde yerine manaya ehemmiyet vermelerini sağlayabilir mi? İhtişamdan kurtulup yeniden ruha dönme ihtimalleri var mı?

Muhammet Örtlek: Evet başta Suudi Arabistan olmak üzere birçok orta doğu İslâm devletinin web sayfalarında “2030 hedefleri” denilen master plan hedeflerine yer verildiğini görebilirsiniz. Bu hedefler aynı zamanda değişim arzusunu da ifade ediyor. Veliaht Prens ile birlikte ciddî bir politika değişikliğine gidiyorlar. Meselâ “fosil yakıtlar bizi kurtaramayacağına göre kadın istihdamına önem verelim” ya da “elverişli arazilerde tarım başlatalım” gibi projeler geliştiriyorlar. Deniz suyunu içme suyuna dönüştüren tesisler kuruyorlar. Demek ki müsbet hareket ve benzeri bazı ortak kavramları yerleştirip geliştirebilirsek işin manevî boyutunu elde etmelerine yardımcı olabiliriz.

Moderatör: Uluslar arası sözleşmelere de girmiş olan temel adalet prensipleri İslâm ülkelerinde kendisine ne ölçüde yer bulabiliyor? Adalet ve liyakat arayışı ne kadar canlı?

Muhammet Örtlek: Ortadoğu halklarının birinci önceliği maalesef işsizlik ve halkın karnını doyurmasıdır. Hürriyet ve adalet gibi meseleler entelektüel boyutlar olarak ikinci üçüncü seviyede kalıyor.

Meselâ Mısır Anayasası’nda bir kişinin en çok iki dönem cumhurbaşkanlığı yapacağı yazılı iken şimdi iktidar sahipleri bunu değiştirip süreyi uzatmaya çalışıyorlar. Ses çıkaran kitle ise maalesef azınlıkta. Bu ve benzeri örnekler de gösteriyor ki İslâm dünyasında şimdilik idealize edilmiş bir insan hakları teorisi yok. Ama bu bundan sonra da olmayacağı anlamına gelmiyor. Bize düşen gayret etmektir.

Moderatör: Avrupa devletleri ve insanları demokrasi kültürünü yerleştirmiş olmalarının da etkisiyle samimiyet testinden geçmiş ve münafıklığı ve ikiyüzlülüğü önemli ölçüde bitirmeyi başarmış. Bizde ise maalesef hem dinî hem siyasî anlamda münafıklık devam ediyor. Doğu toplumlarında ise bu hastalık bizden de daha fazla gibi görünüyor. Bu yapıdan nasıl kurtulabiliriz?

Muhammet Örtlek: Bedüzzaman Hazretleri "On Beşinci Mektup"ta Hazreti Ebu Bekirden sonraki üç halifenin hükümet darbesiyle devrilip katledilmesinin ve Hazreti Ali döneminde yaşanan hadiselerin sebeplerini izah ederken önemli bir tesbit yapıyor. Mealen “o hadiseler birkaç müfsidin keşfedilmesi ve engellenmesiyle önü alınamayacak kadar ağır bir toplumsal bozulmanın sonucu idi. Toplumsal doku bozulmuştu. O olayların önünü almanın tek yolu sosyal dokuyu ıslah etmekti” diyor.

Bu bilginin bu güne dersi şudur: Bugün de darbelerden ve münafıklaştırmaya dayalı kaotik toplum yapısından kurtulmak istiyorsak önce toplumsal dokuyu ıslah etmemiz lâzım. Bunun yolu da devlete değil ferde önem ve öncelik vermekten ve hürriyet ve demokrasi gibi insanî değerleri yerleştirmekten geçiyor. 

Bizim devleti sınırlandırmamız, hizmetkâr devlet haline getirebilmemiz, liyakate önem veren anayasalı bir rejim kurabilmemiz önemlidir. Bunu biz yaparsak bizi taklit edecek olan diğer İslâm ülkeleri de başarabilir. Zira İran’la birlikte biz diğer İslâm ülkelerine nazaran demokrasi denemeleri konusunda açık farkla öndeyiz. Evet, bunlar toplumun geniş kesimlerinin talebiyle olmadı, ama yine de önemli bir başlangıçtır. Demokrasiye karşı krallıklarla bir yere kadar gidileceğini onlar da biliyorlar. Bazı İslâm ülkelerindeki yöneticilerin Mısır demokrasisini elbirliğiyle yıkmalarının arkasında da bu var.

Moderatör: Son yıllarda bütün dünyada yeniden ırkçılık dalgalarının arttığı söyleniyor. Yeniden duvar örmeler ve benzeri arayışlar var deniyor. Zihinlerde totaliterleşme eğilimleri artıyor. Bunlar bizi nasıl etkiler?

Muhammet Örtlek: Batı’nın Türkiye’ye bilhassa ikinci dünya savaşından sonraki yardımları, karşılığında bir şeyler isteyen bir yardımlaşma türü idi. Bugün dünyada kartlar yeniden dağıtılırken de karşılıksız bir şey beklenmeyecektir. Biz bundan olumsuz etkilenmeyecek şekilde tedbirli olmalıyız. Elimizdekilerin değerini iyi bilmeliyiz. Diplomasi önemlidir ve değerlidir. Trump geçenlerde bir tweet atarak Türkiye’yi ekonomik olarak batırmakla tehdit etmişti. Batının zaman zaman demokrasiyi araçsallaştırdığını unutmamamız lâzım.

Moderatör: Batıda kişi kültü önem taşımıyor. Türkiye’de ise kişiselleştirme gittikçe artıyor. Daha doğuda ve bilhassa İslâm dünyasında kişilere değer verme meseleleri daha da kötü. Bunun en basit göstergesi devletin resmî web sayfalarındaki kişi vurgusunun azlığı ve çokluğu. Bu durum devletin kişilerle mi yoksa kurum ve kurallarla mı ayakta durduğunu göstermesi bakımından önemli. Yine batıda memur olmak için sabıka kaydı araştırması yetiyor, MİT raporu ya da güvenlik soruşturması gibi subjektif kriterlere hiç değer vermiyorlar. Bizde ise liyakate değil iltifata ve sadâkate atıf yapan bu subjektif değerler yeniden öne çıkmaya başladı ve bu yönden de Batıdan kopup Doğulu olmaya başladık. Liyakat konusunda İslâm ülkelerinde durum nasıl?

Muhammet Örtlek: Kâbe imamı Sudeysî yakın zamanda İsrail ile cihad yapmanın yanlış olduğuna dair fetva vermişti. Daha sonra Veliaht Prensin bu asrın müceddidi olduğuna ve dolayısıyla ona itaatin farz olduğuna dair de beyanları var. Bunları kendi samimî fikri olduğu için mi böyle söylüyor? Bilemiyoruz. Ama kraliyet ailesinin damadı olması ve baskı rejimi içinde yaşıyor olması sebebiyle gerçekleri anlama şansımız da yok. Bu da gösteriyor ki hürriyetin olmadığı yerde adalet de liyakat de geri kalıyor.

Bu durum Türkiye için de geçerli. Bürokraside ve siyasette olduğu gibi ticarette de diyanette de şahsa bağlılıklardan kurtulamadık. Bu zamanın önemli bir hastalığı. Ve tedavisini de Batılıların bulduğu bir hastalık. “Ben varsam millet var, ben varsam kurum var” anlayışı bencilliği pekiştiriyor, müzakere kültürünü yıkıyor.

Aslında bu şahsileştirme meselesinin itikadî bir yönü de var. Allah “şahsımı bilemeyeceksiniz, bizzat şahsiyetimle meşgul olmaya kalkmayın, beni ancak eserlerimle ve fiillerimle tanıyabilirsiniz, o halde siz aklınızı onlara yöneltin” diyor.

Batılılar devlette ve diğer alanlarda bizzat şahsa değil şahısların fiiline ve icraatına önem vermekle aynı zamanda sünnetullaha yani Allah’ın sünnetine uygun hareket ediyorlar. Bu sayede de muvaffak oluyorlar. Biz ise sünnetullahdan uzaklaşıp, Batıyı taklit etmeye gayret ediyoruz. Patenti bize ait bir model oluşturmuyoruz. Gayret etmiyoruz. Allah da bunun karşılığını başarısızlık olarak veriyor. Demek Allah’ın kâinatta koyduğu kurallarla uygun hareket edebilsek adaleti de liyakati de elde edeceğiz.

Âyetle emredileni yapmak yani işi ehline vermeyi başarabilmek için önce mevcuttan vazgeçebilmeyi bilmemiz lâzım. Bu da Kur’ân’a ve sünnete ve bunların çağdaş yorumlarına uymakla mümkün olur.

Elbette Arap ülkeleri ile yakın coğrafyadayız. Bu dalgalanmalar taşın sudaki dalgaları gibidir. Bir şekilde Türkiye de etkilenir. Türkiye’deki, Suriyeli mülteciler buna bir örnek teşkil ediyor.

-SON-

Okunma Sayısı: 1791
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı